MÜSLÜMAN KILIĞINDAKİ DÜŞMAN!
MÜNAFIKLAR…
Allah-u Te’ala’nın varlığına, birliğine ve O’nun peygamberine inandığını dili ile söyleyip kalbi ile tasdik etmeyen kimselere münafık denir.
Müslümanlar arasında yaşadıkları için Müslümanlara en fazla fenalığı dokunanlar ve kendilerine karşı en fazla tetikte durulması gerekenler bunlardır.
Müşrikten de kafirden de tehlikelidirler.
Çünkü, gerçek yüzlerini göstermezler.
Etraflarını kendilerine inandırarak uyuttuktan sonra zehirlerini akıtırlar.
Bir ayet-i kerimede onlar hakkında şöyle buyurulmaktadır:
’’Hiç özür beyan etmeyin. Çünkü, siz inandıktan sonra inkâr ettiniz.’’ (Tevbe; 66)
Asr-ı saadet’ten sonra İslam âlemine en büyük kötülüğü yapan kişiler münafıklardır.
Gerçek yüzlerini gizledikleri için onlardan sakınmak zordur.
Allah-u Te’ala Kur’an-ı Kerim’inde her fırsatta münafıkları lanetlemiş ve onların durumlarından mü’minleri haberdar etmiştir.
Bunlarla cihad etmek hususunda, Resulullah Aleyhisselam’a dahi emir buyurmuş, hususiyetle Münafikun sure-i şerifini indirerek münafıkların sahtekârlıklarını ortaya sermiştir.
Allah-u Te’ala münafıkların bir kapıdan girip diğer kapıdan çıktıklarını ve hep bu hal üzere olup, kalplerinde ise, tam bir küfür taşıdıklarını Ayet-i kerime’sinde beyan buyurmaktadır:
’’Size geldikleri zaman; İnandık!’’ derler. Halbuki yanınıza kafir olarak girip kafir olarak çıkmışlardır.
’’Allah onların gizlediklerini daha iyi bilir.’’ (Maide; 61)
Diğer bir ayet-i kerimede şöyle buyuruluyor:
’’İtaat ettik!’’ derler. Fakat senin yanından ayrıldıktan sonra, içlerinden bir kısmı, sana söylediklerinin tersine geceleyin plan kurarlar. Allah da onların geceleyin tasarladıklarını yazmaktadır. Onlardan yüz çevir ve Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter!’’ (Nisa; 81)
Allah-u Te’ala ayet-i kerimesinde onların dinleri hususunda şaşkın olduklarını, şeytanın onları tereddüte düşürdüğünü beyan buyurmaktadır:
“Ne onlarla olurlar, ne bunlarla olurlar. İkisinin arasında bocalayıp dururlar.” (Nisa; 143)
Ne mü’minlere uyarak tam mü’min olurlar, ne de kâfirlere uyarak müşrik olurlar.
Ne mü’minlere katılırlar ne de kafirlere.
“Sizden olmadıkları halde sizinle beraber olduklarına yemin ederler.” (Tevbe; 56)
Halbuki onların kalpleri, dillerinin söylediğini inkar etmektedir.
Kalpleri inkar ettiği için onlar mü’min değildirler.
“Allah onların kalplerini imandan çevirmiştir.” (Tevbe; 127)
“Şüphesiz ki Allah zalimler güruhunu hidayete erdirmez.” (Maide; 51)
Şu halde onları dost edinenler de onlardan olur.
“Kalplerinde hastalık bulunanların;
Devir onların lehine döner de bize bir musibet erişir diye korkuyoruz, diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün.” (Mâide; 52)
Hem dünyaları hem de ahiretleri harap olmuştur.
“Allah’ın gadap ettiği bir toplulukla dostluk kuranları görmedin mi?” (Mücadele;14)
İman ettiklerini iddia eden münafıklar, gadaba uğramış yahudileri dost edinmişlerdir.
“Onlar ne sizdendir, ne de onlardan.” (Mücadele; 14)
Çünkü onlar münafıktırlar.
Her iki zümre arasında bazen o tarafa, bazen bu tarafa gidip gelirler.
“Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.” (Mücadele;14)
“Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür!” (Mücadele; 15)
Son derece şiddetli ve elem verici azap, cehennemin en alt tabakasıdır.
Yaptıkları bu kötü şey; kafirleri dost edinmeleri, buna karşılık mü’minleri aldatmaları, onları Allah yolundan çevirmeleridir.
İşte bundan dolayı Allah-u Te’ala şöyle buyurmaktadır;
“Onlar yeminlerini kalkan edinip Allah’ın yolundan alıkoydular.” (Mücadele;16)
Münafıklar Hakk kelamını işitmek istemezler.
Kur’an-ı kerim ayetlerini dinleyip, emir ve nehiylerini dikkate almazlar.
Hükümlerindeki hikmetleri idrak etmezler.
Ayet-i kerimelerde şöyle buyuruluyor:
“Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var?” (Muhammed; 24)
Kalpleri katılaşmış ve kararmıştır.
Küfür kilitleri ile kilitlenmiş ve kapanmıştır.
Artık o kalplere ne nur girebilir ne de iman.
“Hidayet kendilerine apaçık belli olduktan sonra arkalarını dönenlere, yaptıklarını şeytan hoş göstermiş ve onları uzun emellere düşürmüştür.” (Muhammed; 25)
“Kalplerinde hastalık olanlar, yoksa onların kinlerini Allah’ın asla dışarı vurmayacağını mı sandılar?” (Muhammed; 29)
Bir ayet-i kerimede şöyle buyuruluyor:
“Kalplerinde bir hastalık mı var bunların? Yoksa şüphe mi ediyorlar? Veya Allah’ın ve Resul’ünün kendilerine haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır! Onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Nur; 50)
Hz. Huzeyfe, “Bugün münafıklar Resulullah Aleyhisselam zamanındakilerden daha kötüdür.” dediğinde; “Nasıl olur?” diye sordular. Bunun üzerine; “O zaman nifaklarını gizliyorlardı, bugün ise aşikar yapıyorlar.” cevabını verdi. “Allah hiç şüphesiz ki iman edenleri de bilir, münafıkları da bilir.” (Ankebut;11)
Doğduğumuz yeri seçemeyiz. Ama ait olduğumuz yeri biz belirleriz. Üst kültür için ne etnik köken ne de din belirleyicidir. Bu gerçeklik nedeniyle Gâzi Mustafa Kemal Atatürk, ‘Ne mutlu Türk’üm diyene” demiştir. Doğana değil…
Hep birlikte, dirlik içinde, ayrısı gayrısı kalkarak, muhabbetle, bolluk ve bereket içinde, neşe ve sağlıkla, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ile yüzyıllar boyu kutlamaları daim olsun.
Ulu Önder Atatürk ve silah arkadaşlarını, Kurtuluş Savaşı’nın maddî manevî fedakârlık yapan kadın, erkek, çocuk ve yaşlı tüm kahramanları saygı, muhabbet ve minnetle anıyoruz.
Tinleri kut bulsun.
Durakları uçmak olsun. Yerleri uluların yanı olsun.
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.
Esen, Huzurlu, Mutlu kalın..
28.10.2024
M. Hüseyin OĞUZ
Jeoloji Mühendisi