SIĞINMACILARIN DA SORUMLULUKLARI OLMALI !
Bir ülkeye sığınmacı olarak kabul edilenler, artık kendi ülkelerinde kendi kültürlerinde yaşamadıklarını kavramalıdırlar.
Hiçbir ülke, kalabalık sığınmacı kitleleriyle birlikte yabancı kültür de ithal etmek istemez. Sığınmacıların, gittikleri ülkenin kültürüne, yaşam koşullarına uyum sağlamaya özen göstermeleri, hoş görülmelerini kolaylaştırır. Sığındıkları ülkenin kültürüne, geleneklerine aykırı, göze Batıcı her türlü davranış rahatsızlık verir. Kendi ülkelerinin özel kılık kıyafetleriyle dolaşmak, o ülkede yadırganacak geleneklerini fütursuzca gözler önüne sermek, toplu alanlarda kendi dillerinde yüksek sesle konuşmak, çevreyi rahatsız edecek davranışlarda bulunmak gibi şeylerden uzak durmaları gerekir. Ancak, pek de öyle olmuyor. Sığınmacıların belli mahalle ve semtlerde yoğunlaşması sonunda gettolar oluşabiliyor. Bu gettolarda yerli halkın yaşaması imkânsız hale geliyor, yavaş yavaş çekiliyorlar. Bu durum, kalıcı sığınmacıların ülkeyle ve yerli halkla bütünleşmesini engelliyor.
Devletlerin bu tarzda gettolaşmalara izin vermemesi gerekir. Sığınmacıların, sığındıkları ülkeye uyum sağlamaları (entegrasyonları) aslında çok ciddi uygulamalarla bile oldukça zordur. En iyi uygulamaların yapıldığı ve sığınmacıların uyuma büyük çaba harcadığı durumlarda bile ancak bir iki kuşak sonra başarıya ulaşılabilir. Farklı dil, farklı alfabe kullanılan gettolar, sığınılan ülkeye uyumu imkânsız hale getirir.
Sığınmacılara kolaylık sağlamak amacıyla eğitim öğretimde, kamu kurumlarında, levhalarda, panolarda belgelerde sığınmacıların dilini ve alfabesini kullanmak yarar yerine zarar getirir. Ülke dilini ve alfabesini öğrenme ihtiyacı duymamak, uyum için çaba göstermeyi gereksiz kılar. Daha ötesi eğer sığınmacı nüfus büyükse zaman içinde ülke çift dilli, çift alfabeli olmaya doğru ilerler. Sığınmacı ülkeye değil, ülke sığınmacıya uyar.
Sığınmacıları kabul eden ülke halkı; vatandaşlık verilenler, kalıcılar bir yana, kalıcı olmayan sığınmacılardan bile saygı bekler. Bir eve gelen misafirin ev sahiplerinin misafirperverliğini istismar etmemesi, saygılı davranması, evin kurallarına uyması gerekir. “Misafir, misafirliğini bilmeli.” diye bir sözümüz var.
Sığınmacı da sığınmacılığını bilmeli. Sığınmacılar içinde suç işleyenler de olacaktır. Suç oranları çok düşük olsa bile büyük tepkilerle karşılanacaktır. Sığınmacılar, ülke yasalarını öğrenmek, suç işleyen hemşerilerini engellemek, çeteleşmelere izin vermemek, devletin güvenlik güçlerine ve adalet çarkına yardımcı olmak üzere kendi aralarında örgütlenmelidirler. Ülke kültürünü bozan, uyumsuz sığınmacılar zaman içinde bütün sığınmacılara karşı olumsuzlukların gelişmesine yol açar. İlk dönemlerde sığınmacılardan yana tavır alanlarda bile sığınmacı karşıtlığı ortaya çıkmaya başlar. Ülkede kalıcı olmak isteyenler, bu sorumlulukları benimsemelidirler.
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist








