MANİSA’NIN KURTULUŞU VE HARMANDALI ZEYBEĞİ
Bu gün Manisa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü. Kim bu düşman? Fiilen Manisa’yı işgal eden Yunanlı, Yunan İşgalinden önce Tunus asıllı bir bölük ile gelen Fransız mı, onların beyni ve destekçisi İngiliz mi? Fiiliyatta bunlar ve içerideki yerli işbirlikçileri mi? Yerli işbirlikçileri, Rumlar ve Ermeniler mi sadece? Mutasarrıf Hüsniyadis, o zamanın hükumeti ve o hükumetin nasihat heyetinde yer alanlar bilinmemeli, hafızalardan silinmeli ve unutulmalı mı?
Nasıl oldu da üç kıt’aya hükmeden Osmanlı Türk İmparatorluğunun Ana Yurdu işgal edilebildi?
Trablus, Balkanlar, 1. Dünya Savaşı’nda, Galiçya, Çanakkale, Süveyş Kanalı, Arabistan yarımadasında, Allah rızası ve devlet, vatan toprağı, milletin namusu için kanlarını gözlerini kırpmadan döken şüheda, gâziler, yorgun ve bitap amma inançlı ve inançlarından dolayı Millî Mücadele Destanı‘nı yazarak şeklen kutladığımız kurtuluş günlerini sağlayanlar kimlerdi?
Manisa, Mutasarrıf Hüsniyadis, Heyet-i Nasiha ve işbirlikçilerinin telkin ve baskıları ile tek kurşun atmadan teslim oldu. Öyle mi? Öyle.
Peki! İlçeler? Saruhanlı, Salihli cepheleri nasıl ve kimler tarafından kuruldu ve Yunanlı ya nasıl kök söktürdüler? Allah onlardan ve bu gün onları yazanlardan razı olsun. Peki yazanları destekliyor, teşvik ediyor, yazdıklarını çoğaltıyor, öğretilmesini ve öğrenilmesini ne ölçüde sağlıyoruz? Yunan mezalimini anlatan yayınlarımız, daimi sergilerimiz, müzelerimiz var mı? Maalesef yok.
Millî Mücadele kahramanlarımızın heykellerini diktik mi? Parklara, bahçelere, cadde ve sokaklara isimlerini verdik mi? İstisnalar kaideyi bozmaz. Çanakkale Şehitleri Anıtı ve harika bir müzemiz var. Pazar günleri ve mesai saatleri dışında kapalı. Şehit Makbule Hanım Parkı var. Bahri Bey Caddesi var. Kaç Manisalı Bahri Bey’in ve Müftü Alim Efendi’nin Millî Mücadele’deki hizmetlerini biliyor?
İşte bunlar bilinmediği için Millî Ruh zayıflıyor. 1980 öncesi tehdidi, 1984 yılından bugüne PKK’nın katliamlarını unutabiliyor, Millî Bayramlarımız da törenlerin örselenmesine aldırmıyor, tarih yazan ve yazdırtan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, millî ordumuzun itibar kaybına göz yumabiliyoruz.
Hainler, Türk askerine ilk kurşunu sıkan birinin heykelini dikebiliyor, kendi halkını katledenlerin mezarlıklarına şehitlik adını verebiliyor, Ağrı isyanının yıl dönümünde Küçük Ağrı Dağı’nda, ağır silahları ve üniformaları, sözde bayrakları, milletvekilleri ile tören yapabiliyor, İŞİD’e karşı savaşta silah talebinde bulunup ordularımız işbirliği yapsınlar, diyebiliyorlar.
Ve biz 30 Ağustos tarihinden bugüne kurtuluş günlerini kutluyoruz.
Şehir, bayraklar ile süslendi, çelenkler konuldu, konuşmalar yapıldı.
Şiirler okundu.
Kırkağaç Jandarma Tugay Komutanlığından birtakım asker mehter marşları ve Atatürk’ün sesi ile muhteşem tüfekli hareketler gösterisi sundular.
Kahraman ordumuz ile bir kez daha gurur duyduk; Büyükşehir Belediye Başkanlığı Halk Dansları ekibi Harmandalı oynadı. Neden Harmandalı, sadece yörenin oyunu olduğu için mi, mânâsı, neyi anlattığı neden oynandığı bilinerek mi?
Sovyet Rusya, Boğazlar meselesinde hak iddia etmekte, Ekim devriminin yıl dönümü ve Reis-i Cumhur Gâzi Mustafa Kemal Atatürk, Rus Büyükelçiliğinde yapılacak törene çağrılır.
Atatürk gider, yemekte dans müziği çalınır iken, Büyükelçi Karain, Atatürk’e dans edip etmeyeceğini sorar.
Atatürk, ”Tabii, Harmandalı oynarım, çalsınlar.” der.
Kalkar, Oynar, döner ve Karain‘e, ‘‘Siz, bu dansın manasını bilir misiniz?” diye sorar ve anlatır. ”Bu oyun, tek veya takım halinde oynanır, tek oynamak, tek başıma kalsam da ben varım, var olacağım, Ben Türk’üm, takım halinde olmakta birliği ve beraberliği ifade eder. Oyuna başlamadan silahlar kontrol edilir, bu her saldırıya karşı her an hazırlıklıyız demektir. Kartal kanadı misali açılan kollar Selçuk kartalıdır, hakim olduğumuz ve komşu coğrafya yı her an göklerden dikkat ve gurur ile gözlediğimizi, tehlikeyi gördüğümüzde anında üzerimde süzülüp yok edeceğimizi ifade eder. Attığımız her adım, bastığımız yer benimdir, her diz vuruşumuz, vatan toprağına ve devlete saygımızın ifadesidir. Biz bu oyunda anlatılan gibi göklerde uçar gerektiğinde Sibirya steplerinde bile yürümesini biliriz.“ der. Karain, ertesi gün ülkesine döner ve Rusya susar.
İşte, bu oyun bize göre, dosta güven, düşmana korku verir. Her fırsatta izleyin, öğrenin oynayın.
İzlerken , kızlarımızdaki letafeti, erkeklerimizdeki öz güveni, hepsindeki gururu, birliği ve beraberliği görün ve Büyük Türkiye’nin umudu her yaştan insanımızı alkışlayın.
Selam ve Dua ile…
M. Yavuz ELBİRLER
EGM E İsth. D. Bşk.