
ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN!
17. yüzyıldan sonra, Batı (Oğuz) Türklerinin temsilcisi Osmanlı devleti, tedricen her türlü sistemi ile çökmeye başlamıştı. Yapılan inkılâplar, duyarlı aydın bürokratlar ve siyasetçilerin gayretleri de millet yararına sonuç vermemişti. Tanzimat Fermanı ve akabinde oluşturulan yenilikler de kötü gidişi iyiye çevirememiş; ülkenin aslî unsuru aziz Türk milleti yoksulluğa terk edilmişti. 1. ve 2. Meşrutiyet Meclisleri’nde Türk’ten ziyade, sinsi Türk düşmanı Ermeniler, Rumlar, Yahudiler baskın ve güçlü kılınmıştı.
Bütün bu olumsuzlar sonucunda aziz ve asil Türk milleti; Türk – Yunan, Türk – Rus, Balkan Savaşları ve nihayet 1. Dünya Savaşı cephelerinde kırılmış, milyonlarca şehit vermişti.
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi, 10 Ağustos 1920 Sevr Anlaşması ile Türk milleti, yok sayılmış, etkisiz kılınmıştı. Aziz Türk vatanı, düşmanlar tarafından işgal edilmiş ve Anadolu’daki Türk varlığına son verilmek istenmişti. Koskoca büyük devlet sınırlarımızdan elimizde sadece, birkaç şehirden oluşan Orta Anadolu toprakları kalmıştı. Millet çaresizdi, yoksuldu, umutsuzdu…
İşte, böyle bir ortamda, Mustafa Kemal Paşa ve yakın kurmay heyeti, milleti umutsuzluktan, işgal edilmiş vatanı düşmanlardan kurtarmak amacıyla çareler ürettiler ve “Millî Mücadele” yapmanın gerekliliğini millete anlattılar. Samsun’a çıkış, Havza’ya geçiş, Amasya Genelgesi ve nihayetinde Erzurum (23 Temmuz 1919) ve Sivas (11 Eylül 1919) Kongreleri yapıldı. “Milletin istiklâl ve istikbâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” azmi ve inancı ile aziz Türk milleti Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarıyla bütünleşti. Anadolu ve Rumeli Müdafa-yı Millîye Cemiyetleri başta, Anadolu’nun bütün belde ve şehirlerinde millet yeniden organize oldu.
Mustafa Kemal Paşa, askerî ve mülkî erkânla, Anadolu’nun kalbi Ankara’da 23 Nisan 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi’ni açtı. “Hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir.” inancı ile “Ya İstiklâl Ya Ölüm” parolası milletin temel ölçüsü oldu.
Artık, millet başsız değildi. Türk düşmanı İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan devletleri ile bunların destekçisi ve ayakçısı Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, ayrılıkçı Kürtler ve yobazların talimatlarından çıkamayan Osmanlı Hükümeti BİTMİŞTİ. Yerine, milletin geleceğini sağlayan, aziz Türk vatanını savunan ve geleceğe umutla bakan Ankara Hükümeti VARDI.
Aziz ve asil Türk milletini güçlü biçimde temsil eden Ankara Hükümeti ve BÜYÜK MİLLET MECLİSİ vardı.
Aziz ve asil Türk milleti; Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının komutasında İnönü Savaşları’nı, Sakarya Savaşı’nı, nihayetinde Büyük Meydan Savaşı’nı yaptı ve KAZANDI. Zafer, Türk milletinindi. Millî Yemin‘e (Misak-ı Millî’ye) sadık kalınmış ve aziz vatan toprakları, düşman işgâli ve istilâsından kurtulmuştu.
İşte, bu kurtuluşun ve devletimizin yeniden kuruluşunun ilk önemli ve anlamlı sembolü, 23 Nisan 1920’de Ankara’da Büyük Milet Meclisi’nin açılmasıdır.
Bu kutlu ve önemli günün anlamına uygun olarak, Mustafa Kemal Paşa (ATATÜRK), 23 Nisan tarihinin bayram olmasını sağlamış ve Türk çocuklarına armağan etmiştir.
Gençliğe Hitabe‘de bir kez daha önemle zikredildiği gibi, Türk çocukları, Türk gençleri Türk milletinin geleceğidir. Muhtaç olduğu kudret, damarlarındaki asil kanda mevcut olan Türk çocukları / Türk gençleri, Atası’nın / Atalarının yansıttığı ilkeler doğrultusunda aziz vatan vatan toprağına sonsuza kadar sahip çıkacaktır.
Mustafa Kemal Paşa ve kurmay heyeti başta olmak üzere, aziz Türk milletine hizmet eden bütün vatan evlatlarının manevî huzurlarında saygıyla tazim ederiz.
Ruhları şâd, mekânları cennet olsun!
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun!
22.04.2025
Prof. Dr. Ahmet KIYMAZ




