“AĞAM EYLENİY BİZİMLE”
Bu haftaki yazımın başlığını Şener Şen’in başrol oynadığı “Kibar Feyzo” filminden aldım.
Çünkü 2002 yılından bu yana ülkede yaşadıklarımızı, tam da bu başlık özetliyor…
Oysa ki; “3Y” sloganı ile iktidara gelmişlerdi.
Yasakları kaldırma (!), Yolsuzluklar ile Yoksullukları bitirme (!)
Sözü vermişlerdi…
Yasakları KALDIRMADILAR!, Yolsuzluklar ile Yoksullukları BİTİMEDİLER!
22 yıldır ne vaad ettilerse, tam tersini yaptılar!
* * *
Her şey bir tarafa da, bir de Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının canlarını dişlerine takarak kurdukları Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı adeta savaş açtılar…
Eğer böyle değilse;
Neden resmî kurumların tabelasından T.C. kısaltmalarını kaldırdılar!
Neden “Türkü’m demem, Türkiyeliyim diyeceğim” diyenlere “Dur bakalım” demediler!
Birilerinin “Türk diye bir şey yoktur!” diyerek sinir uçlarımıza dokunmasına neden sessiz kaldılar!..
Neden bütün bunları “İfade Özgürlüğü” olarak kabul ettiler!
* * *
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2. Maddesinde, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” deniliyor olmasına rağmen;
Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere mahkemelerden, kendi istedikleri doğrultuda karar çıkmadığında; neden? “Bu kararı veren mahkemeyi de, kararı da tanımıyoruz.” dediler.
Anayasa Mahkemesi “Can Atalay” konusunda şimdi yeni bir karar verdi.
“TBMM Genel Kurulunda iptal talebine konu edilen Daire yazısının okunması suretiyle oluşturulan bu fiilî durumun Anayasa’nın 84. maddesinin ikinci fıkrasının kapsamına giren bir yasama işlemi olarak değerlendirilmesine imkân bulunmamaktadır” diyerek, bu işlemi “Yok Hükmünde” kabul etti.
Buna göre; Can Atalay’ın cezaevinden çıkarılması ve milletvekili olarak TBMM’ye davet edilmesi gerekmeyecek mi?
Bekleyip göreceğiz!..
* * *
Yine, Anayasamızın 2’nci maddesinde Atatürk Milliyetçiliği ve Laiklik vurgusu yapılıyor.
Atatürk düşmanlığı başta olmak üzere, Laikliğe aykırı alışkanlıklardan neden vazgeçilmiyor!
İnanç sömürüsü ile “oy devşirmek” için 22 yıldan bu yana Diyanet’e neredeyse 3 bakanlığın bütçesi kadar para verenler, her mahalleye bir imam hatip lisesi ile cami yaptıranlar, bir eli yağda bir eli balda, zırhlı araçlarla gezerken, imamlar aracılığı ile vatandaşlara “Fakirliğinize isyan etmeyin, cenneti garantiliyorsunuz!” diye mesaj verseler de, 31 Mart seçimlerinde Türk Milletinden iyi bir tokat yediler.
Ama hâlâ akıllanmadılar!
İçini boşalttıkları eğitim sistemi ile hala oynuyorlar!
Bu yılın YKS sonuçları karşısında, ne düşündüklerini gerçekten merak ediyorum.
Öğrencilerin bilimsel ve teknik bilgileri yerlerde sürünürken, Milli Eğitim Bakanlığı daha hala “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ile okulları bilimden uzaklaştırmaya çalışıyor. Sayın Bakan ÇEDES projesi çerçevesinde okulların cemaatlere emanet edilmesini TBMM’de “Onlar bizim için STK” sözleri ile savunabiliyor.
Anlaşılan o ki; AKP iktidardan gitmeden bu politikalardan vazgeçilmeyecek!
* * *
Bir de bu yılı “Emekliler Yılı” ilan etmişlerdi…
Ekonomiyi allak bullak eden, paranın satın alma gücünü yok eden iktidar, adaletsiz uygulamaları ile şimdi de emeklileri birbirine düşürdü!
Yıllarca devletin sorumlu makamlarında görev yapan, en üst tavandan prim ödeyen, emekli olduktan sonra bile attığı imzaların 10 yıl boyunca sorumluluğunu taşıyan emekliler henüz bu sorumlulukları bitmeden; Çalışma hayatlarında aynı yükün altına girmemiş, aynı sorumluluğu taşımamış olanlarla neredeyse eşitlendi.
En az maaş alanlara yapılan oranda, bütün emeklilere de zam yapılamaz mıydı?
Eğer “Adalet” diye bir kavram varsa, 2000 sonrası emeklilerinin beklediği “İntibak Yasası” çıkarılıp, bu düzenlemeyi bekleyenlere bir nefes aldırılamaz mıydı?
Ama böyle olmadı!
Eğitimli emekliler resmen mağdur edildi.
Geçim derdine düşenler, yeniden seçimi beklemeye başladı…
Son söz;
Bedenlerin külçe, beyinlerin salça olduğu bir ortamda, Ağam Eğleniy bizimle!..
Oğuz UÇAR
Araştırmacı Gazeteci / Yazar