
ÇANAKKALE DENİZ SAVAŞLARI
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87anakkale_Sava%C5%9F%C4%B1_deniz_harek%C3%A2tlar%C4%B1
Çanakkale Deniz Savaşları, I. Dünya Savaşı’nda Müttefikler’in (İngiltere, Fransa ve Rusya’nın) deniz gücü tarafından oluşturulan “Birleşik Filo” ile Osmanlı Devleti kara topçusu arasında 19 Şubat 1915’ten 18 Mart 1915’e kadar Çanakkale Boğazı’nda yapılan muharebelerdir. Birleşik Filo’nun Çanakkale Boğazı’na karşı yaptığı 18 Mart tarihli en geniş kapsamlı saldırı, savaşın son operasyonudur. Bu saldırıda düşman filosuna büyük zayiatlar verdirilmiş, boğazı geçme teşebbüsleri akamete uğratılmıştır. Kazanılan başarı 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi olarak anılır.
Müttefikler’in hedefi, donanmayla Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul önlerine ulaşma ve Osmanlı Devletini teslime zorlamaydı. 3 Kasım 1914’ten itibaren Boğaz’a karşı taarruzlarını başlatmışlar, Boğaz’daki mayın ve topçu savunmasını etkisiz hale getirmek için asıl girişimlerini 18 Mart 1915 tarihinde yapmışlardı. Bu muharebede Müttefik filosuna ait üç zırhlı batmış, dört zırhlı da ağır biçimde hasar görerek savaş dışı kalmıştı.
18 Mart 1915’e kadar gelişmeler şöyle seyretti. Osmanlı Devleti 2 Ağustos 1914 günü Almanya ile bir ittifak antlaşması imzaladı. Savaş hazırlıkları tamamlanana kadar tarafsız görünme kararı verildiği için anlaşma gizli tutuldu.
O sıralar Akdeniz’de bulunan Alman savaş gemileri Goeben ile Breslau Akdeniz’e hakim bir konumda olan İngiliz savaş gemilerinin saldırısından kaçarak 10 Ağustos’ta Çanakkale Boğazı önlerinde gelmişlerdi. Enver Paşa’nın talimatıyla Marmara’ya geçmelerine izin verildi. 3 Ağustos’ta İstanbul önlerine geldiler.
Uluslararası antlaşmalara göre bu gemilerin ya 24 saat içinde Osmanlı karasuları dışına çıkması ya da silahtan arındırılması gerekiyordu. Ancak gemilerin Osmanlı İmparatorluğu’nca satın alındığı ilan edildi. Gemilere Osmanlı bayrağı çekildi. Goeben’in adı Yavuz, Breslau’nun adı da Midilli olarak değiştirildi. Bunun üzerine Birleşik Krallık, Çanakkale Boğazı çıkışını ablukaya aldı.
Alman Amiral Souchon’un 9 Eylül 1914 tarihinde Osmanlı Donanma Komutanlığı’na atanmıştı. Komutasındaki bir filo 29 Ekim 1914 günü Karadeniz’e açılmış ve Rusya’nın Odessa, Sivastopol, Novorossisk ve Feodosya limanlarını bombalamıştı. Bu taarruz, Enver Paşa’nın Amiral’e verdiği yazılı emre dayanmaktaydı.
Buna Rusya’nın tepkisi 1 Kasım 1914 günü Kafkasya üzerinden Osmanlı topraklarına taarruz etmek oldu. İngiliz savaş gemileri aynı gün İzmir’i ve Kızıldeniz’deki Akabe limanını, 3 Kasım’da da Çanakkale Boğazı’ndaki dış kaleleri bombaladı. İki gün sonra İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti.
İtilaf Devletleri donanmayla Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul önlerine ulaşmak ve Osmanlı Devletini teslime zorlama planını uygulamaya koymuştu. Plana göre geçilmesi gereken Çanakkale boğazı kabaca 62 km uzunluğunda olup 1,2 km ile 7 km arasında değişen bir genişliğe sahiptir. Ege Denizi girişinde 3,2 km genişliktedir. En dar olduğu kesim Çanakkale ile Kilitbahir Burnu arasıdır. Boğaz boyunca yüzey akıntısı, Marmara Denizi’nden Ege Denizi yönündedir, dolayısıyla Marmara’ya geçen su üstü tekneleri için hız kesicidir.
Çanakkale Boğazı’nın savunması kolordu düzeyindeki Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığı sorumluluğundaydı. Komutanlık hem İstanbul Boğazı, hem de Çanakkale Boğazı savunmasında sorumluydu. Çanakkale Deniz Savaşı öncesinde Bölge Cevat Paşa komutasındaydı. Cevat Paşa’nın emrinde iki piyade tümeni ve çeşitli topçu bataryaları ve destek kıtaları bulunmaktaydı.
Boğaz’ın savunması esas olarak mayın hatları ile bunları korumak üzere sahillere yerleştirilmiş top bataryalarından oluşuyordu. Mayınlama çalışmaları Kepez Burnu önlerinden Çanakkale gerisine kadar olan kesimde yapılmıştı.
Birleşik Filo Şubat 1915 tarihine kadar Boğaz’a 9 mayın hattı döşenmişti. Bunlardan bazıları kısa süre sonra infilak etmiş, bazıları akıntı nedeniyle sürüklenip işlemlerini yitirmişti. Büyük kısmı da Osmanlı Ordusu tarafından ele geçirildi. Yine Osmanlı Ordusunca Ruslar tarafından Yavuz ve Midilli‘nin Karadeniz’e çıkmasını önlemek için İstanbul Boğazı ve Trabzon açıklarına dökülen mayınlar, İzmir sularındaki Fransız mayınları ve Balkan Harbi’nden kalma Bulgar mayınları toplanmıştı. Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi (Akpınar) Bey’in yakın gözetiminde bu çalışmalar yürütülmüş ve 18 Mart’a kadar toplam 403 mayın kullanılmıştır.
Hem İstanbul, hem de Çanakkale Boğazı’nın savunma Komutanlığı’na Amiral Usedom getirildi. Ardından toplamda 42 Alman subay ve eri Çanakkale’ye gelerek göreve başladılar. Bu sayı 18 Mart 1914’e kadar 24 subay ve 432 er olmak üzere toplam 456 personeli bulmuştur. Türk kuvvetleri ise 18 Mart 1915 günü Müstahkem Mevki sınırları içinde 50.000 mevcutluydu.
Boğazın topçu savunmasında değişik çapta 230 top bulunmasına karşın bunlardan çoğu oldukça eskiydi. En iyilerinin bile atış menzili 7–8 km civarında olup, sadece 82 tanesi düşman donanması toplarıyla düello edebilecek nitelikteydi. Mevcut tahkimatlar yeniden düzenlenip güçlendirilmiş, ışıldakların sayısı ona çıkarılmıştı. Bu haliyle Çanakkale Boğazı’nın savunma düzeni, her iki kıyıda konuşlandırılmış topçu bataryaları ile boğaza döşenmiş olan mayın hatlarının bileşimiydi.
Boğazı düşman donanmasına karşı savunacak topçu bataryaları karada üç grup halinde dış savunma, orta savunma ve iç savunma (Merkez Tahkimat) olarak tertiplenmişti (Şekil 1.) Boğazın ana savunma düzeni Merkez Tahkimat kesimiydi. Uzun menzilli toplar ve mayın hatları Merkez Tahkimat bölgesinde yerleşikti. Ayrıca düşman gemilerini yanıltmak için üç tahkimat bölgesinde de sahte topçu mevzileri yapılmış, bunlara duman çıkartacak araçlar eklenmişti. Böylece bu sözde bataryalar ateş açar görünümü vererek düşman gemilerinin ateşini üzerlerine çekeceklerdi.

Şekil 1:Çanakkale Boğazı’nı savunma planı.
- Dış Tahkimat (3 nolu bölge), Gelibolu Yarımadası’ndaki Ertuğrul ve Seddülbahir, Anadolu yakasındaki Kumkale ve Orhaniye tabyalarından oluştu. Burada konuşlandırılan birliklerin silahları 150 mm’lik 19 ağır top, 6 havan ve 4 adet “mantelli” adı verilen eski model toplardan oluşan “çakılı” yani sabit toplardı.
- Orta Tahkimat (2 nolu bölge), her iki sahildeki 15 cm’lik 24 obüs, 12 cm’lik 8 dağ topu, 21 cm’lik 10 havandan oluşan, toplam 42 namluydu. Bu tahkimat, hareketli toplardan oluşmaktaydı. Orta tahkimatın görevi, mayın tarama teknelerini hedef almak ve diğer gemilerin gerideki Merkez Tahkimat’ı dövmelerini engellemekti.
- Merkez Tahkimat (1 nolu bölge) ise Kepez – Soğanlıdere hattı ile Nara – Değirmendere hattı arasında kalan kesimdir. Avrupa Yakası’nda Degirmendere, Namazgah, Rumeli Hamidiyesi (Hamidiye 2), Anadolu Mecidiyesi, Anadolu Yakasında Nara, Rumeli Mecidiyesi, Çimenlik, Rumeli Hamidiyesi (Hamidiye 1), Çimenlik, “Dardanos” ve Mesudiye olmak üzere on tabya (topçu bataryası) halinde düzenlenmişti. Tahkimatlarda menzilleri 16,9 km. olan 35,5 cm’lik 24, diğerleri daha küçük çaplarda olmak üzere toplam 137 top bulunmaktaydı. Boğazın asıl savunması bu bataryalar sayesinde sağlanacaktı.
Boğazı ve mayın hatlarını koruyan tabyaların bir kara harekâtına karşı güvenliği için Tekirdağ’daki 3. Kolordu’nun Gelibolu’ya kaydırılmasına karar verilmişti. Üçüncü Kolordu Komutanı bu tarihte Balkan Savaşı’nın Yanya Savunması’ndaki başarısıyla bilinen Esat Paşa’dır. Kurmay başkanı ise Fahrettin Altay’dı.
Çanakkale Boğazı’nı zorlayan düşman donanmasına;
- Birleşik Krallıktan 12 muharebe gemisi, üçü ağır olmak üzere 6 kruvazör, 16 muhrip, 12 mayın tarayıcı, 6 denizaltı ve çeşitli sınır gemiler ile bu gemilere ilaveten Queen Elizabeth ile Irresistible zırhlıları;
- Fransa’dan dördü zırhlı, dördü denizaltı olmak üzere 26 parçalık bir filo ile
- Bir Rus kruvazörü
tahsis edilmişti. Rus kruvazörü 3 ve 7 Mart 1915 tarihlerinde düşmanın İzmir ve Urla bombardımanına katılmış, diğer zamanlarda geride tutulmuştu. Bu şekliyle filoda ateş gücü olarak orta ve ağır çapta 259 namlu bulunmaktaydı.

Birleşik Filo’nun panoramik görüntüsü.
Ayrıca Şubat başında, filoya destek olmak üzere 29. Britanya Tümeni ile Mısır’da eğitim görmekte olan Avustralya ve Yeni Zelanda birlikleri de katıldı. Savaşın o aşamasında, bu kara birliklerinin Boğaz’da değil İstanbul’un işgalinde kullanılması öngörülmüştü.
DENİZALTI HAREKÂTLARI
Birleşik filo Çanakkale Boğazı’nı 20 Eylül 1914 gününden itibaren Dedeağaç’tan İzmir Körfezi’ne kadar tüm Kuzey Ege kıyılarını ablukaya almıştı. Filodaki İngiliz ve Fransız denizaltıları bu görev için kullanılmaktaydı.
Bu harekâtlar sırasında İtilaf Devletleri’ne ait 13 denizaltı kullanılmış ve Çanakkale Boğazı’nı 27 kez geçme girişiminde bulunulmuştu. Bu teşebbüslerde Türkler tarafından 3 İngiliz denizaltısı ve 3 Fransız denizaltısı ile bir Avustralya denizaltısı batırmış, bir Fransız denizaltısı da ele geçirilmişti. Ele geçirilen, Müstecip Onbaşı adıyla Osmanlı donanmasına katıldı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun bu denizaltı harbindeki gemi kayıpları ise toplam tonajı 21 bin ton olan 8 askerî gemi ile toplam tonajı 38.500 ton olan Şirket-i Hayriye ve Haliç Şirketi’ne ait 31 ticaret gemisidir. Bunların yanı sıra 200’den fazla küçük tekne ve mavna da denizaltı saldırılarında batırılmıştır. Toplam gemi kaybı 63.516 tondur.
Çanakkale Boğazını geçemeyen düşman, Gelibolu Yarımadası’na 25 Nisan 1915 günü başlayan çıkarma teşebbüsünde bulunmuştu. Bu sıralarda bölgedeki Türk kuvvetleri (5. Ordu) asker, mühimmat ve erzak ikmalini deniz yoluyla yapmaktaydı. Müttefikler bunu engellenmek için denizaltı operasyonlarını başlatıp, Türk ordusunun cepheye lojistik sağlayan gemilerini vurmaya başladılar. Bu denizaltı harekâtları gemi, insan gücü, malzeme ve mühimmat yönünden ağır sayılabilecek kayıplara neden oluyordu. Sonuç olarak asker nakliyatı mayıs ayı ortalarından itibaren Trakya üzerinden kara yoluyla yapılmaya başlandı. Bu durumda 12 saat gerektiren nakliyat bir haftayı bulmaktaydı. Diğer ikmal maddeleri sevkiyatı da kara yoluna kaydırılmıştı. Sonuç itibarıyla Müttefik denizaltı operasyonları cephe kuvvetlerinin ikmalini zor, zahmetli, zaman alıcı hale getirmiş ve en azından altı kat daha pahalıya mal olmasına yol açmıştı.
SU ÜSTÜ HAREKÂTLARI
Mütefikleri’nin Çanakkale Boğazındaki top bataryalarına karşı ilk saldırsı, Osmanlı Donanması’nın Yavuz ve Midilli‘nin de katıldığı Karadeniz’deki Rus limanlarını bombalamasına bir misilleme olarak 3 Kasım 1914 günü yapıldı. Çanakkale Boğazı önlerinde devriye gezen altı İngiliz kruvazörüyle Dış Tahkimat bölgesine 17 dakika süren bir topçu taarruzu oldu. Bu taarruz, menzilin çok dışından yapıldığı için Türk topçusu açısından top başında yapacak bir şey yoktu. Bu nedenle uygun sığınaklara çekilindi. Mermilerden biri Seddülbahir Kalesi içindeki cephaneliğin 3 metre kalınlıktaki toprak dolgusunu ve tavanını delerek içeride patlamıştı. Cephanelikte 11 ton barut ve 360 ağır top mermisi bulunmaktaydı. İçeride sığınmış olan 5 subay ve 81 er şehit olmuş, 23 er yaralanmıştı.
19 Şubat Saldırısı
Birleşik Filo’nun ana taarruz planı dört aşamalıydı: Birinci, ikinci ve üçüncü aşamalarda sırasıyla dış, orta ve merkez tahkimatlar yok edilerek mayın hatları temizlenecek, son aşamada ise kalan mayın hatları temizlenerek donanma Marmara’ya girecekti.
Planın ilk aşamasında Dış Tahkimatın, yani Anadolu yakasındaki Kumkale ve Orhaniye tabyaları ile Avrupa yakasındaki Ertuğrul ve Seddülbahir tabyalarının imha edilmesi öngörülüyordu. Harekât 19 Şubat 1915 günü başlatıldı. Birleşik Filo’nun 12 gemisiyle yapıldı. Filodaki gemiler üç grup halinde savaşa sürüldüler. Söz konusu gemiler Türk mevzilerine karşı 170 namluyla ateş açmışlardı. Boğaz’ın Dış Tahkimat’ında hazır bulunan Türk kuvvetlerine ait toplar ise 19’u ağır ve dördü mantelli top ile 6 havandı.
Sabah 09.50’de başlayan harekâtın ilk bölümünde hedef olan tabyalara 7-13,7 km den ateş açıldı. Türk topçusu menzilleri kısa olduğu için karşılık veremedi. Saat 14.00 dolaylarında gemiler ilerleyerek 5–7 km’den atışa geçince Osmanlı tabyaları karşılık vermeye başladı. Saat 16.40’ta Orhaniye Tabyası ateşini fazla yaklaşan Vengeance zırhlısı üzerine toplamıştı. Bunun üzerine diğer zırhlılar ateşlerini Orhaniye Tabyası’na yönelttiler. Birleşik Filo’nun 7,5 saat süren taarruzu yaklaşık olarak bin mermi harcanarak saat 17.30’da sona erdirildi. Osmanlı tabyalarında kayıp ikisi subay olmak üzere 4 şehit ve 11 yaralıydı. Toplarda hasar yoktu.
Havanın kararması üzerine saat 17.30’da düşman donanması geri çekilmiş, taarruz başarılı olmamıştı.
25 Şubat Saldırısı
Birleşik Filo’nun zırhlılarının 7,5 saat içinde bin mermi kullanarak dövdüğü Türk tabyaları susturulamamıştı. Tabyadakiler, gemiler atış menzillerinin dışındayken siperlere çekilmekteydiler. Gemiler menzile girince top başı edip ateşe başlamakta, gerektiğinde yakınlarda patlayan top mermilerinin yığdığı toprağı temizleyip topları yeniden ateşe hazır hale getirmekteydiler. Türk cenahında saldırıya uğrayan tabyalarda tüm gece boyunca hasarların giderilmesi için gereken çalışmalar yapılıyor, toplar yeniden ateşe hazır hale getiriliyordu.
Bozan hava sebebiyle düşmanın bir sonraki saldırısı 25 Şubat 1915 günü başlatılabildi. Saat 09.45’te önceki saldırıda yer alan zırhlılar Türk topçu menzili dışında demir atarak ateşe başladılar. Hem cepheden, hem de yandan ateş altına alınan Türk tabyalarında personel top başı yapamadı.
Ancak saat 10.17’de Ertuğrul Tabyası Agamemnon zırhlısına karşı ateşe başlamıştı. İzleyen 15 dk. içinde yedi isabet alan Agamemnon orta derecede hasar görmüş ve mürettebatından sekiz kişi ölmüştü. Bu arada önce Orhaniye Tabyası’ndaki uzun menzilli iki top, sürekli ateş etmekten aşırı derecede ısınmış, namlular kızarmış ve namlu çemberi parçalanmıştı. Orhaniye Tabyası’nın susturulduğunu düşünen zırhlılar bu kez ateşlerin Ertuğrul Tabyası’na topladılar. Buradaki toplar da kısa süre sonra aynı duruma geldi. Dahası Ertuğrul’da iki top isabet aldı. Tabyalar öğle üzeri artık ateşi kesmişlerdi. Saat 13.45’te Boğaz’a giren zırhlılar Ertuğrul ve Orhaniye’ye ateş açtılar. Boğaz dışındaki zırhlılar da ateşe katıldı.
Kumkale ve Seddülbahir tabyalarında durum daha ağırdı. Bu tabyalardaki toplar, hem kendilerinin hem de cephaneliklerin isabet alması nedeniyle ancak dörder mermi kullanabilmişlerdi. Saat 16.00 itibarıyla mayın tarama tekneler altı muhribin koruması altında Boğaz’dan içeriye doğru 1,8 km kadar girdiler. Orhaniye Tabyası’ndan bir top bu muhriplerden birine sadece bir mermi atabilmiş, sonra silindiri parçalanmıştı. Seddülbahir Tabyası’nda ise havan bataryaları muhriplerin menzil dışında kalmaları nedeniyle ateş açamadılar. Sadece Ertuğrul Tabyası 74 mermi kullanabilmiş ama 8 isabet almıştı. İki batarya da gün sonunda tümüyle imha olmuştu. Personel kayıpları ise 13 şehit, 19 yaralıydı.
Boğaz’ın Dış Tahkimat’ının imha edildiği haberi Avrupa’da beklentileri artırmıştı. Rusya, İstanbul Boğazı’nın Karadeniz kıyılarında yapılacak bir harekâta 40 bin mevcutlu bir ordu ile katılacağını; Yunanistan Gelibolu Yarımadası’na yapılacak bir çıkarma için üç tümenlik bir kuvvet hazırlayacağını bildiriyorlardı. Ancak Rusya, Yunan kuvvetlerinin Çanakkale Savaşı’na katılmalarını kabul edemeyeceğini açıklamıştı. Bu ara Chicago Borsası, Rus buğdayının artık serbestçe Avrupa’ya akacağı beklentisiyle alımları ertelemiş ABD’de buğday fiyatları hızla düşmüştü. İstanbul’da ise durum da son derece gergindi. Saray’ın ve Hükûmet’in Konya’ya taşınması için gereken hazırlıklar başlatılmış; hazinenin, kutsal emanetlerin ve saraydaki değerli eşyanın nakliyesi için gerekli planlamalar yapılmıştı.
26 Şubat Saldırısı
Müttefikler, Dış Tahkimat’ın tümüyle susturulmasından sonra planının ikinci aşamasına geçtiler. Gemilerin Boğaz’a girmesi, Orta Tahkimat kesimindeki bataryaların imhası ve mayınların temizlenmesi programlarındaydı. En ilerideki Dardanos Tabyası’nın imhası hedeflerindeydi. Önce bu hatta kadar olan sularda mayın tarama işlerine giriştiler. Düşman donanmasından bir kruvazör ve 7 mayın tarama gemisi 26 Şubat’ta sabaha karşı Boğaz’a girdiler. Türk mevzileri, ışıldaklarının tespiti üzerine, gemilere topçu ateşi başlattı. Birkaç isabet alan kruvazör çekilince bu kez Türk topçusu ateşi mayın tarama teknelerine kaydırdı. Yedi tekneden dördü battı ve bir diğeri ağır hasar gördü.
Denizden gözlemle Boğaz’ın giriş bölümündeki Türk tabyaların terk edilmiş olduğu anlaşılıyordu. Düşman Kumkale kıyılarına saat 14.30’u geçe 50 deniz piyadesi ve tahrip ekibinden oluşan bir müfreze çıkardı. Bu grup mezarlığa kadar ilerlemiş, burada şiddetli bir ateşle karşılanmıştı. Bir ölü ve iki yaralı verilmesine karşın buradaki iki uçaksavar ile bir top imha edilmişti. Daha sonra kıyılarda tutunamayacaklarını görerek gemiye geri dönmüşlerdi. Seddülbahir kıyılarına çıkarılan 45 kişilik bir müfreze ise Tabya’daki altı toptan dördünü imha etmişti. Ertuğrul Tabyası’na ilerlerlerken üzerlerine ateş açılmış, bunun üzerine gemiye alınmışlardı.
Saat 11.00’de Majestic adlı zırhlı Orhaniye Tabyası’nı ateş altına aldı. Bu arada mayın tarama tekneleri Karanlık Liman’ı taramaktaydılar. Bu zırhlı saat 16.00’ya yaklaşırken Karanlık Liman’a girdiğinde Halileli sırtlarındaki bataryaların ateşi altında kaldı. Majestic’in de ateş açmasıyla çatışma 15 dk kadar sürdü. Bordasına iki isabet alan gemi çekildi ve kısa süre sonra daha geriden ateşe yeniden başladı. Ancak iki isabet daha su almaya başlamasına neden oldu. Bunun üzerine geri çekildi. Halileli sırtlarındaki sahte bataryalar işe yaramış, Birleşik Filo’nun fazla cephane harcamasını ve esas bataryaların imhasını önlemişti.
Saat 17.00’de Boğaz’a giren düşman gemileri Seddülbahir–Kumkale hattına çekilmişlerdi. Boğaz’ın girişinin emniyete alındığını düşünüyorlardı. Ancak Seddülbahir Tabyası’nın havan bataryasıyla ateş altına alındılar. Bunun üzerine düşman gemileri bataryayı seri ve uzun süreli olarak ateş altına almışlar ve batarya susturulmuştu.
Queen Elizabeth adlı gemi ve iki zırhlı Boğaz’dan 2–3 km içeri girerek Merkez Tahkimat’taki tabyalara ateş açtılar. Dardanos ve Mecidiye tabyalarından karşılık verilmesi üzerine Boğaz’dan geri çekildiler.
Düşman Filosu, saldırı planlarının ikinci aşamasının ilk gününde tatminkâr bir iş görememişti. Kendilerine, Türk tarafının hareketli topları ve obüsleri sıkıntılar yaşatmıştı. Hava keşfi yapılmasına da olanak bulunamamış, tüm bunların sonucunda gemilerini saat 16.00’yı geçe geri çektiler.
Gün içinde Türk bataryalarında 342 top mermisi kullanılmıştı. Gün sonunda bataryalardaki topların çoğu zarar görmüş ve batarya personelinden 3 kişi şehit düşmüş, 8 kişi de yaralanmıştı.
28 Şubat Saldırısı
Düşman 28 Şubat 1914 günü Orta Tahkimat bölgesine taarruz etti. Bu bölgedeki Türk topları hareketliydi ve yerleri saptandığında ateşi keserek yer değiştirebilmekteydiler. Savaş gemilerine karşı ateş açmamakta, beklemekte, mayın tarama gemileri ortaya çıktığında ateşe başlamaktaydılar. Sahte tahkimatlardan duman salınması, tam da bu toplar ateşe başladığında yapılmaktaydı. Görece küçük çaplı olan bu toplar savaş gemileri üzerinde etkili olamasa da mayın tarama gemilerini rahatlıkla etkisiz hale getiriyorlardı. Gece de devam eden topçu düellosunda her iki taraf ışıldaklar kullanmaktaydı. Türk ışıldakları, toplar gibi, ateş yemeye başladıklarında kapatılıyor ve yerleri değiştiriliyordu.
1 Mart Saldırısı
Türk Müstahkem Mevkii Komutanlığı Şubat ayı içinde gerçekleşen bu saldırılarda Dış Tahkimat’ın imha edilmesi üzerine gerekli görülen düzenlemeleri yapmıştı. Bu düzenlemelerde, Geyikli civarındaki bataryalar Halileli sırtlarına, Tenger’deki obüs bataryalarından biri de Morto Limanı’na alındı. Bu düzenlemeler Karanlık Limanı İtilaf Devletleri gemilerine kapatma ve kıyılara yapılabilecek olası çıkarma hareketlerini ateş altına alabilme içindi. Olası çıkarmalara karşı da bir piyade taburu bir topçu bataryasıyla güçlendirilerek Seddülbahir’e sevk edildi.
Düşman, 1 Mart’ta Dardanos Tabyasını bombardımana tuttu ve bu kesimde yeni yapılan mevzileri tespit etmeye çalıştı. Ayrıca hareketli Türk toplarını bulmak için bazı gemiler görevlendirildi. Bu gemilere Türk topçusu Halileli’nin kuzeyindeki iki bataryasıyla ateş açtı. Ancak bu iki batarya düşmanın karşı ateşiyle susturuldular. Düşman zırhlıları Erenköy yönünde ilerlediklerinde bu kez bu kesimde Türk obüslerinin ateşiyle karşılaştılar. Bu arada Seddülbahir açıklarından gelen Irresistible adlı düşman zırhlısı da harekâta katıldı. Türk obüsleri de bir süre sonra susturuldular. Bu arada Erenköy taraflarındaki Türk topçusu da hedef alındı. Ancak bu topların çok iyi gizlenmiş olması nedeniyle düşmanın ateşi etkili olamamıştı.
Türk tarafının 1 mart günü çatışmalarında 5 şehidi, 8’da yaralısı olmuştur.
2 Mart Saldırısı
Düşmanın 2 Mart’taki hedefi Bolayır civarının ve Dardanos Tabyası’nın bombalanması ile Kavak Köprüsü’nün imhası, bu arada çıkarma yapılmaya uygun sahillerin belirlenmesiydi. Görevlendirilen iki zırhlı saat 14.20’de Dardanos Tabyası’nı ateş altına aldılar. Dardonos bataryaları saat 16.15’e kadar karşılık vermediler. Bu anda başlattıkları etkili ateşle, her iki zırhlıyı da güç duruma düşürdüler. Zırhlılar saat 16.20 gibi geri çekilmek zorunda kaldılar.
Bolayır için dört düşman zırhlısı saat 14.15’te, 55 dk sürecek bir ateşe başlamıştı. Düşman bu arada Kabatepe-Suvla arasındaki kıyı kesimini çıkarma için uygun bulmuştu. Çıkarma bölgesinde mayın taraması çalışmaları yapılan kısım şamandıralarla işaretlendi ve bir düşman müfrezesi karaya çıkarılarak gerekli tahrip işleri yapıldı.
Düşman, Boğaz’da ise saat 14.30’dan 16.30’a kadar Halileli ve Erenköy civarını aralıklı olarak bombalamış; bir zırhlıyla da Boğaz’dan Dardanos’un bombardımana tutmuştu.
Birleşik Filo komutanı, harekâtın gidişatından umutlu görünmekteydi. 2 Mart’ta Londra’ya hava güzel gittiği takdirde 14 gün sonra İstanbul’da olacağını bildiren bir telgraf çekmişti.
4 Mart Saldırısı
Düşman, Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarının tümüyle imhası için iki kıyıya da birer takviyeli deniz piyade bölüğü çıkarılması için hazırlık yapmıştı. Bölüklerde dörder ağır makineli tüfek ve tahrip ekibi bulunmaktaydı. Çıkarma sırasında altı düşman zırhlısı farklı yönlerde gösteri taarruzlarında bulunarak Türk tarafının çıkarma bölgelerine asker sevkiyatını önleyecekti.
Kumkale İskelesi’ne çıkarılan bölük, açıktaki zırhlılar tarafından desteklenmekteydi. Bölük, Türk topçusunun ateşinden etkilenmeden karaya çıkmayı başarmıştı. Ancak Kumkale Köyü ve yel değirmenlerinden Türk piyadeleri ve topçularının ateşiyle düzenleri bozuldu. Düşman askerleri, makineli tüfekleri sahilde bırakarak Kumkale Tabyası’nın duvarları gerisine sığındılar. Bunun üzerine düşman zırhlıları yel değirmenlerini ateş altına alıp, İntepe’deki bataryayı susturdular. Sonrasında da atışlarını piyade mevzilerine kaydırdılar. Bu sayede sahilde bırakılan ağırlıkları alınabildi.
Kumkale Köyünü imha etmek isteyen düşman bölüğü komutanı, öncü kısım yeterli olmadığında karaya çıkarmayı saat 11.30’a kadar ertelemek zorunda kalmıştı. Bundan sonra artçı bırakılarak Orhaniye güneyine ilerlediler. Ancak Yenişehir yönünden Türk piyadesinin ateşi sonucu ilerleme durduruldu. Kıyıya yanaşan muhripler Yenişehir’i yan ateşine aldılar. Elindeki kuvvetin yetersiz olduğunu gören düşman komutanı saat 13.45’ten sonra çekilmeye karar verdi. Ancak Kumkale Köyü’nde gizlenmiş olan Türk askerinin ateşi yüzünden hava kararıncaya kadar filikalara binemediler. Düşmanın zayiatı 20 ölü, 24 yaralı ve 4 kayıptı. Açıktaki Irresistible‘ın yürüttüğü koruma ateşi, kayıpların daha fazla olmamasını sağlamıştı. Bu iş için 1.200 kadar top mermisi kullanılmıştı. Türk topçusu gün içinde 292 top mermisi, piyadesi ise 30.870 mermi yakmıştı. Osmanlı kayıpları 16 şehit ve 45 yaralıydı. Bu arada Kumköy ve Yenişehir tümüyle yakılıp yıkılmıştı.
Aynı gün içinde düşmanın Seddülbahir bölgesine çıkardığı bir bölük de etkili olamamıştı. Canber İskelesi’ne çıkarılan bu bölük düşman zırhlılarının ateşi ile himaye edilmiş, bu sayede bir direnişle karşılaşmamıştı. Ancak ileri hareket için bölük komutanı 200 kişilik bir takviyeye ihtiyacı olduğunu bildirince ileri harekâttan vazgeçilmişti. Bölüğün kayıpları üç ölü ve bir yaralıydı.
4 Mart’ta sadece donanmayla Boğaz’ın geçilemeyeceği, karada sırtların işgal edilmesinin gerektiği fikri yavaş yavaş yerleşmeye başlamıştı. Düşman komutanı, hareketli topların ve obüslerin imha edilememesi durumunda ya her şeyi göze alarak Boğaz’ı geçeceğini, ya da karadaki sırtların işgali için kullanılacak kuvvetler hazır oluncaya kadar beklemek gerekeceğini bildiriyordu. Bir kara harekâtına karar verilecek olursa en iyi planın, Bolayır taraflarında bir saldırı gösterisi yapılarak, Seddülbahir’e asker çıkarılması olacağı görüşü ağırlık kazanıyordu. Nitekim kara savaşlarında düşmanın 25 Nisan 1915 günü uygulayacağı çıkarma planı, genel hatlarıyla bu olacaktı.
5 Mart Saldırısı
Düşman zırhlılarından Queen Elizabeth ve Prince George, Kabatepe açıklarına gelip öğleden sonra Rumeli Mecidiye Tabyasını ateş altına aldılar, ancak atışlar isabetli değildi.

Queen Elizabeth, Gelibolu, 1915
Boş kışlaya isabet eden bir top mermisi burasını yıkmıştı. Bu arada Kumtepe çevresinde bulunan bir Türk bataryası Queen Elizabeth’i ateş altına almış, 17 isabet kaydettirmiş, ancak etkili bir hasara yol açamamıştı. Düşman zırhlıları ateşlerini 15.45’te Namazgah Tabyası’na çevirdiler.
6 – 8 Mart Saldırıları
Queen Elizabeth sonraki iki gün boyunca Çanakkale çevresindeki Türk tabyalarını ateş altına aldı. Zırhlının 15 inçlik (381 mm) topları tabyalarda ağır hasarlar meydana getirdi. 8 Mart günü Boğaz’a girip tabyalara doğrudan doğruya ateşe başladığında Osmanlı bataryaları karşılık verdiler. 7 ve 8 Mart günlerindeki çatışmalarda Osmanlı topçusu 916 top mermisi harcamıştı. Toplarda bir hasar yoktu. Diğer bölgelerdeki çatışmalarda bir obüs tahrip olurken bir top da hafif hasar görmüştü. Türk tarafının 7 Marttaki kaybı ise 4 şehit, 12 yaralı olmuştu.
Düşmanın planının ikinci aşamasında da beklen-tilerini karşılayacak bir sonuca ulaşılamamıştı. Düşman komutanının 9 Mart’ta İngiliz Deniz Bakanlığı’na gönderdiği raporda özetle şu ifadeler yer alıyordu: “Tabyaların uzaktan bombalanması etkili bir sonuç getirmemektedir. Yakın mesafeden ateş gereklidir. Ancak mayın endişesi yüzünden gemiler tabyalara yaklaşamamaktadır. Mayınların temizlenmeye çalışılmasında ise hareketli toplar etkili bir ateş sağlayarak bu girişimleri sekteye uğratmaktadır. Bu nedenle daha çok geceleri sürdürülen mayın tarama çalışmaları 16-17 Mart gecesine kadar aralıklarla sürdürülmüştür. Ancak bu çalışmalarda mayın hatları üzerinde tatminkâr bir sonuç elde edilemedi. Üstelik personel kayıplarının yanı sıra mayın tarama gemilerinin de yarısı kaybedilmiştir.”
Nitekim 13 Mart gecesi Amethyst kruvazörü korumasında mayın taramasına çıkan düşman tekneleri yine Türkler tarafından ateş altına alınmış, düşmanın iki teknesinin tüm personeli ölmüş, pek çok kişi yaralanmıştı. Teknelerin çoğunun donanımları tahrip olmuş, dört balıkçı teknesiyle iki istimbot ağır hasar görmüştü. Türk topçusunun 974 top mermisi ateşlediği gecede düşmanı kaybı, çoğu kruvazörde olmak üzere 27 ölü ve 43 yaralıydı.
18 MART DENİZ ZAFERİ
Harekât öncesi
Savaşın geldiği noktada Rumeli yakasında Seddül-bahir ve Ertuğrul tabyaları ile Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyaları, yani Boğaz’ın Dış Tahkimatı tahrip edilmiş durumdaydı. Düşmanın planının ikinci aşaması olan Orta Tahkimat bölgesinin emniyete alınması için 26 Şubat–8 Mart arasındaki çabalardan tatminkâr bir sonuç alınamamıştı. Mayınların temizlendiği zannediliyordu. Ancak bu kesimde Türklerin topçu bataryaları imha edilememişti. Buradaki hareketli topların, bir kara kuvvetinin harekâtı olmadan etkisiz kılınması ise pek olanaklı görülmüyordu. Dolayısıyla mayın temizleme işleri daha ileriye götürülememişti. Bununla birlikte düşman komutanının 14 Mart tarihli raporunda özetle şu öneriyi yapmıştı: “Zorlu ve sürekli bir harekat yapılmasının zamanı gelmiştir. Mayın tarlalarını gündüzün, donanmanın ateşi altında temizleyerek, Boğaz’ın dar kısmındaki istihkamlara, olanca kuvvetle taarruz edilmesi gerekmektedir“. Üst komutanlık bu öneriyi 15 Mart’ta onayladı.
Düşmanın planına göre Mondros Limanı’nda topladığı kara kuvvetlerinin, deniz harekâtıyla sonuç elde edilene kadar kullanılması düşünülmüyordu. Donanmanın, Çanakkale Boğazını geçip, Türk donanmasını batırdıktan sonra yapacağı ilk iş İstanbul Boğazı’nı Rus donanmasına açmak olacaktı. Bu Rus donanmasının refakatinde 40.000 asker bulunacak olup karada yapılacak olan harekat bu kuvvetle ortak olarak yapılacaktı.
İngiliz Savaş Konseyi’nin 10 Mart’taki toplantısında 29. Tümen’in Akdeniz’e gönderileceği, İstanbul’a karşı yapılacak olan harekattan beyan ediliyordu. Ertesi gün Birleşik Filonun komutanı değiştirildi.
Düşmanın mutabakata vardığı plana göre; Türk Merkez Tahkimat bataryaları etkili bir ateş altına alınıp, mayın tarama gece dahi sürdürülerek bir kanal açılacak. Takip eden gündüz filo Kepez Koyu, Sarısığlar Koyu’na ilerleyecek, yakın mesafeden Merkez Tahkimat topçusu tahrip edilerek buradaki mayınlar temizlenecekti.
Mart ayı ortalarında Türk Müstahkem Mevkii Komutanlığının toplam 230 top bulunmaktaydı. Bu toplardan 36 tanesi gemilerden sökülmüştü. Bunlardan 150 mm’lik olanı 8, 75 mm’likler 7, 57 mm’likler 9 ve 47 mm’likler 12 adetti. Ancak bu toplardan sadece 78’i 18 Mart’taki çatışmaya katılmış, 17 mantelli top ise uçaksavar topu olarak görev yapmıştır. Birleşik Filo’nun ise muharebeye katılan 276 namlusu vardı.
Türk Donanması’ndan hiçbir gemi bu muharebeye katılmamıştır. Çünkü donanmayı “Boğaz’a sokmak, gözden çıkarmak olurdu.
Nusrat ve 11. Mayın Hattı
Mart 1915 başında Türk tarafının Çanakkale’de Bleriot XI-2 tipi tek bir keşif uçağı bulunuyordu. 3 Mart 1915 günü Üsteğmen Cemal Bey ve makinisti Vahran Usta bu uçakla keşif görevine çıktıklarında, haftalardır gördüklerinden farklı bir manzarayla karşılaştılar. Boğazın girişinde Birleşik Krallık mayın arama gemisi yoktu. Birkaç keşif turundan sonra mayınların bir bölümünün gemilere geçit verecek biçimde temizlendiğini gördüler. Kumandanlığa mayınların temizlendiğini rapor ettiler.
Türk Müstahkem Mevkii Komutanlığı, Boğaz’a bir saldırının kademeler halinde yapılacağını, ilk kademeyi oluşturan gemilerin cephanesi bitince geri çekilerek yerlerini ikinci kademe gemilere bırakacaklarını doğru olarak tahmin edebiliyordu. Geri çekilen gemilerin de Çanakkale Boğazı’nın en geniş yeri olan Erenköy önlerindeki koyda (Karanlık Liman) dönüş manevrası yapacakları düşünülmüş ve Merkez Tahkimat bölgesindekilere ek olarak bu rota üzerine de bir mayın hattı öngörülmüştü.
Bunun üzerine Nusrat mayın gemisi’ne görev verildi. Görev sabahı öncesinde, İngiliz karakol gemisinin kötü hava koşulları nedeniyle yerini terk etmesi görevi kolaylaştırmıştı. Nusret mayın gemisi, Albay Cevat komutasında bu limana 8 Mart 1915 sabahı 05.00 dolaylarında toplam 26 mayını gizlice döktü. On birinci hattı oluşturan bu mayın hattı, Türk Orta Tahkimat bölgesine, sahile yakın olarak, kıyıya paralel dökülmüş, bulunmamaları için ters yerleştirilmişlerdi. Nitekim daha sonra bu mayınlar savaşın gidişatını etkileyen ve muhtemelen düşmanı deniz harekâtından caydıran en büyük etken olmuştu.
O tarihlerde 8 metre derinlikteki mayının, hava keşfinde bin metre irtifadan görülebileceği kabul ediliyordu. Yapılan gözlemlerde de mayınların dikkatli bir havacı tarafından rahatlıkla görülebildiği anlaşılmıştı. Yine de düşmanın Karanlık Liman üzerinde yaptığı hava keşfinde mayınlar görülememişti. Bu uçuşun pilotu ertesi gün kurşuna dizilmiştir.
18 Mart Saldırısı
Almanya’dan bu dönemde gelen 3 uçaktan ilki 17 Martta deniz yoluyla Çanakkale’ye ulaştı. Aynı gece hemen montajı yapılan uçak, 18 Mart sabahı Türk Uçak Birlikleri Komutanlığında keşif görevine çıkmak için hazırdı. Bu zamanlama savaşın kaderini etkileyen faktörlerden biri oldu.
Taarruz günü olan 18 Mart 1915 perşembe sabahı bulutsuz ve rüzgârsız, sakin bir sabahtı. Güneşin görünmesiyle birlikte sis kalkmıştı. Türk tarafının uçakla yaptığı keşifte Çanakkale Boğazı yönünde 19 zırhlı ve kruvazörün savaş düzeni ile ilerledikleri rapor edilmişti. Pilot Cemal Bey’in uçağından gelen rapor da bunu doğrulamıştır. Bu bilgiler üzerine Çanakkale Müstahkem Mevkii derhal silah başı yaptı.
Düşman komutanı, bombardımana katılacak ağır gemilerini plana uygun olarak üç grup halinde düzenlemişti. Birinci tümen (filo), en güçlü dört İngiliz zırhlısından oluşuyordu (Queen Elizabeth, Lord Nelson, Agamemnon, Inflexible). Görevleri, A Hattı olarak belirlenen 13 km gibi uzak bir mesafeden Türk Merkez Tahkimatını bombardıman altına almak ve izleyen gruplara ön destek oluşturmaktı. İkinci Tümen, dört Fransız zırhlısıydı. Birinci grubun taarruzundan 1,5 -2 saat sonra B Hattı olarak tanımlanan çizgiye ileri çıkarak söz konusu tahkimatı 5–6 km mesafeden bombalayacaktı. Bu iki grubun planına göre, İngiliz zırhlıları Türk tahkimatlarını uzak mesafeden baskı altına alırken, Fransız zırhlıları aynı tahkimatları yakın mesafeden ateş altına alarak imha edecekti. Üçüncü tümen ise kendi içinde üç gruba ayrılmış 10 İngiliz zırhlıdan oluşmaktaydı: Vengeance, Irresistible, Albion, Ocean birinci ve ikinci tümen gibi yan yana saf tutacaklar; Majestic, Prince George, Swiftsure, Triumph yanlardan ileri çıkan koruma görevi üstlenecek; kalan iki gemi ise (Canopus ve Cornwallis) geride yedek olacaktı.
Bu yüksek tonajlı zırhlıların yanı sıra mayın tarama gemileri ile kruvazörler ve destroyerler de harekâta destek vereceklerdi. Düşman komutanı; 12 km genişlikte ve 7–8 km uzunluktaki bir manevra alanında, 4’ü Fransa, 12’si İngiltere’ye ait olmak üzere 16 zırhlı; 4 kruvazör, 14 destroyer, 7 denizaltı, 21 mayın tarama gemisi, otuzdan fazla bot, bir muhrip ana gemisi, bir gambot ve çeşitli destek gemilerinden oluşan 100 parçalık bir donanmayla harekâta girişmişti.
Mayın tarama işleminin ise harekâtın ikinci saatinde başlatılması öngörülmüştü. Mayın taramasıyla Çanakkale’ye kadar 800 metre genişlikte güvenli bir koridor açılacaktı.
18 Mart sabahı saat 10.30’da Agamemnon rehberliğinde 1. filo, A hattını oluşturarak ve arkadan 2. filo tarafından desteklenerek Boğaza girmişti. A hattındaki gemiler ve hedefleri soldan sağa Queen Elizabeth – Anadolu Hamidiye, Agamemnon – Rumeli Mecidiye, Lord Nelson – Namazgah ve Inflexible – Rumeli Hamidiye’ydi (Çizelge 1).
Çizelge 1: 18 Mart’ta Savaş Hattı Gemileri
Gri arka plan: Ağır hasar aldı, Kırmızı arka plan: Battı

İlk İngiliz hattındaki zırhlılar saat 11.00’den itibaren Kumkale gerisinde konuşlandırılan Türk obüslerinin yönlendirildiği alana girmişlerdi. Buraya ulaştıklarında hız keserek Boğaz’ın akıntısı üzerinde hareketsiz kalıp hedeflerine 12,8 km den ateşe başladılar. İlk yarım saatlik bombardıman düşman için umut verici görünüyordu. Türk tabyalarından ya hiç karşılık verilmemiş ya da birkaç mermi ateşlenmişti.
Düşman komutanı, 12.06’da B hattı (Fransız) zırhlılarına, A hattı arasından geçmeleri emrini verdi. Bu zırhlılar ilerlemeye başladığında o ana kadar sessiz kalmış bazı Türk bataryaları menzillerine giren gemilere ateşe başladılar. İlk anda Inflexible‘a isabet eden bir mermi bu zırhlının pruva direğini parçaladı ve yangın çıkardı. Üç dakika sonra taretlerinden biri parçalandı. Sonraki iki dakika içinde üç top mermisi güvertesinde patladı. Kısa süre sonra bir mermi kumanda kulesinde patladı ve geminin ateş idaresinden sorumlu yarbayı ağır yaraladı. Yedi dakika sonra pruva çanaklığının gemiden uçtuğu görüldü.
Queen Elizabeth de isabetler almaktaydı. Top ambarı hasar gördükten sonra vinçleri parçalandı ve ön bacasında büyük bir delik açıldı. Bu arada, Erenköy’ün güneyindeki dört obüsten oluşan bir Türk bataryası ateşini Agamemnon‘a toplamıştı. Sonrasında Agamemnon‘a 12 isabet kaydettiler. Beş mermi borda zırhında patlamış, fazla hasar vermemişti. Diğer yedisi ise zırhlının güvertesinde hasar yaratmıştı. Gemi komutanı bunun üzerine yerinden ayrılarak bir daire çizdi ve yeniden eski yerine geldi.
İlerleyen Fransız hattı tabyalara 9 bin metre yaklaştığında Osmanlı bataryalarının ateşi de en üst noktaya gelmiştir. Bouvet’in, ağırlıklı olarak Rumeli Mecidiye’den açılan ateş altında direkleri ve bacaları parçalandı ve sonunda bu gemi sancak tarafına yattı. Sekiz isabet alan zırhlının ön tareti devre dışı kalmıştı.
Diğer yandan Gaulois ve Charlemange de hasar almaktaydı. Suffren, 14 dakika içinde 14 isabet almıştı ve bu gemide yangınlar başladı.
Türk tarafında saat 13.45’e doğru topçu ateşi giderek zayıfladı. Bazı toplar isabet alarak, bir kısmı da arızalanarak görev dışı kalmıştı. Bir kısım top, enkaz altında kalmıştı. Telefon hatlarında kopmalar olduğundan gözetleme ve komuta yerleriyle temasları kesilmişti. Bu durumda top başındaki personel, körlemesine atış yapmalarına rağmen etkili oluyordular.
Düşman filosu komutanı mayın taramaları, Kepez Burnu ilerisini temizlemek için harekete geçirmişti. Fakat kısa süre içinde Osmanlı topçu ateşiyle üç mayın tarama ile bir destroyer batırıldı. Bu olay üzerine gemiler geri çekilme emri aldılar. Bu arada Rumeli Mecidiye tabyası ateşini Inflexible üzerine toplamıştı. Hemen ardından Anadolu Mecidiye de aynı hedefe döndü. Inflexible, art arda aldığı isabetlerle duman ve ateşler içinde kalarak geri çekilmek zorunda kaldı.
Boğaz’ın batı kıyılarında Fransız Gaulois de isabetler aldı. Sancak baş omuzlukta 7 metreden geniş bir yarılma oldu ve gemi su almaya başladı. Olabildiğince hızlı Boğaz’dan ayrılan gemi Bozcaada yakınlarındaki Tavşan Adası’nda batmadan karaya oturtulmuştu.
Bu sıralarda geri dönüş manevrası yapan Bouvet, Türk topçusundan aldığı hasarlar sonucu kısa sürede alabora olup, 710 kişilik mürettebattan 660 kişisiyle birlikte battı.

Fransız zırhlısı Bouvet ‘nin batışı (18 Mart 1915)
Saat 16.45’ten sonra Anadolu ve Rumeli Mecidiye tabyaları ateşlerini bu kez Irresistible üzerine topladılar. Bir patlama geminin arka bacasını parçalarken bir mermi de su kesimi altına isabet etmişti. Durumunu toparlamaya çalışan Irresistible bu kez sancak tarafından bir mayına çarptı. Yedeğe alma olanağı da olmadığından boşaltıldı. Gece karanlığı çöktüğünde kurtarılmaya çalışılacak olan gemi bu durumuyla Rumeli Mecidiye Tabyası’ndan yaklaşık 9,1 km mesafedeydi.
Irresistible‘nin durumu düşman filosu komutanının geri çekilme emri vermesine neden olmuştu. Bu emir sonrası Ocean zırhlısı Dardanos ve Soğandare bataryalarını yoğun ateş altına alarak geri çekilmeye başlamıştı.
Rumeli Mecidiye Tabyası, gün içindeki çatışmalarda ağır hasar görmüş, personelden 14 kişi yaşamının yitirirken 24 kişi de yaralanmıştı. Bataryanın topları düşman ateşinden zarar görmüş ve bataryadaki 4 toptan bir tek top sağlam kalmış, bunun da mermileri namlu ağzına götüren vinci arızalanmıştı.
Buna rağmen bu tabyadan saat 17.30 sıralarında Ocean‘a üç top mermisi ateşlendi. İlk ikisi kısa düştü ama üçüncüsü geminin dümen tertibatını parçaladı. Aldığı isabetle Ocean manevra yapamaz duruma gelmişti. Olayın kahramanı tabyanın erbaşlarından Seyit Onbaşı’ydı. Seyit Onbaşı yaklaşık 275 kg ağırlığındaki top mermilerini sırtlayıp top merdivenlerini çıkarak mermileri top kundağına yerleştirip ateşlemeyi başarmıştı.
18.05 gibi Irresistible‘ın 1 mil kadar ilerisinde mayına çarptı. Üç muhrip, Coln, Jedm ve Chelmer yardım için yanaştı ancak yapılabilecek bir şey yoktu. Gemi, 19.30’a kadar tahliye edildi. Bu ara ağır hasarlı Irresistible Dardanos bataryasının ateşi altında, Ocean da Morto Koyu’na kadar sürüklenip batmıştı.
Düşman Tarafı
18 Mart Deniz Savaşı’nda Düşmanın kaybı ise 800 ölü olmuştu. Düşmanın üç zırhlısı, Irresistible, Bouvet ve Ocean mayına çarparak batmış; diğer bir zırhlı Gaulois sürekli su aldığından ancak karaya oturtularak batmaktan kurtarılmıştı. Fransız zırhlısı Suffren, havuza alınması zorunlu olacak derecede ağır hasar görmüştü. Inflexible de ağır hasarlıydı. Bunlara rağmen Filo Komutanı raporunda yeniden taarruz edebilecek durumda olunduğunu belirtiyordu. Yapılan değerlendirmelerden sonra “artık kara birliklerinin desteği olmadan Çanakkale Boğazı’nın aşılamayacağına” kanaat getirildi. Bu durumda kara gücüyle Gelibolu Yarımadası’nın işgali ve Boğaz’daki tahkimatın ele geçirilmesinden sonra Filo’nun Boğaz’ı geçebileceğine karar verildi. Gelibolu Yarımadası’na çıkarmaların yapıldığı 25 Nisan 1915 tarihine kadar Birleşik Filo Boğaz girişinde mayın tarama çalışmalarına ve kara bombardımanlarına devam etti.
Türk Tarafı
Gün sonunda savunmanın kaybı, Türk tarafından 79 şehit ve yaralı, Alman tarafında 18 ölü ve yaralıydı.
Osmanlı üst komutanlığı önceden de bir kara harekâtı beklentisi taşıyordu. Gelibolu Yarımadası’ndaki kara birliklerinin güçlendirilmesine karar verildi. Türkiye’de olan Alman generali Otto Liman von Sanders Başkomutanlık emriyle 5. Ordu Komutanı olarak atandı.
Çanakkale Boğazı’nın topçu yönünden takviye edilmesi için Barbaros Hayreddin zırhlısından 4 tane 105 mm’lik, Hamidiye’den 4 tane 120 mm’lik, Turgut Reis ve yine Barbaros Hayreddin’den 4 tane 280 mm’lik top karaya yerleştirildi. Ayrıca tabyalarda yeni düzenlemeler yapıldı.
İtilaf Devletleri savaşa devam düşüncesindeydiler. Gelibolu Yarımadası’na yapılacak bir çıkartma harekatının donanmaları tarafından desteklenmesi planını uygulamaya koydular. Bu plan dahilinde kara ordularını Gelibolu’ya çıkartacaklardı.
Çanakkale kara savaşlarında da İtilaf Devletleri’nin karşısına kahraman Türk ordusu, Mustafa Kemal Paşa ve diğer kahraman komutanlar çıkacaklar Çanakkale’yi İtilaf Devletleri’ne kapatacaklar ve bütün dünyaya “Çanakkale Geçilmez!” dedirteceklerdi.
“Bugün sadece biz değil, bütün dünya biliyor ki Çanakkale Boğazı Türklerin elinde olduğu sürece savaşarak geçilemez… Çanakkale’yi geçilmez yapan Türk insanının vatan sevgisi ve onun bağımsız yaşama isteğidir. Bu tespiti yapmadan ortaya konulacak her türlü değerlendirme, en azından eksik olacaktır” (Cemalettin Taşkıran).
17.03.2025
Gürbüz MIZRAK
Araştırmacı / Yazar
