SİZ, BİZİM KİM OLDUĞUMUZU BİLİYOR MUSUNUZ?
Ve bir gün, bir şehidimizin cenaze töreninde kükredi, ”Artık canımıza yetmiştir…” alabildiğine eleştirdi siyasi iradeyi; toplantılarda, raporlarında dile getirdiği yanlışları, eksikleri, cesurca haykırdı. Adı Necdet Menzir idi. Allah, rahmetini ondan esirgemesin inşallah.
Bir başka gün, şehitlerimiz var idi, polisler silahlarını ters tutarak yürüdüler. Para, pul, az çalışmak, makam istemiyorlardı. Tek istedikleri yasaların kendilerine verdiği yetkileri kullanmalarına izin verilmesi idi.
Biri, mesleğinin zirvesinde bir Emniyet Müdürü idi, hiç şikâyet etmemiş, nereye gönderirler ise oraya gitmiş, lokomotif olmuş, personelini çekmiş, eğitmiş, her gittiği yerde huzuru sağlamış.
Diğerleri polis memurları ve bir kısım sıralı amirleri…
Polisler, çoğu zaman saate bağlı olmaksızın çalışan, günün her saati görev başında uç beyleri…
Evlerinden göreve gitmek üzere çıkar iken, acaba dönecek mi diye düşünerek onları dualar ile uğurlayan, evdeşleri, anaları, babaları…
Evine, bir akşam yemeği için geldiğinde, gelen bir telsiz anonsu üzerine çocuklarını sofra başında bırakıp çıkan, operasyona giderken yatağında uyuyan çocuklarının son bir defa görüp saçlarını okşamayı düşünen insanlar…
Biliyor musunuz, geceleri bir türlü eşleri görevde iken uyuyamaz polis eşleri, beklerler sabahı, yürekleri titreyerek…
Polisler, trafikte, karakolda, adlî birimlerde görevlerini yaparken birileri onlara şöyle seslenirler; ”… Sen benim kim olduğumu biliyor musun ? Haritadan yer beğen. Kime bulaştığının farkında mısın? Ayağınla pislik getirme.”
Bir kısım basiretsiz, kendi ikballerini görevden üstün tutan yöneticiler ve de illaki onların dayandığı, korktuğu, siyasiler ve siyasilerin korumasında ki sözde kerameti kendinden menkul para ve makam sahipleri.
Yetersiz özlük hakları, idari adlî soruşturmalar, kırmaz görev şevkini. Yine de vatanın yılmaz bekçileridirler, Devletin emrinde, milletin hizmetindedirler.
Aile fertlerinden daha fazla birlikte oldukları meslektaşları ile birlikte, 20’li, 30’lu, 40’lı yaşlarda ölüme yürürler, şehadet şerbetini içerler; geride gözü yaşlı analar, babalar, eşler, sevgililer, çocuklar bırakarak ve cevap verirler kendini bilmezlere, ”SİZ, BİZİM KİM OLDUĞUMUZU BİLİYOR MUSUNUZ?”
13.09.2025
M. Yavuz ELBİRLER
EGM E. İsth. D. Bşk.


