CEMAATLER AKTİVE EDİLDİ Mİ?
Seçimler, cemaatler için harman zamanıdır. Hasat toplama dönemidir. Elemanlarını yerleştirme, bulundukları yerlerde, kamu kaynaklarını elde etme, makam ve mansıp meselesini çözebilecekleri pazarlıkların yapıldığı zamandır.
Demirel, bir seçimde Nurcularla konuşup desteklerini talep eder. Karşılığında kabinede bir üyelik vaadinde bulunur. Ülke genelinde Nurcular canla başla çalışırlar ve Demirel, birinci parti olarak hükümet kurma yetkisi alır.
Nurcular, kabinenin açıklanmasını büyük bir heyecan ve merakla beklerler. Kabineye Balıkesir milletvekili İsmail beyin gireceğinden emindirler. Kabine açıklanır. Nurcuların beklentileri boşa çıkar. Nurcular, ileri gelenlerini toplayıp başbakan Demirel’den randevu alırlar. Görüşmeye Balıkesir milletvekili İsmail beyle birlikte huzura çıkarlar. Hayırlı olsun, hoş-beşten sonra sadede gelinir.
İleri gelen ve seçim anlaşmasında temsilci olan zat söz alır ve Demirel’e, “Sayın Başbakanım, bize kabinede Nurcuları temsilen bir üye olacağına dair taahhüdünüz vardı, ne oldu sözünüze?” diye sorar. Demirel, geriye yaslanıp bir nefes alır ve adama döner kendine has üslubu ile der ki, “Siz, beni kendinizden saymıyor musunuz?” tabii denilecek bir şey kalmamıştır.
Siyaset – Cemaat ilişkileri, artık öyle kuru sözde kalmayacak bir zeminde işlemektedir. Öyle ki, sadece bakanlık değil, bakanlıkların kadroları ve bakiyeleri, üniversiteler, stratejik bütün noktalar… Emniyet, adalet, eğitim hâsılı kamu kaynaklarından iktisadî kuruluşlara, bankalarda alabilecekleri kredilerden, vakıf kuruluşlarına kadar pazarlık konusudur.
Sosyal barışın bozulduğu, çarşı pazarın fiyat anarşisine terk edildiği, ahlâkî değerlerin yok olduğu, güven ve itimadın kaybolduğu, cinnet eşiğine gelmiş bir toplumun oluştuğu günümüzde, kapsayıcı anlayışla siyaset yapan bir siyasî partinin de kalmadığı ortamda, çaresizliği kader olarak gören sıradan vatandaşların durumuna kim el atacaktır? Merak ediyorum.
Nesim YALVARICI
Eğitimci Spor Antrenörü