YABANCI DİL
Bir zamanlar YÖK Başkanı bir profesör “Türkçe bilim dili değildir. Türkçe ile bilim yapılamaz.” demişti. Öyle ya Türkçeyi bilim dili yapmak, bilim üretmek pazarcı Arif’in, fırıncı Veysel’in, çiftçi Osman’ın, kaportacı Coşkun’un görevi. O profesörün, üniversitelerin, YÖK’ün üstüne alınacağı hiçbir şey yok. Biliminiz olacak ki, diliniz de bilim dili olsun. O söz söylendiği anda, bilim dili olduğu kabul edilen dilin egemenliğine, sahiplerinin efendiliğine teslim olunmuştur. Aslında artık yapılması gereken, her şeyiyle efendisine benzemeye çabalamak; dilini, kültürünü, özünü terk etmektir. Bu konuda bilinçli görünmeyenlerin en azından bilinç altı budur.
O kafa bula bula çareyi Anadolu liselerinde matematik ve fen derslerini İngilizce okutmada bulmuştur. Başlangıçta fena gitmiyorken Anadolu liseleri yaygınlaştıkça, öğrenci nitelikleri düştükçe, o dersleri İngilizce okutacak yeterlikte öğretmen yokluğunda çocuklar ne İngilizceyi ne de o dersleri tam öğrenebilmiştir.
Bilim, kim üretmişse onun diliyle ortaya konur. Günümüzde İngilizce bütün dünyanın ortak bilim dili olarak kendini kabul ettirmiştir. Türkçenin bilim dili olmadığı savı, ancak “Almanca, Fransızca, Rusça, Çince, Japonca bilim dili değildir.” demek kadar doğru olabilir. İngilizce, sadece bilim dili olarak değil, bir tür esperanto olarak da bütün dünyanın dili olma yolundadır. Bundan korunmak, anadiline sahip çıkmakla olur. Hem dünyanın gerisinde kalmamanın hem varlığını korumanın yolunu bulmak gerek.
Bilim üretemeyen, başka ülkelerden hazırlop alan ülkeler ikilem içindedir. Aldıkları bilimle ilgili terimlere kendi dillerinde karşılıklar üretmek ya da daha kolayı eğitim öğretimlerini o bilim dilinde yapmak. İyi kötü bir ölçüde bilim üretebilen ülkelerin işi daha zor. Hem onu hem öbürünü yaparken hangisinin ağırlıklı olacağına karar vermek zordur.
Yabancı dil öğretimi ile yabancı dilde öğretim çok farklı iki olgu. Diplomasi, ticaret, turizm, bilim alış verişi, kültürel ilişkiler, istihbarat, hatta savaşlar vb yabancı dil bilmeyi, dolayısıyla öğretiminin yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Dünyada eğitim öğretim kurumlarında yabancı dil öğretimine yer vermeyen ülke yoktur. Yabancı dil öğretimine karşı çıkmanın mantığı ve hiçbir haklı gerekçesi yoktur.
YABANCI DİLDE ÖĞRETİM İSE, kendi dilinin yetersizliğini kabullenmek; şimdilik de olsa gidermeye uğraşmak yerine pes etmek anlamına gelir. Başlangıçta seçkin öğrencilerin olduğu seçilmiş birkaç okulda başlatılan ve çok başarılı olan yabancı dille öğretim, çeşitli ayrıcalıklar sunduğu için zamanla yaygınlaşarak bütün eğitim öğretim kurumlarını kapsar. Yaygınlaştıkça başarı düşer ve başka sakıncalar doğar.
Bunun sakıncalarından korunmak için bilime ve dilin eksiklerinin giderilmesine öncelik verilmesi, yabancı dille eğitim öğretime orta öğretim kurumlarında değil, lisans ve lisans üstü alanlarda yer verilmesi uygundur. Orta öğretimde yabancı dil öğretimi görenler, yüksek öğretimde yabancı dille eğitim öğretim görmede sıkıntı çekmezler.
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist