ŞEHİDİN EVİ HARAP DA HENÜZ ŞEHİT OLMAYANINKİ İYİ Mİ?
Bütün şehitlerimiz için yüreğim yanıyor. Onlara minnetimizi ifade etmeye yetecek söz yok. Minnetimizi, borcumuzu, ancak bıraktıkları yerden başlayıp uğruna şehit oldukları amaçlara ulaşarak bir nebze ödeyebiliriz. Yakınlarının ve Türk milletinin başı sağ olsun.
Birkaç konu dikkatimi çekiyor. İlki, her şehit haberi siyasetin rant devşirme hırsına malzeme oluyor; siyasi rakiplerini suçlama fırsatına dönüşüyor. Ülkedeki kamplaşma, şehitler verildiğinde bile ülkede millî güç birliği oluşmasını engelliyor. Bu kamplaşmanın bölücülük, bölücü ve ideolojik terör, nüfus yapısının bozulması, ekonomideki gerileme ile birlikte giderek vahimleşen beka sorunu oluşturduğu görülüyor.
Bir diğeri şehitlerin evlerinin harap durumda, ailelerinin yoksulluk içinde olduğunu, ilgili devlet organlarının gereken onarım ve yardımları yapacağını gösteren yayınlar. O görüntüler, henüz şehit olmayan Mehmetçiklerin durumunun da benzer olduğunu göstermez mi? Onların durumlarının düzeltilmesi için şehit olmaları mı beklenmelidir? Devlet-millet işbirliğiyle Mehmetçiklerin baba ocaklarına sahip çıkılıp arkalarının güvende olduğu inancı ve moraliyle savaşmaları sağlanamaz mı?
“Zenginimiz bedel öder, şehidimiz fakirdendir.” vb. sözler hemen sosyal medyayı kaplıyor. Aslında bir gerçeği sadece bir yönüyle ifade eden bu durumun ayrıntılı incelenmesi gerekir. Konu varlılıklıların vatan için ölmekten kaçtığı, ölme işinin fakirlere kaldığı gibi sığ ifadelerle ortaya konamaz. Üstelik ülkede birlik beraberliği zedeler.
Ülkemizde askerlik göreviyle ilgili son gelişmeler bilinmeden doğru yargıya varılamaz. Her Türk erkeğinin yapmak zorunda olduğu zorunlu askerlik hizmeti süresi 6 aya inmiştir. Bedel ödemek isteyenler 1 ay temel eğitim görmekte, geri kalan 5 ay için bedel ödemektedir.
Zorunlu askerlik dışında TSK profesyonelleşmiştir. Terörle mücadelede profesyonel asker olan, maaş alan; general, subay, astsubay, uzman erbaşlar ve sözleşmeli erler görev almaktadır. Uzun yıllar görev yapan, özel eğitimler alan bu askerler teröre karşı harekâtlara katılmakta, zaman zaman aralarından şehitler verilmektedir. Her rütbeden şehitler verilmiştir. Doğaldır ki sayı olarak en kalabalık gruptan daha fazla şehit verilir. Bir müfrezede 1 üsteğmen, iki astsubay, 5 uzman çavuş, 7 uzman onbaşı, 15 sözleşmeli er varsa şehit dağılımı tam olmasa da bu oranlara yakın olacaktır.
Uzman erbaş ve sözleşmeli erlerin genellikle yoksul ailelerden gelmeleri doğru değerlendirilmelidir. Aslında Türk subay ve astsubaylarının da kaynağı aynıdır. Baba mesleği olarak askerliği seçen subay, astsubaylar dışında genellikle dar gelirli ailelerin çocuklarıdırlar.
Daha varlıklı kesimlerin askerlik mesleğini seçmemesi mesleğin meşakkatiyle ilgilidir. Üst orta gelirli yerli bir esnaf, çiftçi, çocuğunu yanında ister. Asker olursa üç yıl şurda, dört yıl burda yurdun her yerindedir. Bir bakıma evladını kaybedeceğini, senede bir iki defa görebileceğini düşünüp askerliğe heveslendirmez.
Uzman erbaşlığa ve sözleşmeli erliğe rağbet, ülkede işsizliğin yüksekliğiyle yakından ilgilidir. Emsallerine göre daha yüksek maaşlar ve imkânlar iş bulmakta zorlananlar için çekicidir.
Ancak bu maddî konulara bakılarak konu bütünüyle yoksulluğa, yüksek kazançlara indirgenemez. Türk milleti ordu millettir. Millî değerleri çok yüksektir. Hangi yönlendirme ve duygularla askerlik mesleğine yönelmiş olursa olsun her asker, katıldığı ocağın gelenekleri, ruhaniyeti, disiplini ve aldığı eğitimle kalbindeki vatan sevgisini doruklara taşır. Ettiği askerlik yemininde verdiği söze sadıktır, vatan uğruna gerektiğinde canını vermeye hazırdır.
AZİZ ŞEHİTLERİMİZİN MEKÂNLARI CENNET OLSUN!
Ahmet Salih ERDOĞAN ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist