DAMAT ADAYLARI
Yerel seçimler yaklaştı. Adaylar bir bir belli oluyor. Ortadaki yarışın niteliğinin her geçen gün düştüğünü görmekten üzgünüm. Bazılarının öncelikleri rakiplerine çamur, hatta inanılmaz iftiralar atmak. Geçmişte de benzerlerini gördük. Çoğunda yarışı kazananın yapacağı ileri sürülen kötülüklerin hiçbiri ortaya çıkmadı. Kazanan hakkında ileri sürülen iftiraların gerçek olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Özür dileyen de görülmedi. Öyle ki, ülkede seçim ortamında böyle şeylerin yapılması olağan karşılanır oldu. “Canım seçim bu, önemli olan seçilmek. Amaca ulaşmada her yol mübahtır (sakıncasızdır).” anlayışı gelenek haline geldi.
Kızın evetini almak için yarışan iki damat adayına benzetiyorum. Kızın pek basit, kolay aldatılabilir, değerlere değil çıkarlarına önem veren biri olduğunu baştan kabul ediyor gibiler. Damat adayları kızın huyuna suyuna, çevresine bakıyorlar ve “Bu kız sadece vereceklerimize bakar. Başka endişeleri, istekleri, ülküleri yoktur. Değerini, hakkını, hukukunu bilmez. Ensesine vur, lokmasını al.” deyip yalanlarını, vaatlerini abartmaya girişiyorlar.
Yarışa kural dışılık hakim. Çelebilik, dürüstlük, ahlâk değerleri ortadan kalkarsa iyi niyetli olanlar da yarışı sürdürebilmek için diğeri gibi davranmak zorunda kalırlar. Çizgi bir kere aşıldı mi her geçen gün biraz daha abartıya gidilir.
Biri biraz daha insaflı olsa da öbürünün vaatlerinin üstüne çıkmak zorunda kaldığına inanıyor.
Veremeyecekleri ne varsa vereceklerini söylüyorlar. Biri “Sen bana evet de, evlenip evimize yerleştikten sonra tarlaları senin üstüne tapulayacağım.” demişse, öteki “Tarlaların üstüne sana bir de traktör alacağım.” diyor. “Anamı eve ayak bastırmam.” diyene karşılık “Evin en güzel odasını anana ayıracağım.” diyenden geliyor. Biri “Cebine her gün beş bin lira harçlık koyacağım.”, öteki “Ben on bin lira koyarım.” diyor. Uçuk, kaçık bir yığın söz.
Damat adayları, “Ben senin kendi ayaklarının üzerinde durman, onurunla sana yakışır bir düzeyde yaşaman, köleleşmeden kişiliğini koruman ve her alanda geliştirmen için, eğitimin için, kimseye muhtaç olmadan kendine yeterli kazancı sağlaman için her şeyi yapacağım. Sana saygı duyacağım. İyi, örnek bir aile babası olacağım.” demiyorlar. Çünkü gelinin bunlarla hiç ilgilenmediğini düşünüyorlar. Kazandığında bunlar gibi şeyleri yapmaya zaten hiç niyetleri yok.
Gelin adaylarına sıra gelince, onların bir kısmının aklı başında; kül yutmuyorlar. Bazı gelin adayları, birilerinin sadakamsı yardımlarıyla yaşamaya alışmış. “Ben hiçbir şeyi hak etmiyorum, bakalım kim bana daha fazla bir şeyler verecek?” diyor. Ablalarının, ağabeylerinin evliliklerinde de pek çok sözler verildiğini; ama tutulmadığını, zaten çoğunun imkansız olduğunu, nikâhtan sonra her şeyin daha da kötüye gittiğini bilmelerine rağmen verilen sözlere aldanıyorlar.
Böyle evlilikten hayır gelir mi? Kabahat damat adaylarında mı, gelinde mi, yoksa ikisininde birden mi?
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist