
İYİ OYNAMAK LÜKSÜ
Türkiye’de futbol çok önemli. Erkekler futbolla yatıp futbolla kalkıyor. Bütün televizyon kanallarında saatlerce bir maçın ayrıntıları yorumlanıyor. Hiçbir ülke sorunu bu kadar uzun süre, bu kadar heyecanlı biçimde ele alınmıyor. Sanki ülkenin futboldan başka derdi yok. Futbol denince ülke futbolunun tümü de tartışılmıyor. Tartışılan iki büyük kulüp. İzlemiyorum; ama geçiş yaparken takılıp duyduklarım bana yetiyor. Oyuncusu, hakemi, yöneticisi, çalıştırıcısı, taraftarı, yorumcusu içinde nesnel değerlendirme yapan pek az. Öz eleştiri çok nadir, zaten yapan anında hain damgasını yiyor. Herkes bilinçli olarak taraflı davranıyor. Biri gol, diğeri değil, diyor; neredeyse yumruklaşacaklar. Kısacası bir kör dövüşüdür gidiyor, tartışmadan yararlı bir sonuç ummak boşuna.
Bir yorumcunun sözleri; günümüzdeki insanımızın, özellikle siyasetçilerimizin genel anlayışını yansıttığı için dikkatimi çekti. Eski bir futbolcu ve çalıştırıcı olan yorumcu, “…ın artık iyi oynama lüksü yok. İyi oynama lüksü önde olanın, bırak onlar iyi oynasın. Sen kazanmak zorundasın, hem kazanayım hem iyi oynayayım lüksün olamaz…” dedi.
Sanki iyi oynayınca kazanılamazmış gibi. Kazanmak için iyi oynamak değil, kötü sayılan her yola başvurmak gerekirmiş gibi. Futbolda herhalde iyi oyun denince, bütün kurallara uymak; sertlikten, faullerden kaçınmak; hakemi aldatıcı girişimlerde bulunmamak gibi şeyler anlaşılıyor. Puanı geride olan takım, bunlara bakmaz; kazanmak için her türlü hileye başvurabilir.
Ben bu anlayışı, siyaset dünyamızdan, hayatımızın her alanından tanıyorum. Başarı için her yol mübahtır. Yalan, dolan, rüşvet, iftira, hak gasbı, rekabette eşitsizliği en ileri düzeye taşıma, akla gelen gelmeyen ne kadar kötülük varsa yapmakta utanılacak hiçbir şey yoktur. Yeter ki kazan (!)
O tatlı rekabet, dayanışma, mertlik masallarda kalmış. Efendim, adam sabah dükkana gelen müşteriyi “Ben siftah ettim, komşu henüz siftah etmedi, hem onun evinde nüfus fazla.” deyip komşu dükkana yönlendirirmişmiş. Eskilerde kalmış o, hayali cihan değer. Şimdi komşusunun müşterisini çalma telaşında insanlar. Daha çok kazanmak için her şey serbest(!)
Adliyeye gidin, mahkemelerde ifadesini Allah korkusuyla yansız, doğru biçimde veren tanık, sanık, davacı görebilene aşk olsun. Orada da oyunu iyi oynama lüksü yok. Mülakat komisyonunda görevli olup üç defa sınav birincisi olanı üç defa eleyip intiharında payı olan oyunu nasıl oynuyor sizce? En yükseğin yükseği maaşları alanlar, en aşağıdakilerin maaşlarını belirlerken nasıllar?
Yüreğimizi yakan Kartalkaya’daki yangında oyun iyi oynanmış mı? Oyunda rolü olan resmi, özel bütün kurumlar, kişiler iyi mi oynamışlar; yoksa mutlaka kazanmalıyız anlayışıyla mı?
Dönüp siyaset dünyamıza bakalım. Oy çalma fırsatı bulup da “Millî iradeye saygısızlıktır. Haksızlıktır.” deyip geri duracak; yani oyunu iyi oynayacak bir siyasi yapı var mıdır? Kirli oyunlara başvurmayacak, eşit, adil bir yarışma gibi bir lüksten yana biri çıkar mı? Siyaset iyi yalan söyleme sanatına dönüşmemiş mi?
24.01.2025
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist
