SEVR ANTLAŞMASININ 105.YILINDA TÜRKİYE
Sevr Antlaşması, I. Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında 10 Ağustos 1920 tarihinde Fransa’nın Sevr kasabasında imzalanan barış (!) antlaşmasıdır. Bu antlaşma, Osmanlı Devleti’nin topraklarının büyük ölçüde paylaştırılmasını öngören ve Osmanlı’yı fiilen egemenlikten yoksun bırakan ağır şartlar içeren bir belgedir. Ancak, Türk Millî Mücadelesi’nin başarıya ulaşması ve Lozan Antlaşması’nın imzalanmasıyla (1923) Sevr Antlaşması hiçbir zaman uygulanamamış ve geçerliliğini yitirmiştir.
- TARİHÎ ARKA PLÂN
I. Dünya Savaşı ve Osmanlı’nın Durumu: Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı’nda İttifak Devletleri safında yer almış ve savaşta yenilgiye uğramıştı. 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması ile Osmanlı teslim olmuş, bu da İtilaf Devletleri’nin Osmanlı topraklarını işgal etmesine zemin hazırlamıştı.
Paris Barış Konferansı (1919): İtilaf Devletleri, savaş sonrası düzenlemeleri görüşmek için Paris’te toplandı. Osmanlı topraklarının paylaşımı, bu konferansta kararlaştırıldı.
Antlaşmanın Hazırlığı: Sevr Antlaşması, İtilaf Devletleri’nin (özellikle İngiltere, Fransa ve İtalya) çıkarları doğrultusunda hazırlandı. Osmanlı Devleti’nin temsilcileri, antlaşma sürecinde etkili bir rol oynayamadı ve şartlar dayatma yoluyla kabul ettirildi. - SEVR ANTLAŞMASININ BAŞLICA MADDELERİ
Sevr Antlaşması, toplam 433 maddeden oluşuyordu ve Osmanlı Devleti’ni siyasi, ekonomik ve askeri açıdan tamamen etkisiz hale getirmeyi amaçlıyordu.
Başlıca maddeler şunlardır:
a. TOPRAK PAYLAŞIMI
Anadolu’nun Bölünmesi:
Doğu Anadolu: Wilson İlkeleri doğrultusunda, doğuda bir Ermeni devleti kurulması kararlaştırıldı. Erzurum, Van, Bitlis ve Trabzon’un bir kısmı Ermenistan’a verilecekti.
Kürdistan: Güney ve güneydoğu Anadolu’da bir Kürt bölgesi oluşturulması planlandı. Bu bölge, özerk bir yapıya sahip olacak ve bir yıl içinde bağımsızlık için referanduma gidebilecekti.
Batı Anadolu: İzmir ve çevresi Yunanistan’a bırakıldı. Ancak, İzmir’in statüsü beş yıl sonra yapılacak bir plebisitle kesinleşecekti.
Trakya: Doğu Trakya’nın büyük kısmı Yunanistan’a, Edirne dahil bazı bölgeler ise uluslararası statüye bırakıldı.
Boğazlar Bölgesi: İstanbul ve Çanakkale Boğazları, uluslararası bir komisyonun yönetimine verildi. Bu, Osmanlı’nın Boğazlar üzerindeki egemenliğini kaybetmesi anlamına geliyordu.
Arap Toprakları: Suriye, Lübnan, Filistin ve Irak, İngiltere ve Fransa arasında manda rejimiyle paylaşıldı.
Ege Adaları: On İki Ada, İtalya’ya; diğer Ege adaları ise Yunanistan’a bırakıldı.
Anadolu’da Kalan Topraklar: Osmanlı’ya sadece Ankara, Konya ve Karadeniz’in bir kısmı gibi sınırlı bir alan bırakıldı. Bu alan, Osmanlı’nın egemen bir devlet olarak varlığını sürdürmesini imkânsız kılıyordu.
b. ASKERÎ KISITLAMALAR
Osmanlı ordusu büyük ölçüde lağvedilecekti. Zorunlu askerlik kaldırılacak, ordu 50.700 kişilik sembolik bir jandarma gücüne indirgenecekti.
Donanma tamamen tasfiye edilecek, Osmanlı’nın savaş gemisi bulundurması yasaklanacaktı.
İtilaf Devletleri, Osmanlı topraklarında askeri denetim hakkına sahip olacaktı.
c. EKONOMİK VE MALİ HÜKÜMLER
Kapitülasyonlar: Osmanlı Devleti’nin ekonomik bağımsızlığını ortadan kaldıran kapitülasyonlar devam edecek ve İtilaf Devletleri’ne yeni ayrıcalıklar tanınacaktı.
*Mali Kontrol: Osmanlı’nın maliyesini denetlemek için İtilaf Devletleri’nden oluşan bir komisyon kurulacaktı. Bu komisyon, Osmanlı bütçesini kontrol edecek ve vergilere karar verecekti.
Duyun-u Umumiye: Osmanlı’nın borçları, İtilaf Devletleri’nin kontrolü altında ödenmeye devam edecekti.
d. AZINLIK HAKLARI
Antlaşma, azınlıkların haklarını koruma bahanesiyle Osmanlı’nın iç işlerine müdahale yollarını açtı. Ermeni ve diğer azınlık topluluklarına geniş haklar tanınırken, bu durum Osmanlı egemenliğini daha da zayıflatıyordu.
e. İstanbul’un Statüsü
İstanbul, Osmanlı’nın başkenti olarak kalacaktı ancak İtilaf Devletleri’nin işgali altında olacaktı. Ayrıca, antlaşma şartlarına uyulmaması durumunda İstanbul’un Osmanlı’dan alınacağı tehdidi yer alıyordu. - ANTLAŞMANIN İMZALANMASI VE TARAFLAR
İmza Süreci: Antlaşma, 10 Ağustos 1920’de Sevr’de imzalandı. Osmanlı Devleti’ni temsilen Damat Ferit Paşa hükümetinden Rıza Tevfik, Hadi Paşa ve Reşat Halis Bey imzaladı. İtilaf Devletleri adına İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya temsilcileri yer aldı.
Osmanlı Hükümeti’nin Tutumu: İstanbul’daki Damat Ferit Paşa hükümeti, antlaşmayı kabul etti ancak bu karar, Anadolu’daki Türk halkı ve Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Milli Mücadele hareketi tarafından şiddetle reddedildi. - TÜRK MİLLÎ MÜCADELESİ VE ANTLAŞMANIN REDDİ
Ankara Hükümeti’nin Tepkisi: Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki Ankara Hükümeti, Sevr Antlaşması’nı tanımadığını ilan etti. Antlaşma, Türk milletinin bağımsızlık iradesine aykırı görülerek “ölüm fermanı” olarak nitelendirildi.
TBMM’nin Tutumu: 19 Ağustos 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi, antlaşmayı imzalayanları ve onaylayanları vatan haini ilan etti.
Millî Mücadele’nin Başarısı: Türk Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanması (özellikle Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz) ve Mudanya Ateşkes Antlaşması (1922) ile İtilaf Devletleri, Sevr Antlaşması’nı uygulamaktan vazgeçti. - SEVR ANTLAŞMASI’NIN SONUÇLARI VE ÖNEMİ
Uygulanamama: Sevr Antlaşması, Türk Millî Mücadelesi’nin başarısı nedeniyle hiçbir zaman uygulanamadı. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması, Sevr’i geçersiz kıldı ve modern Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarını belirledi.
Türk Millî Bilincine Etkisi: Sevr, Türk halkında bağımsızlık ve egemenlik bilincini güçlendirdi. Antlaşmanın ağır şartları, Milli Mücadele’nin kararlılığını artırdı.
Uluslararası Etkiler: Sevr, İtilaf Devletleri’nin Osmanlı’yı paylaşma plânlarının bir yansımasıydı; ancak Türk direnişi, sömürgeci güçlerin planlarını bozdu ve diğer mazlum milletlere ilham verdi. - SEVR ANTLAŞMASI’NIN GÜNÜMÜZDEKİ YERİ
Sevr Antlaşması, Türkiye’de genellikle “emperyalist güçlerin Türk milletini yok etme plânı” olarak görülür ve tarihsel bir travma olarak anılır.
Bazı siyasi ve tarihsel tartışmalarda, Sevr Antlaşması’nın ruhunun hâlâ bazı dış güçler tarafından canlı tutulduğu iddiaları ortaya atılır. Ancak bu, daha çok politik söylemlerde yer bulan bir argüman olarak görülse de son yirmi yıldaki dayatmaların ve mevcut iktidarların bu dayatmalar doğrultusunda ve AB ye girileceği vaadiyle çıkartılan ama değil AB’ye girmek 194 ülkenin yüzde 90’nına vize ile girilebildiği AB Uyum Yasaları’nın bu ruhu gündemde tuttuğu aşikardır..
Sevr Antlaşmasının 147.Maddesi ile AKP hükümeti tarafından çıkartılan 9. Uyum Paketi’nden bahsedeceğim.
O dönem kabul ettiremedikleri Sevr’i AKP Hükümeti eliyle kabul ettirdiklerini göreceksiniz..
Osmanlı devletinin parçalanması sürecinde etkili olan dini, etnik ve batıcı hareketlerle bu günkü dini, etnik ve batıcı hareketlerin sözleri duruşları ve tutumları arasında hiç bir fark yoktur.
Nitekim, AB tarafından telkin edilen ve AKP iktidarı tarafından sunulan 9. Reform Paketi’nde yer alan azınlık hakları ve imtiyazları Lozan’ın ihlali, Sevr’in kabulünden başka bir şey değildir.
Bunu anlamak için Sevr’in 147.maddesi ile 9.reform paketini karşılaştırmak yeterlidir..
Sevr Antlaşması
MADDE 147 :
Irk, din yada dil azınlıklarından olan Osmanlı uyrukları hem hukuk bakımından hem de uygulamada öteki Osmanlı uyruklarıyla aynı işlemlerden ve aynı güvencelerden yararlanacaklardır Bunların özellikle bağımsız olarak ve Osmanlı makamları hiç bir biçimde karışmaksızın, giderleri kendileri ödemek üzere her türlü hayır kurumlarıyla dinsel yada sosyal kurumlar ilk orta ve yüksek okullarla başka her çeşit öğretim kurumları buralarda kendi dillerini özgürce kullanmak ve kendi dinlerini özgürce uygulamak hakkına sahip olarak kurmak, yönetmek ve denetlemek konularında eşit hakka sahip olacaklardır..
9. Reform Paketi ( özetle )
Hükümet, demokratikleşmede yeni adımın startını verdi. 9’uncu Uyum Paketi’ni açıklayan Dış işleri Bakanı Gül, Türkiye’nin istikameti daha çok demokratikleşmedir, dedi…
DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül, hükümetin yeni Siyasi Reform Paketi’ni açıkladı. Yeni paketin en önemli ayaklarından biri, Genel Kurul’da bekleyen kanun tasarılarının TBMM kapanmadan önce yasalaştırılması olacak. İyileştirmenin sonu yoktur, önemli olan gittiğiniz istikamettir, diyen Gül, Türkiye’nin istikameti daha fazla demokrasidir, dedi ve Ankara’nın AB yolunda rehavete kapıldığı yönündeki eleştirileri reddetti.
Bu, sessiz bir devrimdir.
Siyasi Reform Paketi kapsamında yeni kanun tasarılarının da süratle TBMM’ye sevk edileceğini söyleyen Bakan Gül, uluslararası sözleşmelerin onaylanarak yürürlüğe girmesinin de bir başka önemli ayak olduğunu kaydetti. Siyasi Reform Paketi ile hükümet olarak daha şeffaf, daha demokratik ve daha özgür bir Türkiye hedeflediklerini söyleyen Gül, Bu sessiz bir devrimdir ve biz bu devrimden gurur duyuyoruz, dedi. Terörle Mücadele Yasası’nın da hafta sonunda Meclis’e sevk edileceğini ifade eden Gül, TCK 301. maddede değişiklik olmayacağını bildirdi.
Yeni reform paketi şöyle:
Kamu Denetçiliği Kurumu Tasarısı (Ombudsmanlık): Halkın avukatlığı anlamına gelen tasarıyla, kamu ile vatandaş arasındaki problemlerin çözümü ve pratiği ile ilgili yasa.
Sayıştay Kanunu Teklifi: Şeffaflıkla ilgili uygulamayla ilgilidir. Tasarıyla TSK’nın kontrolündeki devlet mallarının ve TSK harcamalarının TBMM adına Sayıştay tarafından denetlenmesi öngörülüyor.
Özel Öğretimler Kanunu’nda Değişiklik: Yabancı okullarla ilgili bir düzenleme.
Vakıflar Kanunu: Avrupa Birliği’nin büyük önem verdiği tasarı ile vakıflarla ilgili vakıf sorunlarının kolaylaştırılması hedefleniyor.
İskan Kanunu Tasarısı: Göçmenlerin yerleşimleriyle ilgili yasa tasarısı.
Dışişleri Bakanı Gül, ilaveten yeni kanun tasarılarını Meclis’e sevk etme kararı aldıklarını açıklayarak bunlar hakkında da bilgi verdi.
İdari Usul Kanun Tasarısı: İdari tedbirlerin alınarak reform sürecinin iyileştirilmesiyle ilgili tasarı.
İdari Yargı Usulü Tasarısı: Hedef şeffaflığın ön plana çıkarılması.
Siyasi Etik Komisyon Kurulmasına Dair Tasarı: Hesap verebilmeyle ilgili tasarı.
Siyasetin Finansmanına Dair Kanun Tasarısı: Yeni tasarıyla etkin, kuvvetli ve şeffaf etik kurallar öngörülüyor.
Askerî Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nda Değişiklik: Sivillerin askerî mahkemede yargılanmasının minimuma indirilmesi ile ilgili.
Paketin üçüncü ayağıyla yeni yasal düzenlemelerin yanı sıra birtakım idari tedbirler alarak reform sürecini ileri taşımak istediklerini söyleyen Gül, bu çerçevede Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın yeniden yapılandırılacağını belirtti.
Bakan Gül, paketin bir başka ayağını ise uluslararası sözleşmelerin onaylanarak yürürlüğe girmesi olarak açıkladı.
Sevr Antlaşması, Osmanlı Devleti’ni siyasi, ekonomik ve askeri açıdan tamamen etkisiz hale getirmeyi amaçlayan, Türk milletinin egemenlik haklarını yok sayan bir dayatmaydı. Ancak Türk Millî Mücadelesi’nin zaferi, bu antlaşmayı tarihin tozlu sayfalarına gömdü. Lozan Antlaşması ile Türkiye, bağımsızlığını ve egemenliğini yeniden kazanarak Sevr’in hükümlerini geçersiz kıldı. Bu nedenle, Sevr Antlaşması, Türk tarihindeki mücadele ruhunun ve bağımsızlığa olan bağlılığın sembolik bir göstergesi olarak önemini korur.
Tanrı, Türk milletini basiretsiz, korkak, teslimiyetçi politikacılardan siyasetçilerden korusun…
10 Ağustos 2025
M. Hüseyin OĞUZ



