EMPERYALİZM
İletişim teknolojisi, aynı zamanda bilgilenme ve bilgi akışını her mertebede ve her seviyede insanın yararlanmasına imkân tanımıştır. Bugün dünyadaki bütün gelişmeleri, yaklaşık herkes anında öğrenebiliyor, haberdar olabiliyor, kritik edebilme imkânına sahip olabiliyor. En bariz örneği, Filistin ve Gazze’de cereyan eden “katliamın ve soykırımın” bütün dünyanın gözleri önünde ekranlardan izlenebilme imkanı mevcuttur. Herhangi bir yoruma mahal kalmayacak şekilde, gelişmeler değerlendirilebiliyor ve sergilenen tavır ve davranışlar gözlenebiliyor… Bu sebeple, uluslararası ilişkileri ifade eden kavramlar, yeniden tanımlanmak ve kamuoyuna sunmak gerekmektedir.
Kavramlara yüklediğimiz anlam, kavramın insan üzerindeki etkisini hem azaltır hem de çoğaltır. Emperyalizm, böyle bir kavramdır. Doğu toplumları, emperyalist Batı’yı aşağılamak, onu kötü göstermek ve genlerinde bulunan “Vandallıkla” ifade ederek, Batı’yı tanımlamaya çalışırlarken, Batı ise emperyalist olmayı “üstün olmak” şeklinde ifade etmektedir. Emperyalizmin gereği olan bir hayat tarzını ya da, medeniyeti tasavvur ederek inşa etmeyi, gelecek nesillerin motivasyon kaynağı olarak anlamlandırmaktadır. Bu sebeple, Batı’yı, sömürgecilik anlayışından ötürü yeniden tanımlamak gerekir.
Emperyalizm, kendisini eleştirenler tarafından ahlakî ya da ahlakî olmayan kınamalara maruz kalmıştır ve bu nedenle “emperyalizm” terimi uluslararası propagandada sıklıkla yayılmacı ve saldırgan dış politika için aşağılayıcı bir ifade olarak kullanılmaktadır. Böyle olmasına rağmen, uyguladıkları siyasetler, desteklenmekte ve uygulayıcı siyasileri ise iktidara taşımaktadırlar.
“Emperyalizm” kelimesi Latince “imperium” kelimesinden türetilmiş olup “üstün güç”, “egemenlik” ya da basitçe “hükümranlık” anlamına gelmektedir. İlk olarak 1870’lerde İngilizler tarafından yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Akademik çevreler emperyalizmin anlamını tartışmışlardır, ancak genel olarak Batı ve Japon siyasi ve ekonomik gücünün Asya ve Afrika’daki hâkimiyetini ifade eder.
Oryantalistler ise bu terimi daha geniş anlamda, hem bilinen imparatorluklar hem de yeni sömürgecilik dahil olmak üzere, bir emperyal merkez ve bir çevreye dayanan herhangi bir tahakküm ve tabiiyet sistemini tanımlamak için kullanmaktadır.
Emperyalizm, sömürgeciliğin keşif kolu sayılan oryantalist yaklaşımla, hem bölgesel hem de kültürel emperyalizmi meşrulaştırmak şeklinde uygulanmak üzere planlanmaktadır. Yani milletlerin ve toplumların kültürel yönden sömürülebilecek bir ortamın hazırlanmasında son derece etkili olmuştur. Dünyadaki birçok bölgede, gelecekte emperyal hedeflere uygun kültürel yapılanmalar uygulamalarını görebilmek mümkündür.
Kültürel emperyalizm fikri, bir grubun baskın kültürünün başka bir kültürün inançları, değerleri ve toplumsal normları üzerinde etkili olmasını içerir. Bu, müzik, televizyon veya film gibi popüler medya biçimini alabilir ve alt kültürdeki insanların bu medya biçimlerinde tasvir edilen yabancı kültürü taklit etmek istemelerine yol açabilir. Örneğin, Amerikan pembe dizisi Dallas, Soğuk Savaş sırasında zengin Amerikan yaşam tarzlarını tasvir ederek Romanya toplumu üzerinde etkili olmuştur.
Buradan hareketle, emperyalizm, tahakküm etmek istediği milletlere ve toplumlara, kültürel etki yoluyla, benimseyebileceği bir yaşantıyı, stratejik hedef olarak ortaya koymaktadır.
Çeşitli kaynaklar emperyalizmi aşağıdaki şekilde tanımlar: Bir ülkenin topraklarını genişletmesi, bir milletin veya toplumun başka bir milleti veya toplumu vergiye bağlaması, bir milletin veya toplumun başka bir ulus veya toplumun topraklarındaki kaynaklarından yararlanması, Bir ülkenin veya toplumun başka bir bölgeye kendi kültürünü yayması ve oranın halkını köle olarak kullanması şeklinde tanımlanmaktadır.
Ülkemizde uygulanan politikaların, emperyalizm hedefleri ile örtüştüğünü görebilmek için çok zeki olmayı gerektirmiyor. Sadece beyni olması yetmektedir. Sömürge ülkelerdeki kültürel emperyalizm, ticaretten ziraata, akademik ortamdan sanayi ve endüstri çevrelerine kadar, tasavvur edilen politikalar, emperyalist uygulamalardır. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızın, ülkemizin ve milletimizin menfaatleri ile örtüşmediği gibi, külfetini de bize ödetmektedirler. Son Erzincan maden kazasının oluşması, en bariz bir örnektir.
Millî duyarlılıkla siyasi çevrelere baskı yaparak emperyalist politikalara direnç ve tepki gösterecek “isyan kültürü” veya “protest” bir yapıyı oluşturmak üzere, emperyalizmi bütün yönleri ile eğitim sistemi içinde anlaşılır bir şekilde tanımlamak gerekmektedir. Yoksa torunlarımızın torunları da öz kaynaklarımızın değerlendirilmesinde, emperyalistleri seyredeceklerdir.
Nesim YALVARICI
Eğitimci / Badminton Millî Takım Antrenörü