OĞLAN BABADAN KIZ ANADAN
Oğlan, babadan öğrenir sohbet gezmeyi;
Kız, anadan öğrenir sofra düzmeyi…
Türk kültürünün özüne bakıldığında, gelenek, görenek, anane ve törelerin yerinin büyük olduğu görülür. Ama, bu vasıflar körü körüne ya da söz olsun diye söylenmemiştir. Toplum yapısını ve insanların sosyal yaşantısı içinde birliğin beraberliğin ve mutlu ve mesut olma yollarının bir hiyerarşi içinde düzenlenmesi için söylenmiş ya da uygulamaya konulmuş olduğu görülür.
Dede Korkut’un olduğu söylenen bu sözün söylendiğinden bu yana sürüp gelen bu söz de böyle bir düşüncenin ürünüdür. Çankırı’da bu sözün büyük değeri ve kabul görmesi vardır. Bunun sebebi ilk etapta anlaşılamaz gibi görülüyorsa da, aslında kadın ve erkeğin yeri Türk toplumunda belirlenmiştir. Bazılarının zannettiği gibi Anadolu insanı kadınına karşı onu ezen, onu hiçe sayan ya da sürekli ona hükmeden bir yaşayış düzeni ne vardır, ne de Anadolu insanı her iki taraftan da bunu benimser.
Türk toplumunda kadının ve erkeğin statüsü belirlenmiştir. Eve işlerinde hep kadın öne çıkarken, evin dışına çıkıldığında, yani dışarı işlerinde de hemen erkek öne çıkar. Tabii zaman zaman ufak tefek öne çıkmalar da yok değildir. Ailenin çıkarları ve zararlı durumlar fark edildiğinde biri diğerine muhalefette bulunabilir. Bu dövüş ve kavgayı gerektirecek bir husus değildir ve olamaz da.
Bu sözle de anlaşılacağı gibi sosyal hayatın yükünü omuzlarken benimsenen roller içerisinde çocuk eğitimi ve yetiştirilmesi de söz konusudur. Bunun için de kadının olduğu kadar erkeğin de dikkatli olması gereklidir. Bugünün küçüğü olan çocuk, yarın hayata atılacağı zaman toplum içerisinde kendi yerini belirlemek ve bilmek zorundadır. Bunu kim yapacaktır? Elbette ki anne ve babalar. Onun için de diğer işlerde paylaşım olduğu gibi çocuk yetiştirmede de ana ve baba kendi rollerini benimsemiş ve üstlenmişlerdir. Bu da kız ise, kadınlar arasında nasıl bir yer edinmesi gerektiği yaşa göre ve zamanın geçici kuralları çerçevesinde anne tarafından verilecektir. Bunun için de anne hep yönlendirici, bilgilendirici ve caydırıcı olarak gereken statüyü üslenir ve eğitim ve öğretim vazifesini yerine getirir. Diğer yönden baba da aynı şekildedir.
Nasıl ki, evde anne kızına mutfak işlerinden tutunuz da ev işlerine kadar bütün gerekli bilgileri verirken, dışarıda da baba oğluna toplum içine çıkacak olan erkek çocuğunun nasıl hareket edeceğini ve oturup kalkmadan tutunuz da bütün gereken hal ve davranışların tümünü öğretmekle yükümlüdür. Onun için de:
Oğlan, babadan öğrenir; kız ise anadan…
“Oğlan babadan öğrenir sohbet gezmeyi”
Evet… Nasıl ki sosyal hayat içerisinde kadın ve erkeğin ayrı bir statüsü vardır, o sosyal hayatın bazı gereklilikleri de var olacaktır. Bu olmazsa olmaz. Onun içindir ki, davranış kalıpları ve bütünlüğü içine yerleştirilecek olan hayatta, hiçbir zaman horlanmadan, başkalarının tepkisini çekmeden, herkesin takdirlerini kazanan bir yapıyı oluşturmak da kolay olmasa gerek. Baba burada oğula ölçü olacaktır. Onun eksik yönlerini törpüleyecek, toplum içinde benimsenmiş ve takdir toplamış olan yönlerin öne çıkmasını sağlayacaktır. Yani hayata hazırlayacaktır.
Bunu nasıl yapacaktır?
Bazı bilgilerin ve davranışların kazanılması için en güzel yol, yaparak-yaşayarak kazandırılmasıdır. Bu da çok önemlidir. İşte, Yâren ocağı bunun için biçilmiş kaftandır. Çankırı’da bu durum oturmuş ve müesseseleşmiş olarak bugünlere kadar gelmiştir.
21.09.2024
Sadık SOFTA
Eğitimci / Halk Bilimci / Şair / Yazar