DURUM TESPİTİ…
Dışarda kar yağıyor;
İçerde fırtınalar tutuyor kimisini;
Başkalaşıyor gün,
Değişiyor an,
Boşta kalıyor bütün sözler;
Boşta kalıyor zaman.
Demiştim… Bu şiire vesile olan kar, gerçekten o anda yağıyordu. Yani, insanın içinde bulunduğu zaman dilimini hissetmesi, görmesi ve o anı düşünebilmesi ne kadar güzel değil mi? Dışarıya baktım, yarım saate yakın bir zaman önceki baktığımda zayıf, cılız yağan yağmur, şimdi dinmişti. Zaten havanın durumuna, yağan yağmurun nazına bakıp bir karar verilmesi gerektiğini böyle sorgulamamıştım. Ama, içimden de bunun süreklilik göstermeyeceğini, insanların ve hatta memlekette bütün insanların yağmur yağması beklentisinin içinde olduğunu düşünüyordum. Çünkü memlekette su sıkıntısı başladı.
Yağmur?
– Yok…
Kar?
– Yok…
Susuzluk?
– Hat safhaya varmak üzere.
Peki… Beklenti ne?..
Açık ve net değil mi?
Mevsimin özelliği; yağmur ve kar…
Sonbaharın zenginliği bunlar değil mi? Bir de o meşhur yaprak dökümü var.
Ağaçlar altında yürürken pastel renklerin yer aldığı, sarının hâkim olduğu o gazellerin üstüne basa basa şehir sokaklarında gezmek ne kadar hoş ve güzel oluyordu. Artık, bu durum yok. Yani, eskisi gibi sonbaharı bile yaşayamıyoruz. Çünkü, eskisi gibi yapraklar dalları terk edip, yerlere dökülmemekte ısrar ediyor.
Hoş… Bütün mevsimler değişti ya!..
Sanki ilkbaharda, kırkikindilerde nerede ise bir damla yağmur yağmayan bir zaman dilimi yaşanır da sonbahardan vazifesini yapması beklenebilir mi?
Zannetmiyorum…
***
Bugünkü durumumuzu nasıl bir duygu içerisinde değerlendirmeliyiz ki, içinde bulunduğumuz anı daha iyi anlayıp değerlendirebilelim. Düşünce ve isteklerimiz birbiri ile örtüşebilir; ama, içinde bulunduğumuz şartlarla düşünce ve isteklerimiz aynı oranda örtüşebilecek mi?
Bilindiği gibi, bu her zaman mümkün olmayabilir. Asıl bunun göz önünde tutulması gerekiyor.
Ne diyor, Eflatun?
Ruh – vücut ve zenginlik…
“Ruh ve vücuda hizmet etmesi gereken zenginliğe değer verin.” diyor. O, her ne kadar bunu salık verse de; oradan bakmakla burada bulunmak farklı bir olgu. Gerçi, farklı yerden bakmakla, farklı bakmak arasındaki bağı düşünmek gerekli. İkisinde de fark olsa, o fark bile farklı bir özellik gösterir.
Ben de Türkiye’den / Çankırı’dan dünyaya bakıyorum…
Çin, Uzakdoğu’da; galiba biraz uzakta kalıyor ve ortada gözükmüyor.
Putin, susuyor
Netanyahu, rünyanın gözüne bakarak; dört ana, dört ara yönlere baka baka işaret parmağını sallamaya devam ediyor. Bununla da yetinmiyor; eğilip yere, doğrulup havaya da parmak sallıyor.
Trump, konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor…
Gazze‘ye de bakalım mı?
Onlar çoluk çocuk, büyük küçük, kadın erkek; hepsi de ölüyorlar.
Ne demiştik: Dünya bakıyor, onlar öldürüyorlar…
Dilime dokunur söz sıralanır,
Türküler söz alır öz sıralanır,
Gönül yangın yeri köz sıralanır,
Umut bitti, sabır kalmadı yârân.
22.10.2025
Sadık SOFTA


Allah korkusu olmadıktan sonra kim olursa olsun, hepsinin amacı üstün olup başkalarına hükmetmek ve bunun için her yolu mübah görüyorlar, öldürüyorlar, işkence yapıyorlar, evlerini köylerini yurtlarını yıkıp yakıyorlar, haklarını gasp ediyorlar, çocuk kadın demeden öldürüyorlar VE Haçlı zihniyeti ve onun yalakası diğerleri de tüm olayları sessizce seyrederek ortak oluyorlar.
Titreyip kendimize gelemezsek bizi de değirmenin teknesine boşaltmakta zerre kadar tereddüt etmezler. İdare edenler zaten yurt dışında evlerini, yurtlarını yaptılar, işlerini kurdular zerre kadar geriye bakacak düşünce ve insafları yok.
Allah Yâr ve Yardımcımız Olsun