GİRİŞ
Tarih boyunca Devletler, milli hedef ve çıkarlarına ulaşmak için sıcak savaşlar yapmışlar, bunun sonucu olarak milyonlarca insan kaybedilmiş, oluşan maddi zararlar neticesi Ülkeler yeniden tesis edilmek zorunda kalmıştır. Bu günkü evrensel Haritanın oluşumu, kurulup yıkılan yüzlerce Devlet ve oluşan medeniyet milyonlarca insanın kanı ile gerçekleşmiştir.
Günümüzde gelişen teknolojiye paralel olarak tahrip gücü yüksek savaş malzemelerinin getireceği zarardan kaçınmak amacı ile esasen çok eski çağlardan beri uygulanan “psikolojik savaş “ veya “psikolojik harekât” ve günümüzdeki adı ile “Kamu Diplomasisi” teknik ve taktikleri geliştirilerek sıcak savaşın yerini almaya başlamıştır.
Kamu Diplomasisi tabiri, oldukça yeni ve çok zaman üzerinde tartışmaların sürdürüldüğü bir konu olmakla birlikte izlenen belli doktrin ve esasları mevcuttur. Bazı sosyal bilimcilere göre müspet ilim olmaya namzet, yeterli bilgi birikimine sahip görünmektedir.
Hedefi doğrudan insan ve insan davranışları olan Kamu Diplomasisi Devletlerce, ekonomik, kültürel, güvenlik politikaları ile destekleme aracı olarak yaygın bir şekilde kullanılmakta ve hedef devletlerin, ekonomik, politik, sosyal,kültürel ve güvenlik yapılarının temelinde değişikliklere veya ciddi sarsıntılara yol açabilmektedir.
TANIM
Bir Devletin, Milli Gücünü artırmak ve Milli Çıkarlarını korumak amacı ile, dost, müttefik, tarafsız, düşman veya düşman olması muhtemel Devletlerin hedef kabul edilerek, kitlelerine yönelik olarak planlı olarak yürütülen siyasi, ekonomik, askeri faaliyetlerdir. Bu esaslardan hareket ile Devletler, kendi milli hedef ve menfaatlerini gerçekleştirmek amacı ile,diğer devletlerin fert ve toplumlarının duygu, düşünce, inanç ve davranışlarını etkilemek maksadı ile psikolojik harekat planlarını yapar ve uygulamaya koyarlar.
AMAÇ
Kamu Diplomasisinin amacını anlatmadan önce konunun daha iyi anlaşılması için şu teknik terimleri bilmemiz gerekir.
Hedef Toplum (Kitle): Etkilenmek üzere seçilmiş insan topluluğu.
Tema: Hedefe ulaşmak için hazırlanan mesajlarda işlenen ana fikir.
Sembol: Temayı anlatmak için kullandığın söz, müzik, jest, mimik, yazı, resim, şekil gibi vasıtalardır.
Mesaj: Temaların semboller ile ifade edilmek suretiyle hazırlanan propaganda malzemesidir.
Kitle Haberleşmecisi: Hedefi kitleyi veya bireyleri etkileyecek siyasi, ekonomik veya sosyal güce sahip birey veya guruptur.
Haberleşme Araçları: Harekât mesajlarının hedef topluma iletilmesinde kullanılan, yazılı ve görsel basın, radyo, broşür, kitap, tiyatro, sinema gibi her türlü araçtır.
Hedef Analizi: Hedef topluma yönelik harekât ile ilgili istihbaratın sistemli ve ayrıntılı şekilde incelenmesidir.
Psikolojik Hedef: Harekâtın sonunda hedef toplumdan beklenen tepkidir.
Siyasi, Askeri Faaliyetler: Politik, ekonomik, sosyal ve psikolojik etki yaratmak amacı ile icra edilen faaliyetlerdir.
Zafiyet: Hedef toplumda mesajlara cevap verme ihtiyacını doğurabilecek şartlardır.
Duyarlılık: Hedef kitlenin, kültür düzeyi, değer yargıları, gelenek ve göreneklerinin etkilenme derecesidir.
Ajitasyon: Kitleyi belirlenen bir konuda tahrik etme fiilidir.
Ajitatör: Ajitasyonu yapan kişidir.
Karşı Propaganda: Hedef kitlenin maruz kaldığı veya kalınması ihtimali bulunan psikolojik harekât faaliyetlerini etkisiz hale getirmek için yaptığı çalışmalardır.(1)
Bu terimlere göre Kamu Diplomasisinin amacı;
Hedef toplumları içten çökertme ve kontrol altına alarak, harekâtı yürüten taraf hakkında olumlu bir düşünce alt yapısı oluşturarak taraftar kazanmak ve ideolojik düzeyde yürütülen propagandaların karşılıklı etkileşime, insani boyut izlenimini vermektir.
TARİHİ GELİŞİM
Yazılı kaynaklardan anlaşıldığına göre; ilk çağda Mısır, Hitit, Asur, Pers, Yunan ve Roma düşmanın savaştan kaçmaya teşvik, karşı koyma gücünü zayıflatma düşman ordusu ve toplumu içinde anlaşmazlık çıkartmak gayesi ile,casusluk,dedikodu,iftira,kışkırtma,şaşırtma ve korkutma faaliyetleri yürüttükleri bilinmektedir.
Jul Sezar; Galya seferinde uyguladığı psikolojik harekât yöntemleri ile kendisinin Galyalıların koruyucusu ve savunucusu olarak göstermiştir.(2)
Milattan önce 500 yıllarında yaşayan ve yazdığı HARP SANATI isimli kitap ile bugün bile güncelliğini koruyan Çin’li komutan ve yazar SUN-TZU, “Bir savaşta en büyük başarı, düşman ülkesini sağlam ele geçirmektir. Onu yakıp yıkmak sanıldığı kadar kazançlı değildir. Bunun için bir ülkeyi yok etmeden, içinden ele geçirmek en doğru davranış biçimidir.”demiştir. İşte Çin temelde bu ilkeden hareketle, Türk boyları arasında devamlı anlaşmazlıklar çıkartarak kendi varlığın sürdürebilmiştir.
Türk Bilge Kağan tarafından 732 yılında yazdırılan ve dikilen Orhun kitabelerinde, Gök- Türk Devleti’ni oluşturan Türk toplumunun beylerden başlayarak halka doğru Çin tarafından nasıl etkilendiği ve bu etkileşim sonucu Töre’nin bozulması ile yıkılan devletin ve 50 yıl süre ile Çin esareti altında yaşayan Türk Milleti’nin öz benliğinde bulunan değerleri canlandırarak yeni Gök Türk Devletinin nasıl kurulduğunun ve milletin töresinin bozulmadıkça devletinin devam edeceğini, bunu sağlamak için Devlet adamlarının ne yapması gerektiğini açık ve veciz bir biçimde ifade etmiştir.
Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın görevlendirdiği Ersagun Bey’in, tarihin kendisini hain olarak anmasını göze alarak, sığındığı Bizans’ta Hıristiyan Peçenek ve Uz Türklerini etkileyerek, Malazgirt Meydan Muharebesinde Selçuklu tarafına geçmelerini sağlamıştır.
Selçuklu’dan itibaren, özel olarak yetiştirilen Eren ve Alperen’ler kurdukları Tekke ve Zaviyeler de, gezgin tacirler görünümündeki görevliler gezerek önce Anadolu’da ve sonrada Avrupa’da Türk’ün, gücü, adaleti,din ve vicdan hürriyetine saygısı gibi kavramları kullanarak fetih edilecek bölge insanını adil Türk’ü bekler hale getirmişlerdir.
Gerek Selçuklu ve daha gelişmiş biçimi ile Osmanlı Türk Devletlerinde özellikle yükselme devirlerinde bu tarz Psikolojik Harekât etkili bir biçimde kullanılmıştır.
15.yüzyılda matbaanın icadı ile psikolojik harekatın etki alanı genişlemiştir.16.yüzyılda Katolik Kilisesinin temsilcisi olan Papa’lık, üç kıtaya hükmeden ve tüm ticaret yollarını denetim altında tutan ve Müslüman Dünya’nın tek ve güçlü temsilcisi Osmanlı Türk Devleti’nin toplum ve dini yapısının çözümlenmesi, manevi hayatın ve toplumun dayanışmasının güçsüz kılınarak bir tehdit olmaktan uzaklaştırılması amacı ile, Katolik inancın korunması ve geliştirilmesi örtüsü altında, Latince ”Yeni fidanlar elde etmek için toprağı ekmek” anlamında ki “PROPAGARE” kelimesi kullanılarak kendi içerisinde bir teşkilatlanmaya gitmiş ve propaganda çalışmalarına başlamıştır. Papalığın hedef kitlesinin Osmanlı Türk Devleti’nin tebaası olan Hıristiyan azınlık ve bu azınlığın dini kurumları idi.
1.Dünya savaşı sırasında özellikle İngiltere ABD vatandaşları üzerinde uyguladığı propaganda ile kamuoyunu Alman karşıtı olarak şartlandırmış ve ABD barış,adalet ve bütün halklar için demokrasi sloganı ile kendi kamuoyunun desteğini alarak savaşa girmiştir.Yine İngiltere 1916 dan itibaren Osmanlı Türk Devleti’ne karşı T.E.Lawrence ile Arap kozunu oynadı.Papalık,Fransa.İngiltere ve ABD’nin kiliseler ve okulları ile sürdürdükleri faaliyetler sonucu Ermeni azınlığın bir kısmı isyan ederek özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde sivil ve askeri hedefleri vurdular.Sovyet ihtilali önderleri, propaganda, dezenformasyon ve ajitasyonu başarılarının devamı için temel şart olarak kabul etti ve sonrası komünist rejim propaganda faaliyetlerinin kapsam ve özelliklerini geliştirerek,siyasi görüşlerin,düşüncelerin ve bir ideolojinin propaganda ile benimsetilip,yaygınlaştırılacağı,rakip düşünce ve ideolojilerin etkisiz hale getirilebileceğini inkar edilemez bir biçimde ortaya koydu ve uyguladı.
Milli mücadele döneminde içinde bulunulan büyük sıkıntılara, imkânsızlıklara rağmen propaganda hizmetleri, bu hizmetleri örgütleme esasları bu günkü psikolojik harekât ve Kamu Diplomasi’si anlayış ve uygulamalarına önek teşkil edecek düzeyde idi. TBMM’nin açılışından hemen sonra propaganda ve karşı propagandanın esaslarını ve ilkelerini belirleyen, Meclisin görüşlerini yansıtan “İrşat Encümeni” oluşturulmuş ve icra organı olarak Meclis Başkanlığı’na bağlı “Matbuat ve İstihbarat Genel Müdürlüğü” kurulmuştur. Ordunun düşman propagandasından korunması amacı ile Fevzi Paşa’ya (ÇAKMAK) bağlı “P. teşkilatları” kurulmuştur.
Nasyonal Sosyalizm ve Faşizm propagandayı etkin bir şekilde uygulayarak Nazi Almanya’sının ve Faşist İtalya’yı Dünya sahnesine çıkardı.2.Dünya savaşında propaganda hizmet ve faaliyetleri savaşan tüm ülkelerce hedeflerin ele geçirilmesinde, bilim, sanat ve teknoloji ile donatılıp güçlendirilerek örgütlendirildi ve etkin bir biçimde kullanıldı. Psikolojik savunma,psikolojik savaş,soğuk savaş,siyasi savaş,beyaz savaş gibi kavramlar devletler arası güç ve rekabet mücadelesinde kullanılan araçlar olarak tanımlanmaya başlanıldı.Bundan sonra hemen hemen gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde psikolojik harekat kamu hizmeti şeklinde örgütlendi ve resmi belgelerle hukuk düzeninde yerini aldı.
KAMU DİPLOMASİ’Sİ
Dünya 1980 li yıllarda nükleer ve elektronik gelişmeleri aşarak Bilgi Çağı’na girdi. Bu çağda bilginin üretimi, toplanması, tasnifi, dağıtımında akıl almaz boyutlara, genişliklere ve hıza sahip olunması ile elde edilen imkan ve fırsatlar, ABD, Japonya,İngiltere,Fransa ve Almanya’da değerlendirilerek yeni örgütler kuruldu. ABD’de 1983 yılında devlet başkanı Ronald Reagan ve Dış İşleri Bakanı George Shultz tarafından Kamu Diplomasisi’ni yönlendirecek ve yönetecek yeni bir örgütlenmeye gidildi.15-16 Eylül 1987 tarihinde ABD de danışma komisyonunun düzenlediği konferansta Başkan Ragean:
“Bu bilgi çağında, kitle iletişimi ve mikroçip çağında, telekomünikasyon uyduları ve yeraltındaki fiber optik kablolar ile bu yeni çağ da tek başına geleneksel diplomasi yeterli değildir. Birleşik Devletler, toplayabildiğimiz tüm beceri ve kaynaklar ile kamu diplomasisine eğilerek, sadece yabancı hükümetlere değil, onların halklarına’da hitap edebilmelidir. İnanıyorum ki ülkemizin Kamu Diplomasi’si büyük bir güç,Dünya tarihine şekil verebilecek olan,elimizdeki en büyük bir güçtür…”
Dışişleri Bakanı George Shultz ise :
“Kamu Diplomasisi’nin önemi konusunda dar görüşlü olma zamanı değildir. Hiçbir ülkenin ekonomik, politik veya askeri konularda baskı yapamayacağı bir dünyada, uluslar arası iş birliği,birleşmenin sürdürülebilmesi ve güvenin artırılması çok daha fazla önem kazanmıştır. Aynı şekilde bilgisayarlarca üretilen,en son istatistiklerin veya özel istihbarat raporlarını almak ve yorumlamak üzere,yurt içi ve yurt dışı kamuoyunun tavırlarını anlamak ve biçimlendirmekte bizim için önemlidir. Halktan-Halka problemler her şeyden daha büyük önem kazanmıştır…” diyorlardı.
Bilgi ve teknoloji üretiminde gerekli potansiyele sahip olmayan, ekonomik bunalımlar içerisinde bulunan, milli güç unsurlarının etkin ve verimli şekilde kullanamayan, hantal ve şartlanmış bürokratik ve bilimsel yapıları ile gelişmelere uyum sağlayamayan SSCB ve Doğu Bloğu ülkeleri üzerinde bu ülkelerin halklarını hedef alan psikolojik harekât ve Kamu Diplomasisi örgütlerinin Halktan-Halka konseptini istenilen zamanda, istenilen şekilde, istenilen temaları hedef kitlelere ulaştırılarak gerçekleştirilmiş ve sonucunda başarıya ulaşılmıştır. Milli güç unsurlarını sosyal ve kültürel bağlamda koruya bilen bilgi ve teknolojilerini geliştirmeye çalışan ülkeler ise kendi iç bünyelerinde destek bulan tüm yıkıcı ve bölücü politik ve askeri tehdide rağmen varlıklarını sürdürebilmektedirler.
Görülüyor ki, psikolojik harekât ve kamu diplomasisi faaliyetleri:
a- Devletler arası güç ve rekabet mücadelesinin en etkili vazgeçilmez aracıdırlar
b- Devletlerin Milli güç ve güvenliklerini koruyacak, geliştirecek ve devam ettirecek Hükümet politikalarını destekleyici nitelik taşımaktadır.
c- Tehdit unsurunun, Milli güç unsurlarına yönelik doğrudan veya örtülü eylemler şeklinde görülen tehditlerin öneyici, etkisiz kalıcı ve gereğinde kaynağında yok edici en ucuz, en verimli ve en kuvvetli silahtırlar.
Ülkemizde, “ kendi toplumumuza mı psikolojik harekât uygulayacağız” gibi maksatlı beyanlar ile devletlerin kendi toplumlarını yönlendirmelerinin demokrasiye aykırı olduğu gibi söylemlerin tehdit unsuru destekçilerinin ya da elamanlarının propagandif amaçlı çalışmalarının bir bölümü olduğu ve hükümetlerin bütün icraatlarında psikolojik harekâtın desteğinin şart olduğu bilinmelidir.
Neticeten, siyasi, ekonomik, askeri, coğrafi, psiko/sosyal-kültürel, demografik, bilim ve teknoloji şeklinde tanımladığımız Milli Güç unsurları’nın Milli amaç ve çıkarları sağlayacak ve Milli Hedefler doğrultusunda etkin ve verimli bir şekilde ve sürekli potansiyel kuvvetlerden oluşabilmesi için kendi içinde dengeli, uyumlu ve dinamik olması şarttır. Bunun için özellikle insan unsurunun ağırlıkta olduğu Milli Güç unsurlarının tamamının Devletimizin var oluş sebebine, Milli çıkar ve amaçlarımıza, Milli hedeflerimize yönelmeye hazır bir bilinçlenme ile varlığını sürdürmesi şarttır. Bunu temin en “Psikolojik harekat,bir ilim ve estetiktir.Fakat,her şeyden önce azim ve kararlılığı,öngörü ve sabrı sınayan,bilgi,teknoloji ve parayı en iyi kullanma sanatıdır.” değişinden hareket ile bu iş ile görevli ve görevlendirilecek mensuplarımızın Üniversiteler başta olmak üzere konu ile ilgili tüm kurum ve kuruluşlar ile uyumlaşarak eğitilmelidir.
Tehdit unsuru, hedef kitle üzerinde en köklü çalışmasının Milli Kültürü yozlaştırarak bozmak olduğundan hareket ile yazıma 1929 yılında Dr. Hasan Ferit CANSEVER’in şu sözleri ile son vermek istiyorum.”Eğer Milli varlığımız, Milli kültürümüz hayatın gereklerine göre yaşamanın vasıtalarını hazırlama ve elde etmeyi bilen ve gerektiğinde bu vasıtaları hayatın her safhasını başarı ile uygulayacak ve bu mücadelede başarı yeteneğini gösterecek kuvvetli bir topluma dayanmaz ise her zaman büyük zararlara ve çok büyük tehlikelere uğrayabilir. Bu sebepler ile hayat için gerekli olan vasıtalara sağlamak, teşkilatı meydana getirmek ve bunda biran olsun gecikmemek gerekir. Milli varlığımız ve kültürümüz buna bağlıdır.”
Ulu önder Atatürk diyor ki ! (25 MART 1931)
“ Milletlerin tarihinde bazı devirler vardır ki, muayyen maksatlara erebilmek için maddi ve manevi ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve aynı istikamete sevk etmek gerekir. Yakın senelerde milletimiz böyle bir toplanma ve birleşme hareketinin önemli sonuçlarına erişmiştir.Memleketin ve inkılâbın içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunması için, bütün Milliyetçi ve Cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanması gerekir.”
M. Yavuz ELBİRLER
Emniyet Genel Md.lüğü E. İsth. Daire Bşk.