
TEĞMEN VE KOMUTAN
İhraç edilen teğmenlere hâlâ içim yanıyor. Teğmen; pervasızdır, ataktır, sözünü sakınmaz, haksızlığa dayanamaz, dünyayı düzelteceğini sanır. Bu özellikleri bazen onun çizmeyi aşmasına sebep olur. Harcayıvermek çok kolaydır. Yetiştirilmesinin nelere mal olduğu hesaba katılmazsa ülke, ailesi, teğmen çok şey kaybeder. Komutan, eğer komutansa, yani önderlik niteliklerine sahipse teğmeni dizginler; kazanır, yol gösterir, eğitir. Bir örnek:
Ben dokuz yıla yakın askeri okullarda yatılı okudum. Devlete maliyetim epey yüksekti. Asıl büyük maliyet harcanan maddi kaynaklar değil, bana harcanan emek, zaman, ülkemin benden beklentileridir. Benim yerime bir başkasının yetiştirilememesidir. O dokuz yıl geri alınamaz. Bir çırpıda harcayıvermek, bütün bunları yitirmektir.
Çiçeği burnunda teğmenim. 1966’da Harp Okulundan mezun olmuş, 1967’de kıtaya atanmışım. 1968-69, İskenderun Akçay’da Kıbrıs Değiştirme Birliği için İki büyük baraka inşa ediyoruz. Barakalar ancak bir sonraki değiştirme birliğine yetişecek. Bin bir türlü eksiklik, imkansızlık var. Bölüğü gece yarılarına kadar çalıştırıyorum. Araba farları ışığında beton döküyoruz. Bölük çadırda kalıyor. Mevsim kış, sürekli yağmur yağıyor. Amanos dağları üzerinde “Yarık Kaya” denen, sert rüzgârlar üreten bir derin vadinin tam karşısındayız. Sık sık fırtına çıkıyor, çadırlarımızı, barakaların inşa edilmiş kısmını uçuruyor, eğip büküyor.
Bu arada pek çok karışanımız var, çalışmaktan değil, her birine ayrı hesap vermekten bunalmış durumdayım. O sırada Tuğgeneral rütbesinde Tümen Komutan Yardımcısı olan sonranın Magosa Fatihi Rahmetli Korgeneral Osman Fazıl Polat; Kıbrıs Değiştirme Birliği Komutanı Kur.Alb.Nermi Alyanak’tan bizim çalışmalarımızla ilgilenmesini istemiş. Aramızda emir komuta bağı olmayan Alb. Alyanak, her gün defalarca gelip emirler vermeye başladı. Benden her sabah ayrıntılı yoklama getirmemi istedi. Kulak arkası ettim, unutmuş gibi yaptım. Ertesi gün geldiğinde hatırlatıp kızdı. Canım burnumda, cebimdeki küçük defterden bir yaprak yırtım üzerine genel mevcut şu, hazır mevcut bu yazıp odasına gittim. Selam verip kâğıdı uzattım.
Bundan sonrası korkunç. Alb. “Bu ne, ben senden kaç marangoz, kaç duvarcı vb. nerede çalışıyor; ayrıntı istedim.” diye kızdı. Hazırlıklıyım, kafamda bir senaryo oluşturarak gitmiştim. “Baş üstüne, öyle getiririm. Yalnız çimentomuz bitiyor, acil temin edilmeli.” dedim. Alb. “Amirlerine, teminden sorumlu olanlara söyle.” dedi. Aklım sıra taşı gediğine koydum, “İzin verin, o zaman yoklamayı da onlara vereyim.” dedim. Büyük terbiyesizlikti. Alb. kızardı, morardı, defol diye bağırarak kovdu beni. Aradan bir saat geçti geçmedi, Kırıkhan’daki taburumdan tabur komutanım rahmetli Yarbay Enver Yeğin geldi. Osman Fazıl Polat Paşa, “Git o teğmeni hizaya getir, ben gidersem çok fena olur.” diye telefon etmiş. Çok ağır olmayan bir fırçayla atlattım durumu. Alb. Alyanak, bir daha da inşaata gelmedi. Osman Paşa’nın sinirine hakim olması, cezalandırmayı bir sınır koymadan tabur Komutanıma havale etmesi de ayrı bir büyüklüktü. Tabur Komutanım, Enver Yeğin hayat boyu örnek aldığım eşsiz bir insandı. Konuyu olabildiğince yumuşatmıştı. Bunda bizim tatil, gece, gündüz demeden gayretle çalıştığımızı görmelerinin de payı vardır sanırım.
Sonrası benim için utanç, Alb. Alyanak için onurlu anılarla dolu. Aradan bir yıl geçti. Bir yıl önce Kıbrıs’a gidenler döndü. Ben yine İskenderun, Akçay’da yol, atış alanı, teraslama inşaatlarında çalışıyorum. Tümen Komutanı geldi. Arabasından inerken koşup karşıladım. Arabadan bir de Tuğgeneral indi. Yeni geleceği söylenen Tümen Komutan Yardımcısı olmalıydı. Bir baktım. Nermi Alyanak. “Eyvah, şimdi hapı yuttuk.” dedim. Artık kim bilir bana neler yapardı? Tümen komutanı benimle bir şeyler konuştuktan sonra yürümeye başladı, ben arkasından yürümek üzereyken geri kalan Nermi Paşa gülümseyerek elini uzattı, yanağımı okşadı, “Nasılsın?” dedi. Kini olmadığını ima ederek beni rahatlattı, büyüklüğünü gösterdi.
Nermi Paşa, zaman zaman tümene vekâlet etti. O sırada İstihkâm Şube Müdürlüğünü yürütüyordum. Daha sonra İslahiye’de 49.Tugay Komutanlığı döneminde de yakınlığımız oldu. Bana teveccüh gösterdi. Örnek bir asker, muhteşem bir insandı. Bir ara Ordu Valiliği de yaptı. Eh, iyi ki harcamamışlar; ben de pek fena bir subay olmadım.
26.03.2025
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist
