ADI İYİ, UYGULAMA BOZUK.
Cumhuriyetin 101. yılını kutluyoruz. Mirası kuranlara, bizlere emanet edenlere, rahmet diliyorum. Kutlu olsun. Mirası bitirenlere de, söyleyecek sözüm çok, edebimden söyleyemiyorum. Acaba Cumhuriyeti kuranlar bugünleri görseler idi bugünün “sorunlu sorumlularına” ne derdi?
İdare şekilleri, uygulandığı ülkelerde, birinci derecede, yönetilenlerin sorunlarına çözüm arar. Bunu yaparken de adalet elbette başta gelir. Düşünce tarihinde, insanların bir arada yaşaması için bir düzen arayışı hep olmuştur. Sınırlar, ölçü, gücün nerelerde kullanılması, ötekinin hakkı, denetlenme, terakki, refah, doyma, barınma, mülkiyet hakkı, problemler tartışılmış, çözüm için yol yöntem hep aranmış. Öyle idare şekilleri konmuş ki dışı cilalı, güzel, anlatım iyi, ancak; uygulama bozuk olan bir anlayış olunca, kötülüğün aracı olan uygulamalarla, adları lekelenmiştir. İnanç temsilcilerinde de böyledir. Adları güzel uygulamalar insanlık dışı, despotluk, bağnazlık, toplumsal mutabakatın yerini, zulüm yönetimi almıştır. Adı güzel, yaptırım kötü. Cumhuriyet düşüncesi, cumhurdur, halktır, halkın yönetimidir. Ne güzel değil mi?
Cumhuriyet, değişimi reddeden, durağan bir teori değildir. Özgürlük ve yurttaşlık kavramları, Cumhuriyetçiliğin temeli olduğunu, çıkıştan itibaren bütün düşünürler ortaya koymuştur. Kölelikten kurtuluştur, irade beyanının hür akılla kullanılmasıdır. Bireylerin, toplumların, aydınlanmasıdır. Rousseau‘un, cumhuriyeti, ideal bir rejim olarak görmesi gerekçesini belirtirken, insan doğasına vurgu yaparak, insanların birbirlerine kötülük yapmadığı, ahlâkın bozulmadığı, ideal bir özgürlük düzenidir diyor. Ortak yararı belirleyen güç, halkın kendisi olsa da, bu yararı koruyan ve devam ettiren güç ise, toplum ve devlettir.
Toplumu oluşturan her bireyi, yurttaş olarak gören cumhuriyetçilik düşüncesi, bu yurttaşlara düşen, bazı sorumluluk ve ödevlerin olduğunu iddia eder, ideal bir düzen için gayret etmeyi, emek harcamayı önerir. Cumhuriyet, birilerinin aklına estiği için kurulmuş bir rejim değildir. İmtiyazlılar yönetimi, despotluk hiç değildir.
Cumhuriyetin ülkemizde kuruluşu, nasıl ki bir değişimse, toplumsal değişiminde, akılla, bilimle, kalkınmayla, vicdanıyla, merhametiyle, adaletiyle, gücünü devam ettiriyorsa, zulümle değil, ilimle yönetimse ona sahip çıkmak hepimizin görevidir. Suretleri ile siretleri farklı olanların cumhuriyet dertleri yoktur. Çünkü zihin stoklarında aydınlık, insan haklarını koruma, bireyin özgürlüğü yoktur. Cumhuriyet ayrışmayı değil, kaynaşmayı önerir. Aklı ve bilimi, insanı esas alır.
Şimdi gelelim bu güne. 101. yıl kutlamalarında dünden bugüne yüzleşiliyor mu, yüzsüzleştiliyor mu? Bunun değerlendirilmesi kutlamalara ışık tutar. Cumhuriyet gibi bir değeri, kurulduğundan geriye götüren, sorunlu sorumlular, ülkede hangi alanda kalkınma var, bunu izah etmeliler. Hak ve özgürlükler korunuyor mu, soygunlar durmuş mu, toplumsal ahlak nerede, vicdan, merhamet, adalet var mı, skandallar, kirlilikler, ideolojik ve dinsel örgütlenmeler, toplumu ayrıştırmalar, toplumsal çıkarları yok eden keyfilik niçin sürüyor? Hukukun geldiği çıkar ilişkileri, devlet araçlarını tuzak yapan bir anlayış, yasal düzeni yok ettiğini görmezler mi?.
Kendi vatandaşını ayrıştıran, yok eden, din ve vicdan özgürlüğünü yok eden anlayışınız, cumhuriyetin mirasına uyuyor mu? Sorunlu sorumlular, bunları görmüyorlar. Mirasa ihanet edenler, kusurları yaratanlardır, yüzleşmeyenlerdir. Elbette, marşlar, türküler, heyecanlar, kutlamalar, anlatımlar önemli. Duygularımızı yeşertir. Asıl olan her alanda ”dünle, bugün” nereden nereye geldik. Cumhuriyet, ahlâklı ve namuslu yöneticilerin işidir. Ahlâksız, yasal olmayan adaletsiz uygulamaların, hırsızların yönetimi değildir. Bunları sorgulayalım, ahlâklı rejimler, ahlâklı toplumlar inşa ederler. Cumhuriyetin anlamı, ahlâklı toplumlar inşasıdır.
Akılla, bilimle, hukukla, demokrasi ve ahlâk ile kalkınma hedefimiz olsun. Cumhuriyeti bu ideallerle korumalıyız. Kutlu olsun 101. Yüzyılı.
20.10.2024
Kemal ALBAYRAK
20. ve 21. Dönem Milletvekili