
HÜSEYİN NİHAL ATSIZ’A GÖRE MİLLÎ ÜLKÜ...
Ben Hüseyin Nihal Atsız.
Türk milletinin bir ferdi olarak, bu mukaddes topraklarda doğmuş, bu milletin tarihine, ruhuna ve ülküsüne adanmış bir ömür sürmekteyim. Millî Ülkü, benim için bir fikirden öte, bir varoluş meselesidir; Türk’ün özünü, tarihini ve geleceğini koruma davasıdır. Bu ülkü, bir hayal değil, binlerce yıllık tarihimizden süzülüp gelen bir hakikattir.
Millî Ülkü, Türk milletinin bağımsız, güçlü ve birleşik bir şekilde, kendi töresine, tarihine ve ruhuna uygun bir hayat sürmesidir. Bu ülkü, ne bir sınıf kavgasıdır ne de bir başka milletin kopyası olan ideolojilere kapılmaktır. Türk’ün ülküsü, Türk’ün kendi benliğinden doğar. Bu benlik, Altaylar’dan Tuna’ya, Tanrı Dağları’ndan Anadolu’ya uzanan bir tarih zincirinin mirasıdır. Biz, göçebe çadırlarında devlet kurmuş, at sırtında cihana hükmetmiş bir milletiz. Bu yüzden, Millî Ülkü, Türk’ün cihanşümul bir dava ile yeniden dirilmesi, kendi özüne dönmesi demektir.
Türk’ün özü nedir?
Bu soruya cevap, tarihimizin derinliklerinde saklıdır. Türk, özgürlüğüne düşkün, töresine bağlı, adaletli ve cesur bir millettir. Bizim ülkümüz, ne Batı’nın maddiyatçı liberalizmi ne de Doğunun köhne ideolojileridir. Türk’ün ülküsü, Türk’ün kendi ruhundan doğar: Bağımsızlık, birlik, adalet ve Türk cihan hâkimiyeti mefkûresi. Bu mefkûre, ne bir istila hırsıdır ne de başka milletlere düşmanlık beslemek. Bu, Türk’ün kendi varlığını, kendi töresini ve kendi devletini koruma azmidir.
Millî Ülkü, Türk birliğini hedefler. Bugün Türk dünyası, coğrafi olarak parçalanmış olsa da, gönüllerimizde bir bütündür. Turan, bu birliğin adıdır. Turan, bir hayal değil, tarihimizin bir gerçeğidir. Kürşad’ın kırk çerisiyle Çin sarayına baskın yapması, Alparslan’ın Malazgirt’te Bizans’ı dize getirmesi, Fatih’in İstanbul’u fethi, hep bu birliğin ruhudur. Turan, Türk’ün bir bayrak altında toplanması, kendi dilinde, kendi töresinde, kendi vatanında hür yaşamasıdır. Bu, zorbalıkla değil, Türk milletinin kendi iradesiyle olacaktır.
Peki, bu ülküye nasıl ulaşılır?
Önce, Türk’ün kendi benliğine dönmesi gerekir. Yabancı ideolojiler, taklitçilik ve özünden kopuş, milletimizin en büyük düşmanıdır. Türk genci, tarihini bilmeli, dilini korumalı, töresine sahip çıkmalıdır. Eğitim, bu ülkünün temel taşıdır. Türk genci, Kürşad’ın cesaretini, Bilge Kağan’ın ferasetini, Atatürk’ün vatanseverliğini ruhunda taşımalıdır. Biz, ne Moskof’un ne de Batı’nın uydusu olacağız. Türk’ün yolu, Türk’ün kendi yoludur.
Millî Ülkü, aynı zamanda bir ahlâk davasıdır. Türk, dürüsttür, namusludur, vefalıdır. Bu ülkü, sadece savaş meydanlarında değil, günlük hayatta da yaşanmalıdır. Haksızlığa karşı durmak, zayıfı korumak, milletin menfaatini kendi menfaatinden üstün tutmak, Türk’ün ahlâkıdır. Bu ahlâk, bizi birleştiren harçtır.
Ey Türk! Unutma ki, sen bir Bozkurt’sun. Bozkurt, özgürlüğün ve cesaretin sembolüdür. Sana düşen, bu mukaddes ülküyü yüreğinde taşımak, milletinin geleceği için durmaksızın çalışmaktır. Türk’ün ülküsü, Türk’ün var olduğu her yerde yaşamalıdır. Turan yolunda, Bozkurt gibi ileri!
“Millî ülküler, toplulukların yaratıcı kuvvetidir. Millî bir ülkü olmadıktan, yalnız yiyip içmeyi ve rahat etmeyi düşündükten sonra insanın hayvandan ne farkı kalır? Ölümden korkmayan, ızdıraptan kaçmayan, kuvvetliyle savaşı göze alan yaratık ancak ülkücü insandır.”
Ülküsüz millet şuursuz insan gibidir.
Ben Hüseyin Nihal Atsız…
18 Eylül 2025
M. Hüseyin OĞUZ
