Tarih: 22.09.2022 – Yazar: Prof. Dr. Nurullah ÇETİN
Dünya, metaverse (meta-universe) dönemine giriyor. Metaverse evren ötesi, öte evrenler, sanal dünya, dijital dünya anlamına geliyor. Bu, gerçek fizik dünyanın dışında kurgusal bir dünya tasarımı demektir. İçinde yaşadığımız somut, fizik dünyanın sanal dünya içinde yeniden üretilmesidir.
Bu durumu tanımlamak ve açıklamak için kullanılan kavramlardan biri de simülasyondur. Simülasyon, bir nesne, bir varlık, bir olay ya da durumun aslına, asıl gerçekliğine benzer şekilde sembolleştirilerek farklı bir platformda sanal olarak yeniden üretilmesi ve canlandırılmasıdır.
Space-x’in patronu, Tesla‘nın sahibi, dünyanın en zengin adamı Elon Mask: “Evren %99.9 ihtimalle tamamen bir simulasyondur.” demiş. Allah da şöyle diyor: ”Bu dünya hayatı gelip geçici bir eğlenceden başka bir şey değildir, halbuki öteki dünya kalıcı bir yurttur.”(Mü’min Suresi, 39).
Gerçek dünyadan koparılıp sanal dünyaya hapsedilen insanları oyalamak ve eğlendirmek için hayat dahil her şeyi oyunlaştırma ve dünyayı bir oyun alanı haline getirme eğilimi görülüyor. Ciddiyeti yok edilmiş, oyunlaştırılmış, bütün insani ve kutsal değerlerden arındırılmış bir hayat çöpe gitmiştir. İslam’ın dünyanın bir oyun ve oyalanma yeri olduğu tanımıyla dijital kurumların hayatı oyunlaştırma eğilimi arasında hem bir benzerlik hem de farklılık var.
Kur’an’da geçen şöyle bir ayet var: “Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri bu dünya hayatı, hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; âhiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi!” (Ankebut, 64)
Burada ahireti ve Allah’ı kabul etmeyenlerin, dinsizlerin, maddecilerin bu dünya hayatını tek gerçek hayat kabul edip ahireti yok saymaları ve bu yüzden adeta bu dünyaya, bu dünyanın maddi değerlerine taparcasına bağlı kalmaları, öldükten sonra yok olup gideceklerini düşünmeleri ve bu kısacık ömrü de bir eğlence olarak görmeleri eleştiriliyor. Bunlara asıl, kalıcı ve sonsuz olan hayatın ahiret olduğu; bu dünyanın ise geçici, sınırlı, kısa bir ömür süreliğine bir oyun ve eğlence gibi bir şey olduğu, asıl olarak İslamî değerlere bağlı bir hayat yaşamanın öldükten sonra sonsuza dek kalıcı bir ahret ahayatında sonsuz bir cennet hayatı vaad ettiği vurgulanıyor.
Ancak sanal dünyalar üreten dijital kurumların bu hayatı oyunlaştırması başka bir bağlamdadır. Dijital kurumlar Allah’ı, İslam’ı, imanı, ahireti, ölümü, yardımlaşma gibi ahlaki değerleri unutturup hayatı sadece sanal oyunlarla tüketmeyi, kısacık ömrü eğlence içinde geçirmeyi vaad etmektedir.
Dijital kurumların, sosyal medyanın, “metaverse”ün elbette faydalı boyutları vardır. Özellikle ticarette, sanayide, bilgi ve fikir paylaşımında, reklamda, değişik amaçlı toplantılarda ulaşım, konaklama gibi alanlarda zaman kazanma, masraftan tasarruf sağlama ve geniş kitlelere ulaşma kolaylığı gibi faydaları vardır. Ancak zararlı boyutları da göz ardı edilmemelidir. Her yeni teknolojik aygıt ve yapının hem faydalı hem de zararlı boyutları vardır. Mesele, bunları faydalı amaçlar için kullanmaktır. Bıçakla ekmek de kesersiniz adam da. İnternet, sosyal medya, metaverse gibi yapılar da böyledir. Ancak salt birer araç olan bu aygıt ve yapılar, maalesef genellikle kötü amaçlar için kullanılıyor ve en çok da çocuklar ve gençler için kontrolsüz kullanıldığında büyük yıkımlara yol açabilmektedir..
Gelişen ve ilerleyen teknoloji sanal ürünlerle, holografik 3d avatarlarla, oyun platformlarıyla özellikle çocukları ve gençleri, doğal hayattan, gerçek dünyadan ve somut toplumsal ilişkilerden, fıtratından, doğuştan getirdiği doğal yapıdan uzaklaştırıp soyutlayarak iyice zombileştiriyor. İnsanın doğuştan getirdiği hem ruhsal hem de bedensel kabiliyet ve imkânları ancak gerçek dünyada, tabiatın ortasında, gerçek işlerde, gerçek toplumsal ilişkilerde doğru biçimde gelişebilir ve verimli bir konuma getirilebilir. İnsanı insan yapan temel hususlardan biri olan duygusal yapısı da ancak gerçek dünya ortamındaki sahici insan ilişkileri içinde doğal varlığını koruyabilir.
Ancak sanal dünyaya hapsedilen çocuk ve gençler, doğal maddi ve manevi insan gelişimlerini tamamlayamamakta, kabiliyetleri engellenmiş, gelişimini tamamlayamamış, gerçek dünya ve hayata uyum sağlayamamış birer hantal, kötürüm varlıklar haline dönüştürülüyor. Bu yapılar içinde insanlar tamamen hayal dünyasına sürükleniyor. Küçücük odalarına hatta sadece koltuklarına hapsedilen insanlar özgür mahkumlar olarak fizik dünyadan koparılmış halde sanal dünyada hayalet gibi dolaştırılacak.
Bu durumda koltuğundan kalkmayan insan, biyolojik ve fizik yapısı itibariyle çökecektir, hatta olduğu yere çakılmış halde çürüyüp gidecektir. Zira hareket etmeyen, gerçek tabiattan ve dünyadan kopuk, gözleri dış dünyaya kapalı, bedeni güneşle, havayla, rüzgârla, hayvanlarla, bitkilerle, suyla teması kesmiş insan adeta insan olmaktan çıkmış hale gelecektir. İnsanlar karşı karşıya, yüzyüze gelemeyecek, birbirlerine temas edemeyecektir. Sosyalleşmesi en aza indirgenmiş ruhsuz, duygusuz, hayalet figürler olarak dolaşacaktır.
Diğer yandan sosyal medyanın iletişim kurmada, bilgi edinmede, faydalı bilgi ve değer paylaşımında ve başka alanlarda bazı faydaları olmakla birlikte yanlış ve zararlı amaçlar için de kullanılır oldu. Özellikle insanları gösteri merakına sürükledi. İnsanlar birbirlerine kendilerinin eğreti değerlerini ya da değersizliklerini, görgüsüzlüklerini, şımarıklıklarını, kötülüklerini değişik boyutlarıyla sunmaya, sergilemeye, göstermeye başladı.
Sosyal medyada iyi, faydalı, güzel, ahlaki değerlerin gösteriminin ötesinde ahlaksızlık ve insanlık dışı gösterilerin yoğunluğu daha çok öne çıkıyor. Mahremiyet kavramı yok olmaya başladı. İnsanın özel halleri, özel dünyası kişinin mahremiyeti idi. Şimdi sosyal medya insanların yatak odalarına, özel buluşma toplantılarına, yemeklerine, düğünlerine, eğlencelerine, gizli kalması gereken en mahrem alanlarına girdi.
Sosyal medya sayesinde insanlar çırılçıplak vücudunu, yatak odasını, sevgilileri, eşleri ile olan mahrem cinsel ilişkilerini sergileyip gösterme hevesine kapıldı, bununla tatmin olmaya, hayatlarına böyle sapık bir yolla anlama aramaya başladılar. Tiktok videoları her türlü ahlak, insanlık, erdem, din, iman, vicdan dışı eylemleri eğlence üslubu ve havasıyla sunuyor. Eğlence algısı kapsamında yaşlı genç, kadın erkek çoluk çocuk, değişik meslek sahipleri, toplumsal konumu farklı birçok insan alay ve eğlence nesnesi haline getiriliyor, dalga geçiliyor, madara edilerek adeta intikam alınıyor ve sadistçe zevk alınıyor.
Sosyal medya organlarının insanlara verdiği ve verebileceği zararları en aza indirici çalışmalar yapılmalı ve bu yapıların sadece faydaya dönük olarak kullanımı için her türlü önlem alınmalıdır.
Prof Dr. Nurullah ÇETİN