İÇİMİZDE
Kara Harp Okulunda her yıl 13 Mart’ta Atatürk’ün Harp Okuluna katılışının yıl dönümü kutlanır. En üst komuta kadrosunun, Ankara’daki bütün generallerin, bazı yıllar Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanların, üst düzey yargı mensuplarının da katıldığı çok görkemli bir tören yapılır.
Bu törenin en çarpıcı bölümü, yapılan sembolik yoklamadır. Öğrencilerin numaraları okunur, numarası okunan ayağa kalkarak “Burada!” der. 1279, 1280, 1281, 1282, sıra Atatürk’ün Harp Okulu numarası 1283’e gelir. Alay Komutanı 1283 der demez bütün Harbiyeliler ayağa kalkar ve yüreklerinden gelen heyecan ve hançerelerinden kopan gür sesleriyle “İÇİMİZDE!” diye haykırır.
Cumhuriyetimizin önemli her gününde ve her vesileyle Atatürk’ü, düşüncelerini, Millî Mücadele’yi ele alan pek çok etkinlik düzenlenir. Her 13 Mart’ta bizzat Harbiyeliler tarafından, senaryosu kendilerine ait, Atatürk’ü, Kurtuluş Savaşı’nı ve devrimleri ele alan bir tiyatro gösterisi profesyonel oyunculara taş çıkaracak bir maharetle sergilenir.
Şimdi milletvekili ve Millî Savunma Komisyonu Başkanı, eski Millî Savunma Bakanı, eski Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar; Tümgeneralliğinde Kara Harp Okulu Komutanlığı yapmıştır. Komutanlığı sırasında birinci görevi, her Harbiyelinin Atatürk’ün izinde, onun askerleri olarak yetiştirilmelerini sağlamaktı. Hulusi Akar, Harp Okulu eğitim öğretiminin birinci hedefinin Atatürk ilke ve inkılaplarına, cumhuriyete, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerine yürekten bağlı subaylar yetiştirmek olduğunu en iyi bilenlerdendir. Ve bu konuda görev süresince üstün gayret sergilemiştir.
Şimdiki Millî Savunma Bakanı, eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler, şimdiki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak, Harbiyeliyken 13 Martlar’da yapılan yoklamalarda Alay Komutanı Atatürk’ün numarası 1283’ü okuduğunda, yürekten “İÇİMİZDE!” diye haykırmışlardır.
“Atatürk içimizde” demek, “Ben oyum, onun yolundayım, onun askeriyim.” demektir. Bu bilinç, Harbiyeli’nin damarlarına işlemiştir. Basit bir slogan değildir. Hayata, davranışlara yansımıştır.
Teğmenler, ne yapmışlar? Mezuniyet töreni bittikten ve protokoldeki zevat tören yerinden ayrıldıktan sonra, mezun olmanın, ilk rütbelerini takmanın, hayata atılmanın coşkusuyla aldıkları eğitimin hasılası subaylık yemini etmiş; Mustafa Kemal’in askerleri olduklarını haykırmışlar. Özetle “Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak…” demişler. O yemindeki sözler her Türk’ün, her vatan severin “Ben de, ben de!” diye heyecanla katılacağı sözler. Cumhurbaşkanı, milletvekili yeminlerinin benzeri sözler. Hiçbir yasaya, hiçbir emre, İç Hizmet Kanun ve Yönetmeliğine, hiçbir yönetmelik ve yönergeye aykırılığı olmayan bir eylem.
Kimlerin rahatsız olacağı malum. Üstlerini azıcık kazıyın, bakın altından neler neler çıkacak. Türk Ordusu, son yıllarda yıpratıcı, çok ağır tuzaklarla karşılaştı. Çok ağır yaralar aldı. Bunların sağaltılması için çok büyük çabalar harcandı. O tuzakları kuranlar, ellerini ovuşturmaya, sinsi sinsi yeni kumpaslar kurmaya başladı.
Siz, eski ve yeni komutanlar, Harp Okulu’nda, Atatürk’ü içinde yaşatma, onun yolunda birer Atatürk olma bilinciyle yetiştirdiğiniz teğmenleri “Atatürk’ün askerleri” olduklarını söyledikleri için incelemeye alacaksınız, yeni tuzaklara düşeceksiniz öyle mi? Aklıma gelmişken sorayım “Zekeriya Öz. döndü mü?”
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist