KENDİNİ BEĞENMEK!
Kendini beğenmek, kibir, bencillik, enaniyet; toplumumuzda özellikle, makam, mevki ve mal sahiplerinde çokça rastlanılan bir olgu günümüzde…
Enaniyet, Allah’ın yarattığı insana lütfettiği nimetleri, insanın, sahiplenip kendine mal etmesi ve kendinden bilmesidir. Kişi, kendisine verilen kabiliyet ve nimetleri Allah’tan değil de kendinden biliyor. Benim gözüm, benim kulağım, benim sesim, benim gücüm, benim aklım, ben bilirim, ben yaptım, en iyi benim diyerek işi hakiki benliğe götürüyor. Kendisine verileni kendinin kabul etmeye başlıyor. Tek olanın Allah olduğu, her olanın O’nun arzusu, “OL!” demesi ile olduğunu unutuyor, ”BEN” diyerek kibir sahibi oluyor.
Giderek, “ben” sahipleri birbirlerinin benliklerini ya okşayarak hep birlikte çoğalmaktalar ya da birbirlerine hasım olmakta, etraflarındaki, dalkavukların da ”En yüce sizsiniz….” yalakalığı ile toplumu bölmekte, kişisel çıkarlarını öne çıkarmakta, çözümsüzlük, buhran yaratmaktalar.
İnsanın gerçek büyüklüğünün, nefsini terbiye etmek, enaniyetten sıyrılmak ile mümkün olduğunun bilmiyorlar, unutuyorlar veya aldırmıyorlar. En acısı, bu kabil insanların enaniyetleri içinde yüzerken dinî söylem ve değerleri âdeta toplumu aldatma vasıtası olarak kullanmakta olmaları, vicdanları yaralıyor.
Gerçekte biliyoruz veya bilmeliyiz ki; ten, vücut, mal, makam, kısacası mülk insanın değildir ve emanettir. Mülk’ün gerçek sahibi Allah’tır.
Görülüyor ki, Allah’ı tanımak için sahip kılındığımız benlik hissi nerede ise inkâr ve meydan okuma aracı haline dönüşmektedir.
Anlatırlar ki:
Zamanın birinde, bir ülkede Nergis isminde bir delikanlı yaşarmış. Nergis, öyle güzel, öyle yakışıklı imiş ki, bir bakan bir daha bakar ve bakmaya doyamazmış. Günlerden bir gün, bir nehir kenarına giderek ellerini yüzünü suda yıkamak isteyen Nergis, sudaki aksini görünce kendine hayran olmuş. Kendini öylesine beğenmiş ki, benden güzeli yok diyerek, çakılıp kaldığı nehir kenarında günler geceler boyu kendini seyretmeye dalmış ve sonunda oracıkta açlık, susuzluk ve uykusuzluktan eriyip gitmiş, can vermiş. Su kenarlarında o günden sonra bitip yetişen Nergis çiçeği o gencin yerini almıştır.
İnsan, fıtratıyla en âciz ve fakir olduğunun şuurunda olmalı, her biri bir görevle dünyada var olunan bütün insanlara, âlim ve evliyalara, Ebu Cehil misali Allah Resul’ü Peygamber efendimize (S.A.V), Firavun misali Allah’a karşı enaniyetten kaçınmalı, nefsine karşı Allah’ın sonsuz kudret ve zenginliğine sığınmalıdır.
Allah bizlere:
Ehil olmayı, nasıl, neyi ve ne şekilde vereceğimizi iyi bilmeyi,
Muhatabımızın terbiyesine; ihlas, samimiyet ve lütufla gayret göstermeyi,
Yanlış davranışlarımızın temeline inerek manevi eksikliklerimizi keşfetmeyi,
Acele etmeden, bazı gelişmeler veya olaylar karşısında tepkimizi zamana bırakmayı,
Her bildiğimizi zannettiğimiz, düşündüğümüzü, tartıp biçmeden her yerde söyleme ve uygulama hatasına düşmemeyi,
Bütün insanlara iltifatla yaklaşıp hürmetle muamele etmeyi,
Sadece dilimiz ile değil, hal, tavır ve yaşayışımız ile örnek olmayı,
”Padişahım çok yaşa, senden büyük Allah var!” deyişindeki mânâyı kavramayı nasip etsin, inşallah.
Selâm ve dua ile..
M. Yavuz ELBİRLER
En. Gn. Md.lüğü E. İsth. D. Bşk