TÜRKÇELEŞMİŞ, TÜRKÇEDİR.
Ziya Gökalp, şiirinde “Türkçeleşmiş, Türkçedir.” diyor. Hem çok iyi hem çok doğru anlaşılması gereken bir söz.
Osmanlı döneminde yazı dili ile devlet bürokrasisinin kullandığı dil; Arapça, Farsça dilbilgisi kuralları ve sözcüklerle doluydu. Çok uzun süreli bu kullanım aydınların konuşma diline de yansımıştı. Giderek halkın kullandığı Türkçeden uzaklaşılmış, halkın diliyle konuşma, eğitimli insanlara yakışmayan bir kabalık gibi anlaşılır olmuştu.
XX. yy. başlarında Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Ali Canip’in başını çektiği genç yazarlar; “Genç Kalemler” dergisinde “Yeni Lisan” hareketiyle halkın diline dönüşü başlattılar. Bir anda, yazılanlar sihirli değnek deymiş gibi kolayca anlaşılır oldu. Bunun için 1900 başlarındaki “Servet-i Funûn, Fecr-i Atî” dönemlerinin edebî ürünleriyle Ömer Seyfettin’in öykülerini karşılaştırmak yeterlidir.
Ömer Seyfettin, yeni sözcükler türetmemişti, yeni bir dil oluşturmamıştı. Sadece halkın bilmediği, kullanmadığı Arapça, Farsça sözcükler yerine halkın dilindeki sözcüklerden yararlanmıştı. Yine Arapça, Farsça dil bilgisi kurallarına göre kurulmuş üçlü, dörtlü tamlamalar yerine Türkçenin tamlama kurallarını yeğlemişti.
Örnek olarak Ahmet Haşim’in “Şu’le-i bî-ziyâ-yı hüzn-i kamer” Farsça kurala göre kurulmuş dörtlü tamlamasının, “menâtık-ı dûşîze-i tahayyülde” üçlü tamlamasının benzerlerini genç kalemlerde göremeyiz. Onlar, bunların yerine Türkçe kurala uygun kurulmuş “ayın hüzünlü ve ışıksız alevi”, “hayal gücünün uzak mıntıkalarında” demeyi doğru bulurlar. Yapılması gereken aslında kolaydır. Halkın sözcüklerini kullanmak, Türkçe dilbilgisi kurallarına uymak, bir sözcüğün Türkçesi varsa onu yeğlemek.
Ziya Gökalp, çok önemli bir kural getirmişti. “Türkçeleşmiş, Türkçedir.” O, dile yerleşmiş, artık bizim malımız olmuş sözcüklerin korunmasından yanadır. Dünyada başka dillerden sözcük almamış hiçbir dil yoktur. İngilizcede sözcüklerin % 64’ü Latince, Fransızca, Grekçedir. Ancak, başka dillerden dil bilgisi kuralı alınmamalıdır. Gerçek bir ihtiyaçla alınan sözcükler, ana dilin gücüyle hazmedilebilecek sayıdan fazla olmamalı, çekirge sürüleri gibi dili istila etmelerine izin verilmemelidir. Bu, kabullenilemez. Osmanlı dönemi Türkçesi ne yazık ki, çok kötü bir örnektir.
Sözcüklerin kökenlerini araştırmak, Türkçe olup olmadıklarına karar vermek, amatörlerin yapabileceği kolay bir iş değildir. Çok ciddi akademik çalışmalar gerektirir. Birçok sözcüğün kökeni akademik çabalara rağmen kesin ve doğru olarak belirlenememiştir. Bundan dolayı konuyu yetkin akademisyenlere bırakmakta yarar vardır.
Yabancı bir sözcüğün Türkçeleşmiş sayılmasının ölçütleri var mıdır? Biraz akıl yürüterek birtakım ölçütler koyabiliriz. En kolayı TDK’nin bastığı “Türkçe Sözlük”te yer alan bütün sözcükler Türkçeleşmişlerdir. Nasıl bizim için İngilizce sözlüklerde yer alan her sözcük İngilizceyse, İngilizce konuşmak için o sözcükleri kullanmak zorundaysak, bir yabancı için Türkçe sözlükte yer alan sözcükler de öyledir. Türkçe konuşmak isteyen, TDK Türkçe sözlükteki sözcükleri kullanmak zorundadır.
Bir sözcük,
1. Yediden yetmişe bütün halkça bilinip kullanılıyorsa;
2. Halk türkülerinde, manilerde, ninnilerde, masallarda, bilmecelerde, atasözlerinde, deyimlerde geçiyorsa;
3. Ses yapısı değişmiş ve Türkçenin ses yapısına uymuşsa;
4. Alındığı dilde olmayan yeni yan ve mecaz anlamlar kazanarak zenginleşmişse;
5. Dünyadaki diğer Türk toplumlarının çoğu tarafından kullanılıyorsa;
6. O sözcükten Türkçe eklerle yeni sözcükler türetilmiş, birleşik sözcükler oluşturulmuşsa; Türkçeleşmiş kabul etmek yerinde olur.
Günümüzde asıl mücadele, Türkçeleşmiş sözcükleri dilden atıp yerlerine sözcük üretmeye çalışmak yerine; Batı dillerinden giren; henüz yaygınlaşmamış sözcüklere Türkçe karşılık üretmek olmalıdır. Türkçe tamlama kuralına uygun “Ali’nin kafesi” yerine yabancı dilbilgisi kurallarıyla “Cafe Ali” denmemelidir. Hele hele “Coffee Ali” hiç hoş değil.
Günümüzde özellikle İngilizcenin özenti yoluyla dilimizi etkilediği görülüyor. Üzerinde İngilizce yazı olmayan giysi, eşya bulmak imkansız gibi. Daha gösterişli ve modern olacak, daha çok müşteri çekecek sanan esnaf dükkanının tabelasından sattığı ürünlere kadar her yerde İngilizce kullanıyor.
ANKARA’DA PARK CADDESİNDE BİRKAÇ MEKÂN İSMİ: (Yalnız Ankara değil, küçücük kasabalarda bile böyle)
“Escape, Checkpoint Terrace, Narquilla, Nada, Quick China, Budha Club Ankara, James Dean, Last Stop, SPR Pub, Big Yellow Taxi Benzin, Big Chefs, Leda Bistro, Park Ottoman, Starbucks, Come pany Coffee, Googıl Cafe Lounge&Sisha, JönLounge, The Match Cafe, B Coffee&Bakery, Eagles Coffee & Food Studio, B Coffee&Bakery, Brooklyn, Rue Cafe Bistro,Chocomar Coffee, Poadas | Cafe | Shop | Event, Tea Co. Çayyolu, This Town’s Last Stop, Makina Espor İnternet & Playstation Cafe, 1waycoffeepark, Arabica Coffee House, One Game İnternet Cafe, Barn Coffee, DeLuna Cafe, Peony…”
11.10.2025
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist


