
ÖZÜMLE SOHBET
Özümle başbaşa olduğum anlar
Ne mekanlar kalır ne de zamanlar
Uçarım uçuşan kelebek gibi
Uçarım bulutlar saran tül gibi
Ne geçim derdi var ne de dünyalık
Özdeki sohbet de olmaz karanlık
Şehirden sıkılıp koştum kırlara
uçsuz vadilerde ruhunu ara
Dinle bak rüzgarın nefesi sende
Okşuyor dost gibi ılık ensende
Kuşların bestesi Coşar aheste
Kulağım çınlayan o ulvi seste
Şimdi iyimisin diyor özümden
İsimsiz cisimsiz… akar sözümden
Bir anda yaş akar iki gözümden
Sardım bulutları öptüm yüzünden
Özde sohbetimin hicran deminde
Bir garip hasret var Can kafesinde
Bir buruk acı var yürek sesimde
Haykırdım Ufuk’lar boyu …içimde
Bir ince ses dedi bu telaş niye
Tanrı’dan verilen bu Can hediye
Sıkıldıkça hemen kırlara koşsan
Gönlünle başını sarıp okşasan
İçinde hem yaşlı hem ufak çocuk
Biri olgun yaşta diğeri küçük..
Söz verdim içimden gelen o sese
Nihayet yok artık bitti vesvese
Hayat ırmağında mutlu akalım
Sevgi dolu pencereden bakalım
Bahar çiçeğinden taçlar yapalım
Kafamıza Gül çiçekler takalım
Her anımız bahar olsun
İçimiz umutla dolsun
09.04.2017
Nihayet AĞÇAY

Aydınlık bir içsel yolculuk. Huzur