“Rüzgâr eken, fırtına biçer.” demişler.
Rüzgâr, bazen ılık, bazen serin, hafif insana huzur veren, polenleri oradan oraya taşıyan ve hayat veren.
Rüzgâr, bazen hızlı, sıcak, soğuk, üşüyen, kavuran, yakan.
Güzel ülkem, Türkiye’m, her yandan kuşatılmış. İçte ve dışta onlarca hain; bölme, parçalama, yıkma sevdasında, ağızlarından kuduz köpekler misali salyalarını akıtarak…
Rüzgârlar alabildiğine sert esmekte dört bir yanından.
Koç yiğitler birer, üçer, beşer… Şehitler kervanına katılmakta.
Devletin bekası, vatan, millet bölünmesin, bayrak inmesin, ezanlar susmasın diyerek…
Birileri ise; daha fazla daha fazla, mal, mülk, makam peşinde.
Millet, fakir-fukara, analar, babalar, bacılar, evdeşler, çocuklar “Vatan, sağolsun.” demekteler, göz yaşlarını içlerine dökerek Şühedanın ardından.
Ekonomi her gün daha da bozulmakta; analar, babalar çocuklarını, giydirebilmenin, doyurabilmenin, okutabilmenin derdinde.
Bir avuç yandaş azınlık, alabildiğine zenginleşir iken, fakir daha da fakir ve orta sınıf yok olmakta.
Birileri, sebep olduklarını unutturma, kahramanların dökülen kanlarından utanmazca pay çıkarma peşinde.
Koltuklarına yapışanlar; “Çözüm arayanları, Türk milleti yok olmasın, çıplak olmasın iri ve diri olsun, öz değerlerini kaybetmesin.” diyerek yola çıkanları suçlamakta, hukuku, örf ve âdeti hiçe sayarak ötekileştirme ve yok etme gayreti içinde.
***
Dememiz o ki?
Yüce Türk milletinin sesine kulak verile…
Bilesiniz ki, son sözü Türk milleti söyleyecek.
Selâm ve dua ile.. (16 Eylül 2022)
M. Yavuz ELBİRLER
(Emniyet Genel Müdürlüğü E. İstihbarat Daire Başkanı)