ÜLKÜCÜ ŞEHİT ALİ OSMAN DEVECİOĞLU
Ali Osman Devecioğlu, Ülkücü hareketin önemli isimlerinden biri olarak tanınan ve 7 Haziran 1979 tarihinde şehit edilen gençtir. 1958 yılında Çankırı’nın Çerkeş ilçesine bağlı Çalcıören köyünde doğmuştur. Ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşen Devecioğlu, Şişli Büyük Ülkü Derneği yönetiminde görev almış ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Şişli İlçe Teşkilatı’nın gençlik kollarında aktif bir üye olarak faaliyet göstermiştir. 7 Haziran 1979 günü, annesini hastaneye götürmek için komşusunun arabasına bindiği sırada, Şişli’de komünist militanlar tarafından düzenlenen silahlı saldırıda ağır yaralanmış ve hastaneye kaldırılırken şehit olmuştur. Bu olay, 1970’li yılların sonunda Türkiye’de yaşanan siyasi şiddet ve çatışmaların bir parçası olarak Ülkücü hareketin yaşadığı kayıplardan biri olarak tarihe geçmiştir.
Ali Osman Devecioğlu, Ülkücü camia tarafından rahmet, minnet ve dualarla anılmakta, vatan ve millet sevgisiyle dolu bir genç olarak hatırlanmaktadır. Çankırı Çerkeş kökenli olması ve ailesinin İstanbul’a göç etmiş olması, onun hayat hikâyesinin önemli detayları arasındadır.
Hakkında okuduğum bir yazıyı paylaşmak isterim.
“1979 yılında Sanayi’de askere gideceği gün şehit edilen bir genç vardı: Ali Osman Devecioğlu. Annesi (Havva Ana) kurşunlara kendini siper etmiş, anne ağır yaralanmış, oğlu şehit olmuştu. Havva Anamızın uzun süre tedavi gördükten sonra evine döndüğünü öğrendik. Baş sağlığına gittik.
Gitmeden önce araştırdık; kendi evleri varmış, eşinden maaş bağlanmış, orta halli bir durumu var. Yine de elimiz boş gitmeyelim diye, bir zarfın içerisine üç beş kuruş koyup gittik.
Orada Yasin-i Şerif okundu, okunan hatmi şerifin duası yapıldı. Ayrılacağımız zaman ben biraz geride kaldım ve zarfı uzattım.
– Bu ne? diye sordu.
– Belki acil bir ihtiyacınız vardır diye düşündük… Bir miktar para
Zarfı alıp açmadı bile. Birdenbire ciddileşti.
– Beyefendi ben şehit anası olmuşum! Allah indinde bundan daha yüce makam var mı? Sırtımda yedi tane delik açıldı, ayrıca vücudumda hâlâ beş tane gâzilik beratım olan kızıl kurşun taşıyorum! Ben yavrumu kundaklar gibi ona sarıldım, sardım, sarmaladım. Kalkan oİmak istedim. Ben şehit olayım o yaşasın, dedim. Ona sıkılan yüzlerce mermiden sadece yedisi bana isabet etti, onlar ahirette şahidim olarak duruyor. Yavrumun acısı ciğerimi dağladı, ona sıkılan her mermi yüreğime saplandı. Ama şehitlik ona nasip oldu. Günahsız yavrumu kınalayıp o gece askere gönderecektim. Şehit oldu, en yüce menzile yükseldi. Ben şehit anası olmuşum, Rabbimden başka ne isterim. Hem şehit anası olmak hem de gâzilik beratı almak kaç kula nasip olur. Götürün bunu kardeşim, her gün bir şehit veriyoruz. İhtiyacı olanlara verirsiniz. Rabbime şükür evim var ve maaşım bağlandı. Benim ihtiyacım yok, götürün ihtiyacı olanlara verin Siz yavrumun inandığı davaya hizmete devam edin bu bana yeter! dedi.
Aman Allah’ım bu nasıl bir imandır? Bu nasıl bir teslimiyettir? Bu ne yüce bir yürektir? Fedakârlığın, teslimiyetin, tevekkülün abidesi Hz. İsmail’in annesi Hacer Validemiz aklıma geldi, evden dışarı çıkınca bağıra, bağıra dakikalarca ağladım!”
(Kaynak: Yücel Amil – Şişli’de Ülkücü Mücadele)
Tin’i kut bulsun.
Durağı uçmak olsun.
Yeri, uluların yanı olsun.
09 Haziran 2025
M. Hüseyin OĞUZ



