
GÜNÜNÜZ VE GELECEĞİNİZ AYDIN OLSUN
SORULAR, KENDİMİZCE CEVAPLAR
Tekrar tekrar dile getirdiğimiz bir arzumuz var. İYİ BİR TÜRKİYE istiyoruz.
Bir devletin var olması ve varlığını sürdürebilmesinin olmazsa olmazı MİLLÎ GÜÇ; millî gücün de temel şartı MİLLÎ ŞUUR’dur.
Millî Şuur, bir milleti millet yapan millî ve manevî değerlerin tümünü milletin her ferdinin bilmesi, benimsemesi ve yaşatmasıdır.
Milletin her ferdi önce aidiyetini, Ata’sını bilecek, onunla öğünürken, yaşatmak ve gelecek kuşaklarında yaşatması için çalışacak ve önce kendine sonrada, ait olduğuna bütün varlığıyla inandığı, milletine güvenecektir.
Bilge Kağan, Orhun yazıtlarında ”… Ben, Türk Bilge Kağan…” diyor, Atatürk, birçok konuşmasında, Türk milletinin büyüklüğünü, ona güvenini, geçmişten örneklerle anlatıp, Türk olmanın gurur ve şuurunu ifade ediyor.
Türk tarihinde, Türk milletinin âdeta yok edildiğine inanıldığına inanıldığına inanıldığı anda tarih sahnesine çıkarak yüce Tanrı’nın kendilerine verdiği görevi yüz akıyla yerine getiren, iki lider. Ben Türk’üm diyorlar.
Orhun Yazıtları ve Onuncu Yıl Nutku dikkatle okunursa, Millî şuurun görünürde ve özellikle yönetici ve yönlendirici sınıflarda yok olmaya başladığında nasıl bölünüp parçalandığımız ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığımız net bir şekilde görülür.
Net olarak görülen diğer bir hususta, Türk milletinin millî karakterini iyi bilen, bu milletin özünden gelen liderlerin millete güvenleri ile imkânsız görüleni başarmaları halidir.
Daha dün, işgal edilmiş, her türlü ekonomik güçten yoksun, savaşlarda kırılmış, yorgun, bıkkın bu milletin verdiği Millî Mücadele lâyıkıyla yazılıp anlatılmamıştır.
Cihan Hâkimiyeti idealine sahip ve zamanlarının coğrafyasında cihana hükmetmiş, Dünyaya medeniyeti her alanda öğretmiş, tarih yazdırmış ve örnek alınmış Türk milleti ve devleti, bugün nasıl oluyor da vatanı ve milleti ile ötekileştirme, bölünme tehdidi altında ve ekonomisi alt üst dolmuş bir durumda. Üretmeyen, tüketen, Allah ile aldatılan, millî – manevî değerlerinden her geçen gün uzaklaştırılan bir toplum haline gelinmekte.
Kabahat kimde? Siyasi iktidarlarda mı?
Türkiye Cumhuriyeti’nin hedefi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak olarak işaret edilmiş iken hedefi Batılılaşmak olarak küçülten ve bunu da taklitçilikten öteye götürmeyenlerde mi?
Türk’ün millî – manevî değerlerine sahip gençleri, komünist odaklara hedef gösterip, hem suçlu hem güçlü olanlarda mı? 1940’lardan itibaren Türk Milliyetçiliği‘ni bilen, anlatan, yaşayan ve yaşatmaya çalışanlara her türlü baskıyı uygulayanlar mı?
Plânlı bir şekilde; Türk destanlarını, Türk edebiyatını, Türk sanatını velhasıl Türk e ait ne varsa kaldırıp unutturmaya çalışanlar mı?
Bunları bildiğimiz halde, hamasetten kopmadan biz bize çalıp söyleyen, bize dokunmayan yılan bin yaşasın diyerek, dünya malına tamah edip güne uyan bizler mi?
Kim kabahatli?
Hepimiz.
O halde ne yapalım?
Olumlu noktalarda birleşelim, bütünleşelim; ülkümüz bölünmemek, böldürmemek, Türklük gurur ve şuuru, üstün ahlâkî değerlerimiz ile yaşamayı şiar edinelim. Bütün Türkler Bir Ordu diyebilmenin ve de demenin Bir Olmak, İri Olmak Diri Olmak için başlangıç olduğunu düşünelim.
Çetin yollar, ilimle, irfanla çalışarak ve bir olarak aşılır.
Selâm ve dua İle…
17.04.2025
M. Yavuz ELBİRLER
EGM E. İsthb. D. Bşk.

