TERÖRİSTLE MÜZAKERE
Terör örgütü ile müzakere yapılmaz; çünkü en azından onların bazı isteklerinin karşılanmasını gerektirir. Buna rağmen, terör örgütünün terörden vazgeçeceğini sanmak, saflık olur. Örgüt, kısa bir duraklamadan sonra kaldığı yerden teröre devam edecektir. Terör örgütü devlet değildir, uluslararası hukukla bağlı değildir, sözüne güvenilmez. Adı üzerinde, kanlı, vahşi, insanlık dışı eylemleriyle tanınır.
Pek küçük çeteler dahil, bütün terör örgütleri özellikle güç elde edilen çok pahalı silahlar için maddî desteğe muhtaçtır. Bu yüzden her örgüt, kendisine dış destekler bulur. Bir ülke ile sorunları, emelleri bulunan ülkeler kendi adlarına vekâlet savaşı yapacak terör örgütlerini silah, para, istihbarat temin ederek desteklerler.
Bir terör örgütü dış destekler bulmuşsa ya da doğrudan bir dış güç tarafından kullanılmak üzere kurularak sahaya sürülmüşse, onunla müzakere yapmanın yararı da imkanı da yoktur. Terör örgütü, kendisini destekleyen dış güçlerin onaylamayacağı hiçbir müzakereye ve anlaşmaya girişemez.
Bu durumda yapılacak tek müzakere, terör örgütünü destekleyen güçlerle, sizden istenenler üzerinden olabilir. O dış güçlerle müzakere, ancak adam gibi bir dış politikayla ve kazan kazan yöntemiyle olur. Bir yandan bu desteğin kesilmesine çalışılırken bir yandan da terör örgütü güçle çökertilir.
Bu durum hâlâ anlaşılamadığına göre, siyaset erbabına örnekle anlatmakta yarar var.
Hukukun olmadığı bir zaman ve ortam. Bir adam; elinde silah, babanızdan kalma tapulu evinizi ona bırakıp gitmenizi istiyor; camlara, kapıya ateş ediyor; çocuklarınıza zarar veriyor. Bu adamın arkasında size dost görünen güçlü imkanlara sahip bir komşunuz var. Komşunuz düşmanlığını açık etmeyip sizden yanaymış gibi rol yapıyor. Bu adamla neyin müzakeresini yapacaksınız? Müzakereye oturmak, evi olmasa da bir şeyleri vermeye razı olduğunuz anlamına gelmez mi? Şantajcı örneğindeki gibi bir ara durup, sonra elde ettikleriyle yetinmeyip evi elinizden alana kadar teröre devam etmeyeceğinden emin misiniz?
Tek çare, o adamı pişman olup aman dileyene kadar hırpalamaktır. O da yetmez, bir daha sizi rahatsız edemeyeceği hale getirmektir. Meselâ; elini, kolunu kırarsınız, tedavi görse de yürümeye bile mecali kalmaz. Bunun başka çözümü yoktur.
Düşmana düşmanın silahıyla karşılık verilir. Düşmanın topu varsa sizin de olmalı, tankı varsa sizin de olmalı. Sizin topunuz düşmanınkinden daha uzağa atıyorsa, tankınızın zırhı daha kalınsa savaşı siz kazanırsınız. Düzenli ordu, düzenli orduyla savaşır. Terörle mücadele özel kuvvetlerin işidir. Terörle etkin mücadele benzer biçimde terör yaratılarak yapılır.
Diyelim ki Suriye’de bir terör örgütü birden fazla dış gücün koruması altındadır, devletleşmektedir. Doğrudan müdahale edemiyorsunuzdur. Teorik olarak sizin de desteklediğiniz bir terör örgütünüz olur ve orada kurulan garnizon devlete misliyle terör saldırıları düzenler. “Çalma kapımı, kırarım kapını.” en etkili yöntemdir.
Bakın eşiniz, tam evinize saldıran teröristi yere çalacağınızda kolunuza yapışıp sizi engelliyorsa; ev halkından birileri, teröriste şirin görünmeye çabalıyor; börekler, tatlılar ikram ederek imana geleceğini sanıyorsa işiniz daha da zorlaşmıştır. Kararlı bir duruşunuz yoksa, bir sert görünüyor bir gevşiyorsanız, müzakereye hevesliyseniz, arada bir nara atıp hey heylenseniz de bir etkisi olmaz. Dinsizin hakkından ancak imansız gelir.
“Bunu yapacak gücüm de cesaretim de yok.” diyorsanız, hiç müzakereyle filan uğraşmayın. Daha fazla zarar görmeden evin anahtarlarını verin, küçük bir bavula sığdırabildiğiniz kadar bir şeyler koyup evinizi terk edin.
28.10.2024
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist