
TUT Kİ
Tut ki, PKK kendini feshetti. Hani şu kapatılan partilerin daha kapatılmadan yedeği kurulduğu gibi olmayacağının garantisi nasıl alınacak? Alfabede harf mi tükenir?
Kandil kapatıldı diyelim, Mahmur yerinde duracak mı? Oralarda terör yeniden hortlamayacak mi? Emperyalistler, CIA, MOSAD, MI6 gibi mikser istihbarat örgütleri bu verimli bataklığı boş bırakırlar mı? Bölgedeki etnik unsurlar yüz yıllardır yıkıcı amaçlarla kullanılmamışlar mıdır? PKK silah bırakıp kendini feshetti diye emperyalistler kendi projelerinden vaz mı geçecekler?
Son tuzak, PKK ortadan kalktığına göre Türkiye’nin; Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde uluslararası yasalara dayanan varlığı ve PYD/YPG/SDG ile meşru mücadelesi bundan nasıl etkilenecektir? Uluslararası alanda kabul gören, terörle ilişkisi tanınmayan, PKK unsurlarının üst düzeyde yer aldığı PYD/YPG/SDG zımnen kabul ettiğimiz bir meşruluk kazanmayacak mıdır?
Tut ki, KCK/PKK/PJAK/PYD/YPG/HPG/DEM/HÜDAPAR/HİZBULLAH kısaca alfabenin bütün harfleri hedefine ulaştı, dört ülkenin dört parçası birleşerek büyük Kürdistan oldu. Türkiye’nin kalan kısmında yaşayıp seçimlerde bölücü partilere oy vererek, PKK terörüne çeşitli yollarla destek vererek bu tablonun oluşumuna katkıda bulunan Kürt kökenli Türk vatandaşlarının durumu ne olacak?
İstanbul’da işini, düzenini kurmuş, Ankara’da milletvekili olmuş devlete, millete, vatana bağlı, dürüst vatandaşların hali ne olacak? Nasıl bir muameleyle karşılaşacaklar? “Haydi siz de oraya.” denip sürülecekler mi? Yoksa uğrayacakları tacize dayanamayıp kendi arzularıyla mı gidecekler? Böyle bir bölünmenin travmasıyla Türklerden sırf Kürt kökenli oldukları için nasıl tepki görecekler?
Siz bakmayın arada zırvalayan ya da birilerince zırvalattırılan ahı gitmiş vahı kalmış birkaç siyasetçi eskisinin ödün veren sözlerine. Cahilden öte echel (en cahil, daha cahili olamaz anlamındadır) olanlar bir yana kendine Kürt aydını etiketi biçenler, geç de olsa aklını başına almalı. Bölücülüğe bir biçimde destek veren bütün vatandaşlarımızın, gerçekleşmesi mümkün olmayan; fakat pek çok kan dökülmesine, ekonomik kayba yol açan bu çıkmaz yolun ileride torunlarının başına ne büyük belâlar açacağını iyi düşünmeleri gerekir.
Geçmişten ders almak şart. Osmanlıda Rum, Ermeni ve Yahudi cemaatleri; kiliseleri, havraları, vakıfları, cemiyetleriyle Türklerden çok önce aydınlanmış; ileri gitmişlerdir. Okullaşma, okuma yazma konularında ileridirler. Matbaa, gazete, tiyatro gibi çağdaş kurumlara çok önce sahip olmuşlar; ticarette, bilimde, sanatta ileri gitmiş, zenginleşmişlerdir.
Eski İzmir’de Rum nüfus çok yoğundu. Ege bölgesinde büyük zenginliklere sahiplerdi. İstanbul ve Marmara’da da manzara aynıydı. Bugün bile İstanbul’da Ada vapuruna binin çevrenizde zenginlik içinde yaşadıkları belli olan, Rumca konuşan pek çok insan görürsünüz. Millet-i sadıka denip ülkenin en önemli makamlarına getirilen, dış politikası teslim edilen Ermeniler de öyle. Kayseri Osmanlıda önemli bir Ermeni şehridir. Bugün Kayseri’ye gidip Ermeni mahallesini gezin. Muhteşem kesme taş konakları görün. Germir’i mutlaka görün, karşılaşacağınız zenginliğe hayran olursunuz. Hele bir de o dönemde Türk nüfusun yaşadığı yerlerle, yoksulluklarıyla kıyaslarsanız tablo daha da çarpıcı hale gelir.
Bütün bu insanlar; huzur içinde yaşadıkları, büyük zenginliklere ve refaha eriştikleri, benimsemeleri gereken ülkelerine sahip çıkamamış, emperyalizmin planlarına alet olan bir avuç militanın karşısında duramamış, dahası bilinçsizce fitneye destek vermiş ve kendi felaketlerinin hazırlayıcısı olmuşlardır.
Bugün aklı başında Yunan ve Ermeni tarihçileri, düşünce adamları geçmişin yanlışlarını itiraf ediyorlar. Tarih tekerrürdür. Toplumlar, başka toplumların maceralarından ders çıkarmalı, benzer hatalara düşmemelidir.
08.03.2025
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist
