İNSANÎ İRADE VE DAVRANIŞLAR…
İnsanda irade olmazsa, hiçbir hareketinden yarar sağlayamaz. Toplum içinde ahlâk, örf ve âdet yönüyle insanı sarıp sarmalayan iyiye, güzele, doğruya ahlâk anlayışına ve düşüncesine olduğu kadar bu yönde hareket etmeye de sevk etmektedir. Fakat toplumsal yapı içinde sosyal davranışlar genel olarak “yoluyla” değil de, çevrenin gerçekleştirdiği davranışlar hayatına girdiği için kendiliğinden, içten gelen arzu ve hatta bu davranışları sorgulamadan kabullenmiş ve uygular vaziyette hareket ve düşünce kabiliyeti gerçekleştirir. Zaten sosyal hayatın içinden gelen bir kişidir. Yeterli bilgi, beceri ve donanıma sahiptir. Onun için kendi tercihini sosyal hayatta kabul gören ahlâk, örf ve âdet yönünden kullanacaktır. Çünkü, bu tutumu ona yarar sağlayacaktır.
İnsanın insanî davranışlarını geliştirmesi, toplumun bu yönde millî kültüre olan yatkınlığı yanında ahlâk ve âdeti ile de sosyal çevrede bağlayıcılığı bilgisine kişi zaten ulaşmıştır. Toplumda birey olarak kendisi de kabul görür. Kendisinde olan irade gücü onu bu yönde düşünmeye ve gerekli davranışları uygulamaya yöneltir. Bu vesile ile toplum tarafından da hüsnü kabul görür. Yani toplum nezdinde de kişi kendisi olduğu oranda değerlendirilir.
Çankırı Yâren Meclisi aslında halkın sosyal davranış ve ahlâkına uygun hareket kabiliyetini kendisine vazife addetmiş, sosyal çevre içinde gençlerin bu yönde bilgilendirme ve bilinçlenmesini vazife olarak kabullenmiştir. Gençler / yârenler arasında bu yönde düşünce ve hareket kabiliyetini geliştirmek, benimsetmek, sıkı bir münasebet kurmalarını sistemli hale getirerek uygulamasını yürütmektedir. Bu aslî görevini toplumdaki birlik-beraberliği tesis etmek, bunun için de görerek-izleyerek ve yaparak-yaşayarak gerçekleştirilen kendine has bir metotla sistemli yapısını sürtündürmektedir. Bunu kendine vazife bilenler de toplum içinden çıkmakta, yâren meclisini tesis etmekte, toplumun her kademesindeki insanlara tesir etmektedir. Yani kaynağından, toplum içinden çıkmaktadır. Yöneticileri de toplumun birer üyesidirler.
Yâren meclisinin ana unsurunu, insan kaynağı oluşturmaktadır. Yalnız, burada bir özelliği unutmamak lâzımdır ki, gelenekçi yapıyı sürdürerek gerçekleştirilen yâren meclisi, başlangıçta halkın bütün kesimine açık gözükmekte, yârenler de toplum da bu açıdan bakmaktadırlar. Fakat, seçilerek 24 kişiden oluşan meclis kurulup ilk ocak yakılmaya başlandığı andan itibaren açık olarak görülmese de -ilk defa buradan duyuralım ki- halktan kopar. 24 yâren ağanın tamamı halktan koparak ocak dönemini sürdürür. Hatta ocak sonrasında bile, büyük başağanın tavrına bağlı olarak bu kopukluğu devam ettiği de görülür.
Çankırı Yâren Meclisleri’nin idarî teşkilatı, ezelden beri bilinen ve uygulana gelen disiplinli, adaletli, edep ve âdâba uygun hareket eden, örf ve âdetlerin uygulandığı içtimai münasebeti ve kaynaşmayı önemseyen, benzeri Türk millî kültürünü, askerî disiplin ve uygulama geleneğini sürdüren bir yapılanmadır.
24 yâreni aynı seviyede gören, yalnız rütbeyi andıran büyükten küçüğe saygı ve sevgi ortamını yaşatmanın yanında büyük başağa, küçük başağa, reis, yâren yapılanması olarak bir bütünlük arz eder. Tamamen Türk ordu sistemine uygundur, aynı zamanda bu zihniyetle kabul görür. Bu suretle meydana getirdikleri ocak zihniyeti tam bir askeri disiplin, dikkat ve uyanıklığı ile hareket kabiliyetleri vardır. Bu sayede toplum içinde millî benlik vasfını seviyeli halde devam ettirmek imkânını bulmuşlardır.
Yâren meclisinde büyük başağalara geniş salahiyetlerin verilmesi ile ocak öğretisinde istendik davranışların aksatılmadan devamını sağlamışlardır. Yapılanması ve ocak uygulaması ile organizesini ve uygulamasını gerçekleştiren yâren meclisi, Çankırı halkının karakterine uygun yapılanması ve toplumun genelinin itimadını kazanmış, halk üzerinde doğrudan doğruya tesir etme imkânına kavuşmuş ve sarsılmaz bir güven duygusuna ulaşmıştır.
Yâren meclisi, halk edebiyatında ve musikide, halkın bazı uygulamalarından ayrılan özellikler taşıdığı da görülür. Halk arasında çok yaygın ve çok istekli olarak kabul görmüş âşıklık geleneği uygulamasının yâren meclisine yansıyan ucu, âşıklık geleneğinin temel uygulamaları pek görülmez. Onlar kendi gelenekselliğini oluşturduğu musiki eserleri ortaya koymaya ve iyi bir saz üstadı olarak âşıklık geleneğinin dışına da taşabilen eserlere yer verebildiği müddetçe kabul görür.
Yâren evinde kendine has bir uygulama ile mimarî yapısı olduğu gibi, musikide de kendine has özelliklerin öne çıktığı görülmeli ve bilinmelidir. Çünkü yâren ocağına gelen saz üstatları Türk musikisinin değişik dallarına da hâkim bir özellik ve ustalığı bulunmasının gerekliliğini ortaya koyar. Yine kapalı mekânlarda oynanan oyunlarla ocak ortamının seviyeli bir duruma getirip, bu seviyenin korunarak devamı söz konusudur. Bu yönüyle de sanat, sanatkâr ve yârenlerin iyi vasıflarını ya da marifetlerini sergileme imkân ve ortamını sağlayarak millî benliğe vasıflı bir şekilde dikkatleri çekmektedir.
24.11.2024
Sadık SOFTA
Eğitimci / Şair / Yazar