Sadık SOFTA
“…
Ve ben
Sırtımda abam
Elimde asam
Ayağımda çarığımla
Düşmüşüm yollara.”
Sadık Çakırsipahi, Düşmüşüm Yollara Şiirinde; dizelerinde kendisini tam bir gariban, hatta “elinde asası” ile tam bir tasavvuf erbabına benzettiği, bu dizelerde de görüldüğü gibi hayat karşısında aldığı tavrı sergiler. Zaman yolculuğunda yollara düşen Çakırsipahi;
“…
Ve ben
Gönlümde sevdan
Avuçlarımda zaman
Gözlerimde yaşlarla
Düşmüşüm yollara”
Diyerek zamanı avuçlarına alır ve gönlünde sevdası, gözleri yaşlarla dolu olarak hayatta yol almaktadır. Sevda vurgunu yüreği ile hayat yoluna düşmüş ve ilerlemektedir.
“…
Ve ben
İsyanımda duam
Ağzımda sigaram
Topukları çatlak ayaklarımla
Düşmüşüm yollara.”
Tam bir derviş görünümündedir. Ama “topuklarımda çatlak” sözü ile de toprakla haşır neşir olanların fiziki durumuna da uygun olarak kırsal kesim / köy insanlarını hatırlatan bir göndermede bulunmaktadır. O, isyanını bile dua ile karşılar. “Topukları çatlak ayakları” ile de olsa hayatı kesintiye uğratmadan yürür: “Düşmüşüm Yollara” diyerek de, belki hayatın karşısında tavır da alınsa yürünecek yollara işaret etmektedir. Bu yolda; “Açmışım gönlümü bu günden yarınlara Yunus gibi, Mevlana gibi” diyor ve ekliyor:
“Ve ben
Soluğumda hasretim
Hasretinde sevgin
Dalıp gitmişim geçmiş zamanlara
Düşmüşüm yollara.”
Düştüğü yollar bazen hatıralarla da olsa “geçmiş zamanlara” uğramayı da ihmal etmiyor. Hem öyle değil midir, her insan hem geçmişi, hem de geleceği ile yaşar.
Şair, Hatıralar şiirinde bu durumunu daha açık ve net koyar ortaya;
“Ne turnalar gelir artık
Ne de mahzun bakışlar
Gelenlerden bir haber yollar.
Yine de;
Saniyelik fotoğraflardan geriye kalan
Yaşanmış bir masal gibi
Gözlerimde asılı durur
Vurgun yemiş hatıralar.”
Maziye daldığında da onu pek güler yüzlü karşılamayan hatıralar vardır. Burada da “vurgun yemiş hatıralar” onu sarıp sarmalarlar.
Çakırsipahi, “Beni Sorarsan” şiirinde kendisinden de bahsetmektedir:
“Beni sorarsan; yine eskisi gibiyim
Yine gözlerim dumanlı,
Tebessümüm belirsiz
Ve ellerim nasırlı.”
Bir türlü üstünden atamadığı umutla karışık umutsuzluk halini korumaktadır ve “yine eskisi gibiyim” demektedir. Gözleri dumanlı, tebessümleri belirsizdir. Ama nasırlı olan elleri midir yoksa gönlü müdür bir belirsizlik vardır. Zaman zaman içinde bulunduğu durum ve umutsuzluk halini aldığını gösterir. Çünkü; “Bir beklediğim yok gelecek günlerden” diyebilmektedir. Her ne kadar; “yine eskisi gibiyim” dese de, bu eski günlerin ne kadar zamanı kapsadığı belirsizliği konusu da, bir ayrılık zamanının sürekli onu meşgul ettiği anlaşılıyor. Çünkü, hâlâ o zamanın etkisini yaşar, o zamanı ya da o ayrılık anını unutamamış ve o anı yaşarken, mazide yaşadığı anı yine aynı şekilde yaşamaktadır:
“Yine gözlerim dumanlı,
Tebessümüm belirsiz”
demektedir. Bu şairin hayatında uzun bir zaman diliminde etkili olduğu bir haldir. Anlaşılan bu hal daha uzun süre şairin hayatını etkileyerek sürecektir:
“Yüzümde mutsuzların acısı,
Saçlarım yine ak, yine kıvrık öyle
Hem bırak beni bir yana
Sen nasılsın onu söyle!”
Ömrünü sarıp sarmalayan bu etkiden bir türlü kurtulamadığı gibi; “Saçlarım yine ak, yine kıvrık öyle” fiziki bir değişiklik olmamış anlaşılan. Ama; “Yüzümde mutsuzların acısı” dediğine göre O, acıyı uzun süre taşıdığına vurgu yapıldığı gibi, hâlâ da devam ettiğine de işaret etmektedir. Ama bu durumda bile merak içindedir ve sorar:
“Hem bırak beni bir yana
Sen nasılsın onu söyle?”
“Gel” şiirinde Sadık Çakırsipahi, geçmişe dönük hatıralarda canlarına seslenerek umut içinde beklentisinin olduğunu belirtir. Bu beklentiden umudunu kesmemiştir.
“Belki bir gün yeniden aklına düşersem
Ellerimi bıraktığın yere gel.
Hala oradayımdır tek başıma
Eğer ki kapımı çalmamışsa ecel.”
Şairin mazideki durumunda pek bir değişiklik olmamıştır. Hala “ellerinin bırakıldığı” yerdedir. Umutlu bekleyişinin de sürdüğü anlaşılan şairin ölmemiş ise; “çalmamışsa ecel” aynı o günkü gibi beklemede olduğu andan bir kaybı yoktur. Aslında bir kırgınlığı da yoktur. Galeni kabullenen bir davettir onunkisi. Çünkü:
“Aldırmam sabahtan kararmışsa bulutlar.
Gönlümde gözlerinin aydınlığı var.
Unutturamadı nedense seni
Arkada kalan yıllar.”
“Kördüğüm” şiirinde:
“Kapanırken bir sayfa, açılırken yenisi,
Çözülmeli kördüğümler bir bir.
Ağlamak, dövünmek boş, hatırlamak iyisi,
Kader bu böyle yazıldıysa elden ne gelir?”
Son yıllarında yayınladığı bu şiiri kadere bir teslimiyet ruhu taşıdığını göstermektedir. Hatırlamakla yetinilmeli dediği bu şiirinde; ağlamak ve dövünmek boştur ve elden bir şey gelmediğini belirtir.
Bu şiiri, şairin hayatının tam manası ile bir özetidir. Bu yaşananları “yağmur sonrasında güneşle uyanan sessizliğe” benzetmektedir. Artık; “yorgun soluklanmalar gibi akmakta zaman” demekte, zamanı “durdurmaya” de güç yetmezdir. Ve hayatın bütün safhalarını yaşamış biri olarak son noktayı da koyar:
“Ve birden selâ sesleri ile herşeyi durduran,
Yağmur sonrasında güneşle uyanan sessizlik.
Belki de ilk ve son olan en mutlu an,
Duaya açılan eller, sonra boşalan kabristan.”