Sayın Prof. Dr. Betül Çotuksöken‘in erdem ve antropontoloji üzerine düşüncelerini anlamaya gayret ederken aldığım notları derledim. Sizlerle paylaşmak isterim.
ANTROPONTOLOJİK BAKIŞ AÇISIYLA ERDEM
Antropontolojik bakış açısıyla erdem, insanın varoluşsal yapısını ve bu yapının ahlaki boyutlarını ele alarak erdemin insan hayatındaki yerini ve önemini değerlendiren bir yaklaşımdır. “Antropontoloji“, insan varlığını, yani ontolojik açıdan insanın ne olduğunu inceler. Bu bağlamda erdem, insanın özünde var olan iyi ve doğru davranış kalıplarının bir ifadesidir. Prof. Dr. Betül Çotuksöken’e göre antropontoloji, “insanın varlık yapısını, onun tarihsel, kültürel ve sosyal bağlamlarıyla birlikte anlamayı” hedefler ve bu bağlamda erdem, insanın bu yapıyı gerçekleştirmesindeki ahlaki boyut olarak ortaya çıkar (Çotuksöken, 2003, s. 15).
Bu perspektife göre erdem, insanın ontolojik yapısına uygun hareket etmesi, doğasının gerektirdiği şekilde iyilik ve doğruluk içinde yaşaması anlamına gelir. İnsanın varoluş amacını gerçekleştirmesi için erdemli davranışlar geliştirmesi zorunludur. Bu davranışlar, bireyin kendisiyle ve çevresiyle olan ilişkilerinde dengeyi ve uyumu sağlamayı hedefler. Antropontolojik bakış açısıyla erdem, insanın içsel dünyasındaki gelişimi destekleyerek onun topluma ve evrene katkıda bulunmasını sağlar. Bu anlamda erdem, sadece ahlakî bir kavram değil, insanın varlık amacıyla bütünleşmiş bir yaşam biçimidir (Heidegger, 1927; Aristoteles, M.Ö. 4. yy).
Prof. Dr. Çotuksöken, erdemin “insan varlığının hem bireysel hem de toplumsal düzlemde bütüncül bir anlayışla ele alınması gerektiğini” belirtir ve bu yaklaşımı “ontolojik etik” olarak adlandırır. Bu yaklaşıma göre erdem, insanın kendini ve çevresini anlama sürecinde karşılaştığı etik kararları doğru bir şekilde alabilmesiyle ilişkili olup, bireyin ontolojik yapısına uygun yaşamasını sağlar (Çotuksöken, 2009, s. 34).
Heidegger’in Being and Time (1927) eserinde insan varoluşunu ele alışı, insanın ontolojik yapısını anlamamıza olanak sağlar. Ona göre insan, varoluşunu anlamlandırmak ve özgün bir şekilde yaşamak zorundadır. Bu bağlamda erdem, Heidegger’in kavramlaştırdığı “Dasein” (orada varlık) üzerinden, insanın kendisini ve çevresini anlamlandırma biçimiyle doğrudan ilişkilidir (Heidegger, 1927, s. 67).
Aristoteles ise Nikomakhos’a Etik (M.Ö. 4. yy) adlı eserinde erdemin insan doğasına uygun bir şekilde yaşamak olduğunu savunur. Ona göre erdem, bireyin mutluluğa ulaşma yolunda geliştirdiği iyi karakter özellikleriyle tanımlanır. İnsan doğası gereği rasyonel bir varlıktır ve mutluluğa ancak erdemli bir yaşam sürerek ulaşabilir (Aristoteles, M.Ö. 4. yy, s. 45-47).
Immanuel Kant’ın Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi (1785) adlı eserinde ise erdem, insanın ahlakî yasaya uygun hareket etmesiyle ilgilidir. Kant’a göre insanın ontolojik yapısı, onu ahlaki bir yükümlülük altına sokar ve bu da erdemli yaşamın temelini oluşturur (Kant, 1785, s. 102).
Bu eserler, erdemin insanın varoluşu ve ontolojik yapısı ile ilişkisini anlamak açısından önemli kaynaklar arasında yer alır. Antropontolojik açıdan erdem kavramı, bu filozofların ve Çotuksöken’in düşüncelerinde, insanın varlık amacını ve içsel gelişimini anlamada temel teşkil eder.
Kaynakça:
Aristoteles. (M.Ö. 4. yy). Nikomakhos’a Etik. (Çev. Ahmet Arslan). Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Çotuksöken, B. (2003). Antropontoloji: İnsanın Temel Yapısı Üzerine Bir Araştırma. İstanbul: İnkılap Yayınları.
Çotuksöken, B. (2009). Ontolojik Etik ve Erdem Sorunsalı. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Heidegger, M. (1927). Being and Time. (Çev. John Macquarrie ve Edward Robinson). New York: Harper & Row.
Kant, I. (1785). Ahlâk Metafiziğinin Temellendirilmesi. (Çev. İoanna Kuçuradi). İstanbul: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları.
13.11.2024
Av. Fahrettin ÖNDER
E. Öğ. alb. / Hukukçu / Öğretim Görevlisi