
KADİR GECESİ KADER GECEN OLSUN!
GİRİŞ:
Kaderin Felsefî ve Dinî Temelleri
Kader, insanlık tarihi boyunca hem bireysel hem de toplumsal düzeyde büyük bir tartışma konusu olmuştur. Kaderin anlamı, onu ele alma biçimimiz, varoluşsal bir sorun olarak insanın iradesiyle örtüşüp örtüşmediği, felsefi bir derinlik taşır. Bu sorulara verilen cevaplar, yaşadığımız dünyanın yapısını ve insanın kaderi üzerindeki kontrolünü nasıl algıladığımızı belirler. Kaderin iki temel boyutunu ele alırsak, biri ilahi iradenin etkisiyle belirlenmiş bir yol olarak kader, diğeri ise bireyin serbest iradesiyle şekillenen bir süreçtir (Gökalp, 1931: 150). Bu çerçevede, kadere dair düşünceler farklı filozofların ve dinlerin yaklaşımında önemli farklılıklar taşır.
İslam’daki kader anlayışını örnek verirsek, Allah’ın insanın kaderini bir plan çerçevesinde oluşturduğuna inanılır. Ancak bu anlayış, insanın serbest iradesine yer bırakacak şekilde bir dengeyi ifade eder. Kaderin, insanların seçimleriyle şekillenen bir süreç olduğu, İslam düşünürleri tarafından sıkça dile getirilmiştir. Şemsi Tebrizi’nin dediği gibi, “gidilecek yol belli, fakat yol üzerindeki dönemeçler senin seçimlerine kalmış” (Tebrizi, 13. yüzyıl: 22). Bu, insanın hem Tanrı’nın iradesine tabi olduğunu hem de kendi iradesiyle yolunu çizebileceğini anlatan bir bakış açısıdır. İslam’da kader, aynı zamanda insanın hayatını şekillendiren bir dış gücün varlığını kabul etmenin yanı sıra, insanın çabasının da bir o kadar önemli olduğunu vurgular.
Kur’an’da, İsra Sûresi 13. ayette Allah, her insanın kaderini kendi çabasına bağladığını belirtir: “Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.” (İsra, 17:13). Bu ayet, insanın hayatını yönlendiren etkenlerin yalnızca dışsal güçler olmadığını, aynı zamanda bireysel çaba ve seçimlerin de bu kaderin şekillendirilmesinde önemli bir rol oynadığını vurgular. Burada insanın serbest iradesinin ve sorumluluğunun altı çizilmektedir. Kader, ilahi bir planın parçası olarak kabul edilirken, insanın iradesi bu plan içerisinde belirleyici bir yer tutar.
***
Toplum ve Kader: Sosyal Yapının Etkisi
Kaderi yalnızca bireysel bir olgu olarak görmek, toplumun bireyler üzerindeki etkisini göz ardı etmek anlamına gelir. Bir toplumun kaderi, bireylerinin kaderleriyle iç içe geçmiş bir yapıya sahiptir. Toplumlar, sosyal ve ekonomik yapılarındaki dinamikler sayesinde, bireylerin kaderlerini şekillendirir. Birey, toplumun sosyal yapısında var olmak zorunda kaldığından, kendi iradesini bu yapılar içerisinde bulur ve şekillendirir (Gökalp, 1920: 89).
Toplumlar, tıpkı bir bireyin hayatında olduğu gibi, kendi karakterlerinden doğan bir kaderi yaşarlar. Ekonomik krizler, toplumsal eşitsizlikler, savaşlar ve diğer toplumsal sorunlar, bireylerin kaderlerine etki ettiği gibi, toplumların kaderini de şekillendirir (Tönnies, 1887: 65). İslam düşüncesinde, bireyin ve toplumun kaderinin paralel olarak şekillendiği düşünülür; çünkü insan toplumu içinde yaşar ve bu toplum, onun kararlarını, seçimlerini etkiler.
***
Felsefî Bir Yaklaşım: Kaderin Derinliği ve İnsan İradesi
Kaderin üzerinde konuşurken, insanın seçimlerinin etkisini görmezden gelemeyiz. İnsan, kaderine tâbi olsa da, kendi iradesiyle bu kaderi şekillendirme gücüne sahiptir. Bu, bireyin yaşadığı zorluklar, karşılaştığı engeller ve sorunlarla daha güçlü bir insan haline gelmesi için fırsatlar sunar. Yaşadığımız olaylar, ekonomik sıkıntılar, toplumsal çatışmalar ve siyasi gerilimler, insanın iradesini ve bilinç düzeyini geliştirir (Schopenhauer, 1844: 102).
Toplumların kaderi de, bu bireylerin çabalarıyla şekillenir. Tıpkı bir istiridyenin içindeki kum tanelerini zamanla inciye dönüştürmesi gibi, bireylerin hayatlarında karşılaştıkları zorluklar da, onları olgunlaştıran ve anlamlı hale getiren süreçlere dönüşür. İnsan, kendi iradesiyle bu zorlukların üstesinden gelirken, aynı zamanda toplumun kaderine de etki eder (Nietzsche, 1886: 144).
“Her şeyin bir kaderi vardır, ancak kaderi değiştirecek olan da insanın kendisidir.” anlayışı, kaderin dinamik bir yapıya sahip olduğunu ve insanın bu yapıyı değiştirme gücüne sahip olduğunu ifade eder (Camus, 1942: 73). İnsan, karşılaştığı engeller karşısında çözüm üretmek zorunda kalır ve bu da onu, toplumun ve kendi kaderinin şekillendiricisi yapar. Burada dikkat edilmesi gereken bir başka önemli nokta da, insanın çabalarının, kaderi değiştirme kapasitesine sahip olduğunun vurgulanmasıdır. Bu, yalnızca dışsal koşullara karşı duyulan bir tepki değil, aynı zamanda içsel bir güçle, bireyin iradesiyle şekillenen bir dönüşümdür.
***
SONUÇ:
Kaderi Elimize Alalım.
Sonuç olarak, kadere dair düşüncelerimiz, yaşamın gerçekliği ile karşılaştığında şekillenir. Bir toplumun kaderi, bireylerinin kaderine bağlı olarak değişir. Kader, insanın içsel iradesiyle şekillenen bir süreçtir ve bu süreç, toplumun karakterine göre de değişir. İslam’da ve batı felsefesinde ortak bir tema vardır: Kaderin belirli bir yönü vardır, fakat bu yön, insanın seçimleriyle şekillenir (Sartre, 1943: 56).
Bu Kadir Gecesi’nde, kaderimizi elimize almalı ve irademizi kullanarak hayatın zorlukları karşısında güçlü bir duruş sergilemeliyiz. Her şeyin bir kaderi vardır, ancak bu kaderi biz şekillendiririz. İnsanın en büyük gücü, kendi kaderini oluşturma ve yönlendirme yetisidir. İsra Sûresi 13. ayette belirtildiği gibi, kaderimiz, kendi çabalarımızla şekillenir ve bizler bu çabaları sarf ederek hayatımızı yönlendirme gücüne sahibiz. Kaderin içinde, insanın iradesiyle değişebilecek bir alan olduğunu unutmamalı ve her anımızda bu gücü kullanarak geleceğimizi şekillendirmeliyiz.
26.03.2025
Av. Fahrettin ÖNDER
EDA Üyesi / Hukukçu / E. Öğ. Alb.

KAYNAKÇA
Camus, A. (1942). The Myth of Sisyphus, Gallimard.
Gökalp, Z. (1931). Türkçülük ve Turancılık, Milliyetçi Yayınlar.
Gökalp, Z. (1920). Türk Milliyetçiliği, Hüsnü Kitabevi.
Nietzsche, F. (1886). Beyond Good and Evil, Verlag von C.G. Naumann.
Sartre, J.P. (1943). Being and Nothingness, Gallimard.
Schopenhauer, A. (1844). The World as Will and Representation, C. Kegan Paul.
Tebrizi, Ş. (13. yüzyıl). Felsefi Düşünceler ve Kader Üzerine, Şemsi Tebrizi Risalesi.
Tönnies, F. (1887). Community and Society, Harper & Row.
Kur’an-ı Kerim, İsra Sûresi 13. Ayet (İsra, 17:13).