
YENİDEN KUVA-YI MİLLÎYE
Sömürgeciliğin en bilindik yöntemi devletleri borçlandırmasıdır.
Emperyalizmin miladı 1804’tür.
O sene Haiti’nin meşru devlet olarak kurulmasına müsaade edilmesinin şartı büyük borcu kabullenmesidir.
O günden itibaren kapitalizmin yol haritası belli olmuştur; borçlandırarak sömürmek.
1839 Tanzimat Fermanı ile birlikte aynı yöntem Osmanlı’ya uygulanır. 19. asrın sonuna gelindiğinde borç toplamı 500 milyar doları bulmuştur.
İstiklâl mücadelesi ile bağımsızlığını yeniden kazanan Türkiye’nin küresel sisteme tekrar dahil edilme tarihi 1947’dir. Ama, İktisaden entegre edilmesi ise ancak 12 Eylül 1980 tezgahıyla gerçekleşmiştir.
1982 yılında borç toplamı 19 milyar dolardı ve gsmh’ya oranı %27’dir.
1992’ye gelindiğinde borç 52 milyar dolar olur. 2002’de borç, 114 milyar dolara ulaşır.
2022’de ise borç toplamı 450 milyar dolara yükselmiştir ve gsmh’ya oranı % 58’dir.
Bazıları diyor ki, ABD’nin de borcu var veya başka başka ülkelerinde. Evet doğrudur; ama, eskiden alacaklı olan sistemin tepesindeki devletler idi. Kapitalizm, düzenini devlet nikâhıyla yürütüyordu.
Küreselleşme aşamasından itibaren alacaklı olan devletler değil, küresel sermayedir. Devlet nikâhı atılmıştır.
İncil’de yazıli ünlü bir anekdottur: Zina yaparken yakalanan bir kadın İsa’nın huzuruna getirilir ve onun taşlanarak öldürülmesi talep edilir. İsa bunun üzerine şöyle der: “Aranızda günahsız olan, ona ilk taşı atsın!” Bunun üzerine hiç kimse, kadını yargılayamaz ve İsa da kadını affederek gönderir.
Bu, bir parti meselesi değildir. İlk taşı atabilecek parti aramak boşunadır. Yeniden Kuva-yı Millîye‘ye olan ihtiyacın beyanıdır.
Ne yapılabilinir, nasıl olabilir?
Soru, doğru sorulursa cevabı kolaydır. Öncelik, gerçeği idrak etmektir.
25.02.2025
Yakup Bilgin KOÇAL
Yalova E. Bld. Bşk.
