‘Yoook…’ gerçekliğinden ‘vaaar…’ zorunluluğuna…
Dilber’i bilirsiniz; hani bir dizide ‘Dilber’İn evi yok mu?’ şarkısına pavyonda dans ederek eşlik eden dansöz rolü… Saçlarını arkaya atarken ‘Yoook….’ deyince sosyal medyada fenomen oluverdi. Siyasilerden ‘Bizim şehre gel, sana ev alırız…’ diyenler bile çıktı.
Kampanyada ‘hiç projem yok!’ demesine rağmen açık arar kazanan ve sosyal medyada fenomen olan artistten bozma belediye başkanı da Ankara zeybeği oynarken kulağımda çınlayan ses şöyle diyordu; bu kadim milletin bir yol haritası yok mu? Cevabı aslında bir yıl içinde yapılan iki seçimin sonuçları veriyordu; yoook…
Seçimler bile sanallaştı. Bir tiyatro sahnesinde gibiyiz veya beyaz perdede. Evet, eğlencelidir, kısa ömürlüdür, geçicidir; beğeni (like) alır; ama, yol haritası çıkmaz oradan.
Yol haritasının kostümü ideolojidir. Ama hangi ideoloji? Düne ait olanlar değil elbette, çünkü mutlak’ı ifade edemeyeceğini bildiğim ideolojiler tarihseldir; zaman ve mekân bağımlıdır. Dün dünde kaldı cancağızım, diyen arifler gibi, bugün yeni şeyler söylemek lâzım.
Oysa bizler ne yapıyoruz? Kimimiz (aslında az bir grup) hâlâ dünün kavgasını sürdürüyor, kimimiz de hatıralar üzerinden kâh özeleştiri yapıyor kâh çatışarak ayrışıyor.
Okuyarak, hatta ezberleyerek teorik laflar etmek kolaydır. Başkaları başka zamanlarda karşılaştıkları problemleri aşabilmek için yola önce soru sorarak çıkmışlar. Böylece hem aradıkları çözüme ulaşmayı ummuşlar hem de ideolojilerini oluşturmuşlar. Bu ideolojiler onlar için kâh çare olmuş kâh cefa. Peki, dünün daha çok Batı kaynaklı ideolojilerinin bizim bugünkü derdimize ilaç olma şansı olabilir mi? Olmadığını, olamayacağını uzun yıllar içinde tecrübe ettik. Başkasının kendi sorusuna verdiği cevapta kendi derdine karşılık bulmayı ummak uzun yılların hezeyanı!
Ülkemizin kaderi özellikle 1980’den bu yana rüzgâr önünde savrulmak oldu; rotasız, hedefsiz, şuursuz… Kapitalizmin elma şekeriyle oyalanıyoruz. Geçici ve aldatıcı bolluk günleri kısa sürüyor. Sıkıştıkça iç siyasetin alternatif aktörlerine sarılıyoruz. Sözde çözümlerle debelenip boğulan siyasetin artık bir ideolojiye ihtiyacı yok mu? Vaaar…
Bence artık duvara tosladık ve ‘vaaar…’ cevabı bir zorunluluktur.
Evet, bu milletin güncellenmiş bir ideolojiye ihtiyacı var; Türk milletinin son yıllarda parçalanmış kimliğini ‘bir’leştirecek, putlaştırılan tüketime ve sömürüye kaşı duracak, ‘birleşin!’ çağrısıyla insanlığa hitap edecek bir ideolojiye…
Türk aydını titre ve kendine gel; sessiz çığlığı duy artık.
Yakup Bilgin KOÇAL
Endrüstri Mühendisi / E. Yalova Bld. Bşk.