İPİN UCUNU KAÇIRMAK
Her konuda bir sorun belirti vermeye başlayınca alınacak birkaç önlem sorunun büyütmesini önler. Zamanında yapılmayan müdahale, sorunun başa çıkılamayacak duruma gelmesine yol açar. Bir yangın, başlangıç anında küçük bir gayretle söndürülebilirken bir süre sonra durdurulamaz hale gelir. İtfaiyenin soğutmaya çalışmaktan başka yapabileceği şey yoktur. Yangın, yakacak bir şey kalmayana kadar sürer.
Enflasyon da böyledir. Yükselme eğilimi görülür görülmez alınacak minik önlemler yerine rakamlarla oynamak, durumu gizlemek, algı yoluyla olumlu görüntü vermek, enflasyon artışıyla eş değer maaş ve ücret artışlarını yapmamak enflasyonu körükler.
Bunları ekonomiden çok iyi anladığımı iddia ederek söylemiyorum. Ben 77 yıldır bu ülkede yaşıyorum. Kitaplar; profesörler ne derse desin, ben bizzat defalarca yaşadım. Nasrettin Hoca damdan düşünce “Bana doktor yerine damdan düşen birini getirin.” demiş.
Akıllar başa gelip gerçek veriler ortaya konsa, maaş ve ücretler enflasyon oranında artırılsa bile iş işten geçmiştir, artık çare olmaz. Dağdan inen çığ gibi enflasyon giderek artar. Siz ücret ve maaşları artırırsanız enflasyon o oranda hızlanır. Bir siz artırırsınız bir enflasyon artar. Maaş ve ücretleri hiç artırmasanız da artık çare olmaz. Üstelik sosyal patlamalara yol açar. Artık, o yangın yanacak hiçbir şey kalmayıncaya kadar sürecektir.
Enflasyon paniği, yurdu sarmıştır. Psikolojik etkisi, gerçek etkisini ikiye katlar. Parası olan altına, dövize koşar; fiyat artışlarından daha az etkilenmek için ihtiyacından çok fazla mal depolar. Borçlular sevinirken alacaklılar perişan olur. Ürettiklerinin, hizmetinin fiyatını artırabilenin elinde gerçek bir ölçü yoktur, fiyat belirleme insafına kalmıştır. Yapabilen kendi aklını, insafına göre zam yapar. Market çalışanları her saat etiket değiştirmeye yetişemez hale gelir. Herhangi bir şeyin gerçek fiyatı bilinemez. İnsanların bocalama içinde bir malın fiyatına bakarak ucuz mu, pahalı mı olduğunu anlayamadığı KAOS ortamı doğar.
Esnaf da haklıdır. Bir yakınım 1979’da “Raftaki malı on liraya satıyorum, yerine koyacağım mal 12 lira olmuş. Onu 15’e satıyorum, yenisini aldığımda 20 lira olmuş. Sermayem eridi gitti. Hiç satmayıp rafta tutsam daha iyiymiş..” demişti.
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist