NELERLE UĞRAŞIYORUZ? NELERLE UĞRAŞMALIYIZ?
- Toplum olarak “Günlük” ve “Sezonluk” yaşıyoruz; daha ötesini yaşamak, görmek, bilmek ve insanlık yararına ideallere odaklanmak imkânsız gibi.
- Hem ülkemiz hem de dünya insanlarının büyük çoğunluğu ekonomik yönden oldukça zayıf koşullarda yaşamını sürdürmekte. Dünya nüfusunun azımsanmayacak bölümü ise, açlıkla karşı karşıya…
- Son yarım yüzyılda dünyanın değişik coğrafyalarındaki savaşlarla milyonlarca insan öldü, milyonlarcası ise sakat kaldı veya psikolojik sorunlarla yaşama tutunma gayretinde.
- İran-Irak Savaşı, Afganistan – Irak – Suriye’nin işgali, İsrail’in Gazze işgali, Ukrayna – Rusya Savaşı, Türkiye’nin terör örgütü PKK (YPG=PYD), İŞİD’le mücadelesi…
- İçi boş, gerçekçi olmayan dinî ve millî söylemlerle toplumların kandırılması, uyutulması ve gönüllerin yapay biçimde hoş tutulması…
- Emeklilerin devletin başına yük olduğu söylem aymazlıkları, kıt kanaat geçinen emeklilerin idam mahkûmu konumunda yaşam şartlarına itilmesi.
- İşsizliğin tavan yapması, milyonlarca gencin tembelliğe, asalaklığa zorunlu olarak itilmesi ve idealsiz gençlerin artması…
Bunlar ve başkaları hem ülkemizin hem de insanlığın temel sorunları olarak gündemde bulunmakta; hatta, adı henüz konmamış birileri bu türden gündem maddelerinin ortadan kalkmasını engeller gibi tavır ve uygulamalara imza atmaktadır.
Gidiş, iyi değildir; lehe çevirmek de çok zor ve sıkıntılıdır.
***
Yukarıdaki önemli ve acı gerçeklerin yanı sıra, gözlerden uzak tutulan başka temel gerçekler de vardır ki, bırakınız toplumları, toplum önderi aydınların bile çoğunluğu bu gerçekleri bilmez, görmez / bilmek de, görmek de istemez.
Önümüzdeki aylarda / yıllarda yeni “İKİZ GÖKDELEN” olayları yaşayacağız, diye düşünüyorum.
Dünya siyasetine ve ekonomisine yön veren Küresel Güçler; nasıl senaryo gereği İkiz Gökdelenleri yıkmış; akabinde Afganistan’ın işgaline dayanak hazırlamış ise, benzer olayları yakın süreçte yaşayacak gibiyiz.
Hatırlayınız; Pentagon ve İkiz Gökdelenler’e saldırıları yapan Usame Bin Ladin ve İslam terör örgütü TALİBAN ve EL KAİDE idi. Böyle gösterilmiş, böyle inandırılmıştı. Küresel Güçlerin hakimiyetindeki AB ve ABD medyası böyle yazmış, böyle konuşmuş ve insanlığı böyle yönlendirmişti.
Onlara göre; en tehlikeli terör örgütü üyeleri MÜSLÜMAN’dı. Öyleyse, Müslümanlar, yani İslamiyet; Batı Dünyası ve insanlık için büyük tehlike oluşturuyordu. Bu tehlikeden kurtulmak için operasyonlar yapılmalı ve teröristler cezalandırılmalı idi. Oysaki, terör örgütleri olarak gösterdikleri TALİBAN, EL KAİDE, İŞİD ve benzerleri, AB ve ABD sermayesi ile kurulmuş, desteklenmiş ve yönlendirilmiş örgütlerdi. Bu önemli gerçeği, insanlık görmedi, bilmedi.

***
“Corona” adından ilk söz edişler, araştırmalar, senaryoların masaya yatırıldığı ve uygulamaların başlatıldığı 60’lı yıllar iyi takip edilmedi. Pek çok ülkede olduğu gibi, ülkemizde de siyasetçilerimiz, üst düzey bürokratlarımız ve aydınlarımız dünyadaki olayları çok yönlü takip edebilecek, mukayese ve analiz yapabilecek yetenekten uzak kaldılar. Batı’nın insanlık zararına uygulamalarına alternatif senaryolar üretebilecek yetenekten uzakta kalmakla yetinmediler; ayrıca, onlarla belli koşullarda iş birliği yaptılar.
Günümüzde de durum pek değişmiş sayılmaz. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ = WHO) kararlarına ülkemizin de uyma kararında bulunması, bu düşüncenin doğruluğunu belgeleyen küçük bir örnektir. Neticede bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de 2019-2022 arasında YAPAY SALGIN kaosu yaşandı. Bu kaos, Dünya Sağlık Örgütü (Dolaylı da olsa CIA) temsilcileri gayri millî ve gayri insanî rantiye düşkünü, milliyetsiz, şarlatan, sözde bilim insanlarının açıklamaları ile desteklendi ve insanlar KANDIRILDI. Nitelikli ve vicdanlı tıp bilim insanlarının açıklamaları ve zaman içinde DSÖ’nün yalanlarının açığa çıkması sonrasında; anlaşıldı ki, insanlık DEV OYUNLARA VE DAYATMALARA maruz bırakılmış ve İNSANLIK ETKİSİZ KILINMAK istenmiştir.
Küresel Sermaye ve onlara bağlı uluslararası kuruluşlar, bu türden insanlık zararına uygulamalarına geçmiş yıllar ve yüzyıllarda olduğu gibi, gelecekte de sürdürecektir. İnsanlık, bu türden şeytan temsilcilerinin taarruz ve senaryolarına hazır olmak zorundadır.
***
İNSANLIK, NASIL HAZIR OLMALI?
Okuyarak, araştırarak, gözlem ve istişare ederek, bilgiye ve bilgiliye değer vererek, töremizden sahip olduğumuz yardımlaşma değerini önemseyerek…
Unutmamak gerekir, diye düşünüyorum.
İkiz Gökdelen yıkılmasından daha büyük YAPAY olay veya olaylarla, dünya insanlığı yeniden yönlendirilecek. Küresel güçlerin istediği tipte, dünya yeniden şekillendirilecek, YENİ DÜNYA DÜZENİ içeriğine uygun şeytanca düzen inşa edilecek. Amaç, bu…
Bu düşünce, bir komplo projesi veya ütopist (hayalci) bir düşünce olarak algılandığı takdirde, insanlık kaybedecek.
***
Bakınız, üç önemli senaryo, öne çıkarılmış ve oluşturulmuş gibi…
Bunlardan BİRİNCİSİ:
“NASA destekli ATLAS (Asteroid Terrestrial-impact Last Alert System) teleskop ağı tarafından yürütülen gözlemler kapsamında, Şili’nin Río Hurtado kentindeki ATLAS teleskobu 1 Temmuz 2025’te Güneş Sistemi dışından gelen bir cisim keşfetti. 3I/ATLAS adı verilen bu cisim bugüne kadar keşfedilen üçüncü yıldızlararası cisim. Gözlemler, cismin hiperbolik yörüngeye sahip olduğunu ve Güneş’e bağlı kapalı bir yörüngesi bulunmadığını ortaya koyuyor. Bu da 3I/ATLAS’ın başka bir yıldız sisteminde oluştuğunu, milyonlarca hatta milyarlarca yıl boyunca yıldızlararası uzayda sürüklendikten sonra Güneş Sistemi’ne girdiğini gösteriyor. Keşif sırasında Jüpiter yörüngesi içinde, Güneş’ten yaklaşık 670 milyon kilometre uzakta olan 3I/ATLAS hızla iç Güneş Sistemi’ne doğru ilerliyor 3I/ATLAS’ın hızı saatte yaklaşık 210 bin kilometreye ulaşıyor ve Ekim 2025’te Güneş’e en yakın konuma geldikten sonra Güneş Sistemi’ni terk edeceği öngörülüyor. İlk veriler ışığında astronomlar, cismin buzlu çekirdeğe ve gaz-tozdan oluşan bir komaya sahip olduğunu belirleyerek onu asteroit değil, kuyruklu yıldız olarak sınıflandırdı. Fakat 3I/ATLAS’ın ne olduğuna dair başka hipotezler de bilimsel topluluklarda tartışılıyor.”
Harward Üniversitesi Astro Fizik Profesörü Avi LOEB, bu kuyruklu yıldız hakkında 1 Temmuz’da bir iddia ortaya atar ve özetle şunu söyler:
“Bu gök cismi, bir kuyruklu yıldız değildir. Güneş Sistemi dışından gelen bir uzay gemisidir.”
“Bu uzay gemisinin menzili, Dünya gezegenidir.”
“Uzay gemisi, 21 Kasım – 5 Aralık tarihleri arasında, dünyaya ulaşacaktır.”
“Uzay gemisindeki varlıklar, dünyaya zarar verici boyutta olabilirler veya olmayabilirler.”
“Dünya ve insanlık, bu olaya hazırlıklı mıdır?”
LOEB ve arkadaşları, bu temel düşüncelerini açtıkları, kendi açılarından değerlendirdikleri bir makaleyi 16 Temmuz 2025’te yazarlar. Bu makalenin orijinali şudur:
https://lweb.cfa.harvard.edu/~loeb/HCL25.pdf
***
Prof. Avi LOEB’in ortaya attığı bu iddia, gerçektir veya değildir. Peki, biz bu iddiayı nasıl değerlendirmeliyiz?
Kanaatimce, bize duyurulan / bildirilen uzay boşluklarının çok ötesinde, (veyahut da dünyanın bilmediğimiz, henüz keşfedilmemiş yerlerinde, dünyaya bitişik yerlerde [Pasifik, Antartika veya daha ötesi gibi] evrenin başka yerlerinde dünya teknolojisinden üstün teknolojilere sahip varlıklar olabilir. Olduğunda çok da şaşırmam. Niteliklerini, niyetlerini, hedef ve ilkelerini bilmediğimiz, bize göre dünya dışı bu türden varlıkların dünyaya ve insanlığa dost veya düşman olmaları da mümkündür. Bu ve benzeri konuların, olayların binlerce yıllık kadim uygarlık tabletlerinde, buluntularında yansımalarını da görmekteyiz. Gerçektir veya değildir; insanlık dostu veya düşmanı dünya dışı varlıklar ile insanlık arasındaki iletişimler, pek çok kadim uygarlıkların ritüellerine, mitolojilerine ve inançlarına etki etmiştir. Yani, Prof. Avi LOEB’in bu tezi, bu mantıkla yaklaşıldığında doğru görülebilir.
***
Peki, MADALYONUN DİĞER YÜZÜ, NİÇİN GÖRÜLMEZ, GÖSTERİLMEK İSTENMEZ?
Ya yeni İkiz Gökdelen olayı ile, hatta ondan daha geniş kapsamlı ve daha güçlü bir ALDATMACA ve YÖNLENDİRME ise…
YENİ DÜNYA DÜZENİ savunucularının Evanjelist Hıristiyanlar ile SİYONİST güç sahiplerinin yeni bir senaryosu ile karşılaşmamız mümkün olamaz mı?
Uzaylı saldırıları yapılacağı / yapıldığı iddiaları ile büyük kaos oluşturulup, insanlık onların istediği düzeyde yeniden şekillendirilemez mi?
Neler plânlanıyor olabilir, henüz belli değil.
Ama, yeni bir SIFIRLAMA veya yeni bir DİZAYN ile karşılaşmamız mümkündür, diye düşünmekteyim.
İnsanların ekseri çoğunluğu bu türden senaryo ve uygulamaları düşünemez, idrak edemez. Ama, insanlığa ve insanlara olumlu yön verme gücüne sahip aydınların bu konuyu ihmal etmesi, insanlık için büyük bir felâkettir, diye düşünmekteyim.
Sağlıklı düşündüğümüz ve düşündürdüğümüz zaman gerçek İNSAN olabiliriz diye de ayrıca düşünmekteyim.
***
YENİ DÜNYA DÜZENİ savunucularının kendi mitolojileri, inançları ve ekonomik yararları doğrultusunda ortaya koydukları İKİNCİ önemli senaryo ise şu olabilir mi?
Çin’de, ABD’de yeni virüs salgını provaları, arz-ı endam etmektedir. DSÖ, bu türden yerel salgınlarla ilgili zaman zaman açıklamalar yaparak yeniden küresel salgınların çıkmasını arzu eder gibi tavırlar ortaya koymaktadır.
ABD’de “Lejyoner” virüsünün, Çin’de “chikungunya = Çikungunya” virüsünün çıktığı, 7000 vakanın görüldüğü ve yayılmaya başladığı haberleri, son günlerde hızla artmaktadır. Zatürre benzeri yeni hastalıkları oluşturan bu türden virüs yayılma açıklamaları büyük olasılıkla önümüzdeki süreçte daha çok artacak ve kaos tırmandırılacaktır, kanaatimdeyim.
***
Bir ÜÇÜNCÜ senaryo olarak da “Siber Saldırılar” gösterilebilir.
ABD’de son zamanlarda 911 acil arama hattına yapılan siber saldırılar, dikkatle değerlendirilmelidir, kanaatindeyim. Acil arama hat numarası 911 ile İkiz Gökdelenlere yapılan saldırı tarihi 9.11 arasındaki benzerlik de FURKAN özelliğine sahip aydınlarca dikkate alınmalıdır.
Bilinmelidir ki, Küresel Güç temsilcileri mitolojik ritüel değerlerine önem vermektedir. Her senaryo ve uygulamada, hem kendilerine hem de insanlığa şifrelerle mesaj vermeyi alışkanlık haline getiren şeytan temsilcileriyle karşı karşıya olduğumuz gerçeğini unutmak, insanlık için yeni tehlikeli dönemlerin gelmesine zemin hazırlamaktadır, diye düşünmekteyim.
Büyük olasılıkla, önümüzdeki süreçte; uzaylı saldırısı, salgın hastalıklar ve siber saldırılar aracılığı ile toplumsal kaos oluşturulacağı, uluslararası borsalarda büyük dengesizliklerin olabileceği, bu şekilde insanlığın modern yöntemlerle daha çok köleleştirileceği inancındayım.
***
ÇÖZÜM:
- İnsanların, özellikle toplumlara yön vermesi gereken aydınların BİLGİ’ye ve BİLGİLİ’ye daha çok önem vermesi;
- Siyasetçi ve yöneticilerin daha büyük bilinçle seçilmesi;
- Aile dinamiklerine önem verilerek dayanışma ve yardımlaşma gücünün artırılması şarttır, diye düşünmekteyim.
Dileğim; insanlığın huzurlu ve İNSANCA yaşama özgürlüğüne her insanın sahip olmasıdır.
Selâm ve saygılarımla…
06.10.2025
Prof. Dr. Ahmet KIYMAZ
