
SADIK ÇAKIRSİPAHİ ŞİİRİNDE “YALNIZLIK”
“İmreniyorum sana
Elma ağacı.
Saat sabahın altısı.
Karşımdaki küçücük pencereden
Seyrediyorum seni.
Semanın rengi öylesine tatlı ki;
Şimdi senin dalların arasında olmak,
Oradan seyretmek istiyorum doğayı.”
Sadık Çakırsipahi’nin şiirlerine baktığımda, yalnızlık kelimesi geçmese de zaman zaman bu duyguyu veriyor diye düşünüyorum. “Elma Ağacı” şiirini her okuyuşumda böyle hissettim. Yukarıya aldığım dizelerde de “Elma Ağacı”nı “imrenerek” seyrederken yine şairin yalnız olduğu zehabına kapılıyorum. “Karşımdaki küçücük pencereden / Seyrediyorum seni.” Söyleminde hem saat olarak, hem yer olarak şairin yalnızlığı var gibi geliyor bana. Burada dikkati çeken bir başkalık da “küçücük pencere” sözündeki küçücükle “Şimdi senin dalların arasında olmak, / Oradan seyretmek istiyorum doğayı.” Dizeleri, küçük bir çocuğun isteği, hatta bununla da kalmayarak, fırlayıp o elma ağacına çıkan bir çocuğu çağrıştırıyor. Fakat araya sıkıştırdığı “Semanın rengi öyle tatlı ki” dizesi yalnızlığa biraz ters düşüyor gibi. Bu şairinin bakış açısından ya da dünya görüşünden de olabilir. Ama yine de şu yukarıda baktığımız çocuğun davranışına ve yapısına uygun bir atmosfer de çizmiyor değil. Hatta sevinç dolu, o yerinde duramayan yumurcakların dünyasınafazlasıyla uyuyor.
“Biliyorum beni almazsın kucağına
Seninle mi uğraşacağım dersin,
Sabahın alacasında.”
Burada bir dışlanmışlığı veriyor gibi. Bir bezginlik, bir bıkkınlık hissi uyandırıyor. Şair bunu her ne kadar sabahın erken saatine bağlayarak veriyorsa da, aslında, altında başka sebepler olmasın diye düşündürüyor yinede. Sonra bu düşünceyi doğrulayan dizeler başlıyor:
“Onu da biliyorum
Elma ağacı.
Kuşlar gelecek,
Kuşlar konacak dalına.
Sen de onlara saklıyorsun güzelliğini.
Birazdan daha başka olacak gökyüzünün rengi.
Daha çok kuş gelecek yanına.
Hayatından memnun görünüyorsun
Elma ağacı.”
Kendisiyle eş değerlerde tuttuğu “Elma Ağacı”nın yalnızlığı geçicidir. Biraz sonra, “Kuşlar gelecek”tir,“Kuşlar konacaktır dalına.” Onun için yalnızlığıbitecektir. “Elma ağacı’nda bunun bilincindedir.“Onlara saklıyorsun güzelliğini.” Derken bu fikri pekiştirmektedir. “Birazdan daha başka olacak gökyüzünün rengi.” Çünkü, “Daha çok kuş gelecek yanına.” Onun için de, “Hayatından memnun görünüyorsun / Elma ağacı.”
Şair, elma ağacına seslenmeye devamla; Öyle ya niçin memnun olmasın. “Seni sevenler var / Kuşlar her gün dalında şarkı söyler / Sana arkadaşlık eder.” Bundan daha güzel ne olabilir. Bu tablo genelde insanların özentisini kazanacak bir tablodur. Ama bundan sonra şair yine, “Elma Ağacı”na seslense bile kendisine dönüyor:
“Ya benim Elma Ağacı;
Severim yok, umudum yok.
İnsanlar sever seni de dersin.
Haklısın böyle söylemekle
Ama benim kadar bilmezsin insanları
Elma Ağacı.
Onlar yanında bugün var
Yarın yok.
Onlar bugün güldürür
Yarın ağlatır.”
Elma ağacıyla konuşur gibi, kendi iç diyaloglarıyla düşüncelerini sıralıyor şair. Ama burada öne çıkan ve şairin düşüncelerini açığa vuran, ”Sevenim yok, umudum yok.” Dizesi ve ondan sonra gelen “Onlar bugün var / Yarın yok.” Derken de aslında baştaki düşünceyi de destekleyerek besliyor. Öte yandan insanlara güvencinin olmadığını da burada açıkça belirtmiş oluyor.
Şiirin son bölümünde, yine kıyaslamalarla sürdürse de ölüm temine ve yine yalnızlığa getiriyor düşüncelerini:
“Gerçi sen de anlayacaksın
Yaprakların dökülüp
Dalların kuruduğunda
Hiç acımadan kesecekler seni de
Yine de benden mutlu olacaksın
Burada kendini haklı göstermek için “dalları kuruyan” elma ağacının, güven duymadığı o insanlar tarafından kesileceğini dile getiriyor. “Gerçi sen de anlayacaksın” derken, elma ağacının kendisini anlayacağını, güven duyacağı insanların zaten kendisine dost olmadığı sabit fikrini devam ettirdiğini de gösteriyor.
“Hiç acımadan kesecekler seni de / Yine de benden mutlu olacaksın / Elma ağacı” derken kendisine acıdığını da ele vermiş oluyor. Elma ağacı kesildiği, hayatının sona erdiği halde neden mutlu olacaktır? Bu sorunun cevabını da veriyor devamında:
“Çünkü kuşlar arayacaklar seni / Yas tutacaklar arkandan.”
Elma ağacı yok olsa bile, yok olurken teselli bulacağı bir sebebi vardır. Çünkü dalına konan kuşlar, o yok olduğunda buna üzülecek ve “Yas tutacaklar arkasından.” Onun için, elma ağacını yalnız bırakmayan, onunla birlikte olanlar tarafından düşünerek acımaları, teselli kaynağı olacaktır.
“Ama benim
Bu âlemden göçtüğümün
Kimse farkında olmayacak.
Senin gibi
Arayanım, arkamdan yas tutanım
Olmayacak.”
Derken, burada bir abartı vardır. Şiirin bütünü boyunca verdiği konuşma havası şiire bir akıcılık verirken duyguların da akarak geldiği nokta yalnızlık fikrinin pekiştirilerek benimsetilmesidir. Öte yandan yalnızlığın verdiği bezginlikle ölüme göndermede de bulunuluyor.
“Gel” isimli şiirinde de yalnızlık fikrini aynı şekilde veriyor şair:
“Belki bir gün yeniden aklına düşersem
Ellerimi bıraktığın yere gel.
Hala oradayımdır tek başıma
Eğer ki kapımı çalmamışsa ecel.
Kuvvetli bir söyleyişle ölümü ve yalnızlığı veren bu dörtlükte de sevgiliden ayrıldığı yerde hala tek başına yalnız beklediğini söyler. Burada da bir önceki şiirdeki yalnızlığı görmemiz mümkündür.
“Düşmüşüm Yollara” şiirinde ise;
“Düşmüşüm yollara
Bir Kerem gibi, bir Mecnun gibi.
Yaşanmamış zamanlarda
Aramışım olmayanı
Sevmişim sevmeyeni
Bırakıp kendimi kayıplara
Düşmüşüm, düşmüşüm, düşmüşüm yollara.”
Derken bile, “Bir Kerem gibi, Bir Mecnun gibi” yalnız ve tek başınadır. Sevmeyeni sevmiştir. Onun için de “Bırakıp kendimi kayıplara” diyerek bu yalnızlığı pekiştirir. Diğer yandan, adeta da meşhur hikâyede geçen gerçek aşkı aramaya da bir gönderme vardır. Burada bir de şairin sevdiği sevgilinin, kendisinden habersizliği de var gibi geliyor. Her ne kadar “Sevmişim sevmeyeni” dese de bu fikri de çağrıştırıyor gibi. Ayrıca düşmüşüm kelimesini peş peşe tekrarlayarak bu yalnızlığı daha da bir perçinlemektedir.
“Yeni Masal” şiirinde;
Sonunda
Varla yoğu, güzelle çirkini
Bir araya getirip
Bağladım gönül teliyle
Artık bir ayağım yerde
Bir ayağım gökte.”
Dizeleri ile şiirin başlığına uygun bir biçimde sonlandırıyor. Bütün değerleri “gönül teliyle” bağlar. Artık dünyada tek başınadır, yine yalnızdır. Hem de bütün dünyayı doldurur tek başına: “Artık bir ayağım yerde / Bir ayağım gökte.” Burada Türk masallarında görülen dev tasvirlerindeki söylemi çağrıştıran bir sonlandırmaya da şahit oluyoruz.
“Ay Yüzlüm” şiirinde de farklı bir yalnızlık vardır.
Kar taneleri sarkıt olurken saçaklarda
Buz kesmişti her yer
Say ki tabiat uyuyordu /
Uyanık bir bendim
Ay yüzlüm.
Senin se gözlerin yumuluydu.”
Burada bir ayrılık söz konusu değildir. Tam tersine sevgili ile beraber olan şair, sevgilinin uykuda olduğunun da tanığıdır ve “gözlerin yumuluydu” derken bu birlikteliği vermektedir. Fakat yine de “say ki tabiat uyuyordu” sözlerinde ise yine de kendisini yalnız düşünüp, algılayıp, o fikri yaşadığını görüyoruz.
“Gözlerim Gözlerinden Öğrendi Gülmeyi” şiirinde;
Bilir misin?
Bir sağanaktı her zaman
Gözlerimden boşanan.
Yalnızlığım, karamsarlığımdı
Durmadan avuçlarıma dolan.
Söyleyişinde, yalnızlığın müzmin bir hal aldığını görüyoruz. Gözlerinden boşananlar “sağanak halinde avuçlarına dolan yalnızlık” ve bu halin meydana getirdiği karamsarlıktır. Yalnızlığın müzmin hal alması fikrini pekiştiren, yalnızlık konusunu işleyen “Sevenler Unutulur” şiirinde de görüyoruz.
.Gün çekilirken biner omzuma
Yalnızlığım anam yalnızlığım hey.
Renkler solarken gözlerimde
Kimsecikler olmaz yanımda
Olmaz anam olmaz hey.
Gün çekilirken yalvarırım Tanrıya
Yalvarırım anam yalvarırım hey.
Duvarlar gelir üzerime üzerime
Üstelik yalnızlığımın burukluğu dökülür ellerime
Ellerime anam ellerime hey.
Gün çekilirken çöker yalnızlık sevenlerin üzerine
Üzerine anam üzerine hey.
Ne bir dost, ne de sevgili bulunur
Gün çekilirken sevenler unutulur
Unutulur anam unutulur hey.”
Şiirde baştan sona yalnızlık haykırılıyor. Ama öyle bir dizelere oturuşu var ki, şair sanki üzüntü duymuyor da haykıra haykıra yalnızlığı kutluyor gibi. Şiir boyunca yer alan “hey”ler bu fikri kamçılıyor adeta. Fakat şiirin geneline sinmiş olan, bıkkınlık veren bir yalnızlık vardır. Gün çekilirken biner omzuma”, “Üstelik yalnızlığımın kiri dökülür ellerime”, “Gün çekilirken yalvarırım Tanrıya”, “Ne bir dost, ne de sevgili bulunur” dizeleri bu bıkkınlığın durumunu ve boyutunu açıkça vermektedir. Bilhassa son dizeler, “bir dost”, “bir sevgili” bulunmayışı dikkat çekiyor. Şairin insanlara bakış açısının yanında fikri sabit olarak sürdürülen veya bu yönde fikrini besleyen “Gün çekilirken” yani güneş batarken yalnızlığın daha bir ağır olacağı, bu fikrin geceyle daha bir derinden saracağı fikri öne çıkıyor Bunun dayanılmaz bir ağırlığı vardır ve şair bunu çok derinden hissetmektedir. Çünkü, sevgili aramaz dostlar da vefasızdır ve aramazlar. Unutulup, kendi halinde yalnızlığını yaşar. Öte yandan sanki bu şiirin devamı gibi bir başka şiirde de bu durum tespitini yapabiliyoruz. “Koşarken” şiirinde, “Sevenler Unutulur” şiirinin finali devam buluyor gibidir. Birincisinde “gün çekilirken” final olur, ama “Koşarken” şiirinde gün çekilmiş güneş batmış ve gece olmuştur.
Hiç yıldızları saymaya çalıştın mı?
Yalnızlığını unutmak için geceleri.
Yağmur tanelerine eş gözyaşı döktün mü?
Sıcak sıcak, iri iri.”
İşte geceyle gelen yalnızlık, unutulmak için bütün çabaları da boşa çıkarmaktadır. “Sıcak sıcak, iri iri” gözyaşları döktürmektedir. Yalnızlığı etkisi yanında kaynağına da rastlıyoruz burada;
Unuttun mu kendini anason kokusunda?
Sarhoşa çıktı mı adın?
Yokluğu yatak, açlığı yorgan yapıp
Söyle kaç gece sabahladın.
Haykırışını duydun mu düşen güz yaprağının?
Öldün mü hiç yaşarken?
Yığılıp kaldın mı olduğun yerde birden.
Bir umut, bir sevgi peşinde koşarken.
Bu kaynak, sevgide, sevgiliye ulaşılmadığındaki yalnızlık anında, yaklaşımının önemine vurgu vardır. “Sev Beni Yalnızlığımda” şiirinde, şairin, genelde kabul gören fikri değerine de rastlıyoruz.
Bazen bir dağsın gözümde.
Aşılmayacak kadar yüksek ve karlı.
Bazen bir damla su
Okyanuslardan büyük.
Bazen cıvıl cıvılsın
Yaşamak fışkırır dudaklarından
Bazen nazın çekilmez bir yük.
Kahkahan gözyaşı
Gözyaşın kahkahadır çoğu kez kulaklarımda.
Gel artık neredeysen
Bitsin bu varı yok, yoğu var görmeler.
Gel de çevir karanlığımı aydınlığa
Ve sev beni güzelim
Sev beni yalnızlığımda.”
Zaman zaman gözünde büyüttüğü, zaman zaman kızdığı, zaman zaman da yaşama azmi veren bir beklentisi vardır. Şiir boyunca bu fikri devam eder. Fakat beklenenin kimliği de bilinmemektedir. “Gel artık neredeysen” dizesi, yerinin, zamanının, nerede geleceğinin bilinmediğini düşündürüyor. Ama o beklenenin bu yalnızlık anında gelmesi, kabul etmesi bekleniyor. Gelirse bütün bu yaşananlar ters yüz olacaktır. Karanlıklar aydınlığa dönecektir. Yani yalnızlık bitmiş olacaktır. Hem dahası, gelecek, kabul edecekse şimdi tam zamanıdır; bu yalnızlıkta daha çok kabul görecektir.
“Yalnızlık” şiirinde kendi yalnızlığını ortaya koyan şair, yalnızlığın kimliğini, tarifini ve hatta resmini çizmektedir. “Yalnızlık” şiirinde kendisinin “Boynu bükük, gözü yaşlı” olarak yalnızlıkla bağdaştırıldığını, kendisinin yalnızlık çeken değil de, kendisinin yalnızlık olduğunu görüyoruz.
“Bir resim yapmak istiyorum
Paleti fırçayı alıp elime.
Önce tuvali kara bir çizgiyle
İkiye bölmek,
Yarısını kavurucu bir sarıya boyayıp
Şöyle boynu bükük, gözü yaşlı,
Kendimi yerleştireyim diyorum
Karayla sarının birleştiği yere.
Sonra sarının ta gerisine,
Gözlerin gibi bir yeşil sürmek
Ve seni yerleştirmek
Mavi mavi o yeşilin içerisine.
Bırakıp fırçayı paleti elimden:
Bir isim vermek tabloma
Gözyaşlarımla karışık
Gelişi güzel yazılmış
Titrek bir yalnızlık
Tablolaştırdığı yalnızlığa verdiği isim de yine “yalnızlık”tır. Bunu tıpkı tablosunda olduğu gibi yine gözümün önünde canlandırırcasına; “Gözyaşlarımla karışık / Gelişi güzel yazılmış / Titrek bir yalnızlık.” tarifinden sanki “Yalnızlık” yazısının harfleri geçer gözlerinizin önünden titreyerek. Ve şiirde imge dedikleri bu olsa gerek.
Gözlerim Gözlerinden Öğrendi Gülmeyi şiirinde;
Bir boşlukta gönlüm
Bir çağlayan ırmak
Ölmekten de öte.”
Diyen Çakırsipahi, gülmek, ağlamak, uyumak, uyanmak ve hayati fonksiyonların yanında kendisini bir boşlukta hissetmektedir. Bunu “Ölümden Öte”, yani ölümden de zor olduğunu söylüyor. Zaten Çakırsipahi’nin şiirlerinde yalnızlık ve ölüm temi birlikte gibi geliyor bana, biri diğerinden ileri değil galiba…
23.02.2025
Sadık SOFTA
Eğitimci / Şair / Yazar / Halk Bilimci
