![](https://www.etkindusunceakademisi.org/wp-content/uploads/2024/09/a027601cf3a00f36744df45873a076c8.jpg)
KIZIL ELMAYA HEY!
KIZIL ELMAYA!
Çankırı’da, yaygın olarak bilinen ve iki kişinin karşılıklı, yere diz vurarak oynadığı bir oyun vardır. Bu, Türkiye’de yaygın olarak bilinen ve “Genç Osman” adı ile anılan türkü / destanın oyunudur.
Bilindiği gibi, genç / çocuk yaşta bir Türk yiğidinin şehadetini anlatan bu destanın sözleri ve bestesi ne hikmetse oyun havasına dönüşmüş ve oyun olarak da oynana gelmiştir. Bu destanın sözleri (Çankırı varyantında) arasında bir kıtada şöyle deniyor:
Atamdan öğrendim ata binmeyi
Pirimden öğrendim kılıç çalmayı
Mevla’dan isterim Kızıl Elma’yı
Yan anam yan bana derler Genç Osman…
Bu destanda yer alan konu, tarihte dün olduğu gibi bu gün de oynanan oyunun bir tekrarından başka bir şey değildir. Çünkü o gün gelen düşman “Bağdat”ı “pay-laşıp” bölüşmeye kalkmışken, bugün için sahayı daha bir genişletmiş ve Osmanlı İmparatorluğu’nu türlü oyun ve desiselerle, “yedi düvel bir araya gelip” etkisiz hale getirmiş, kendi çizdikleri ve oluşturdukları sınırları da artık tanımaz olma yolunu benimsemişlerdir.
Kâfir geldi Bağdat elini bastı
Minareyi yıktı çanları astı
Allah Allah diyen dilleri kesti
Koç gibi meydanda döndü Genç Osman
“1633’te Osmanlı ordusu üçüncü defa Viyana önünde göründü. Tehlikede olan şehri Leh Kralı Jan Sobieski’nin ordusu koruyordu.
Yıllardan beri taarruzda olan Osmanlı ordusu bu defa mudafâya geçti. Kısmen Hıristiyanlık duygusunun yarattığı tesânüt ile, daha ziyade XI. Innotsent ve imparator Leopold’un maddî fedakârlıkları sayesinde, Avrupa’nın her tarafından toplanan haçlılar ve onlarla birlikte on binlerce Macar askeri 1686’da, eski Macar payitahtını (Türk “Kızıl Elma”sı), Budin’i geri aldılar.” (Rasonyı, 1993, 207)
Dünün Mehmetçiklerinden biri olan Genç Osman gibi nice Koç Yiğit Mehmetçikler de bugün tuzaklansa bile Kuran-ı Kerim’i yere bırakmalarına müsaade etmiyor, onlara da gereken dersi vermekten geri kalmıyor.
Dün, açıktan birleşerek, Haçlı ordularını bu milletin temsil ettiği devletin üstüne sürenler, daha asil, daha mert imiş. Bugün, aynı şekilde fikirde birlik yapıp, Türk düşmanlığına soyunan özgürlükçü!, demokratik!, insan haklarını savunan! Batı, minareyi çuvala saklamaya çalışmış, bunun mümkün olmadığı meydana çıkmış böylece, ikiyüzlü, kalleş, namertlik adına ellerinden ne geliyorsa yapmaya çalışmaktadır. Bunu yaparken de, milletler arası hukuk, birebir antlaşmalar ve dolayısı ile bu yöndeki bütün değerlerden yoksun olduklarını gözler önüne sermişler, bütün dünyaya cibilliyetlerinin ne olduğunu göstermişlerdir.
Türkü tanımak istiyorlarsa, suskunluğunun ne anlama geldiğini bilmek zorundadırlar ve tarihin sayfalarında yer alan Türk kimliğini, Türk’ün duruşunu iyi mütalaa etmek zorundadırlar.
Bunun açık delilini de en son Kıbrıs’ta yaşanan olayda görmüşlerdir. Türk bayrağını indirmeye kalkan, sessiz sedasız soysuzca bir davranışta bulunanlar, dünyanın gözü önünde gereken dersi bir daha almışlardır.
Dünya unutmamalıdır ki, Türkiye, “yurtta sulh, cihanda sulh” sözü ile kendini özdeşleştirmiştir. Bu da günümüz Cumhuriyet idaresince titizlikle uyduğu bir düsturdur. Yoksa, bizim naramızı bütün dünya duyar ve sınır ya da sınırlar kalır mı bilinmez. Yeter ki Mehmetçik, kükreyip duygularını şaha kaldırmasın.
Kızıl elmaya hey, kızıl elmaya…
“Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin.”
Sadık SOFTA
Eğitimci / Halk Bilimci / Şair / Yazar
![](https://www.etkindusunceakademisi.org/wp-content/uploads/2024/09/Sadik-SOFTA-1.jpg)
![](https://www.etkindusunceakademisi.org/wp-content/uploads/2024/09/images-3.jpeg)