Yapraklı’nın Çevrecik Köyü’nde öğretmenliğim sırasında, Yapraklı Kaymakamlığı’nca bir teklif gelmişti. Kaymakam Bey, bir gazete çıkarmak istiyormuş ve arayış içindelermiş. Karatekin Gazetesi’ne uğradığım bir hafta sonu, elinde bir dosya ile Yapraklı Halk Eğitim Müdürü Hidayet Bey geldi. Kaymakam İlhan Bey’in bu arzusunu yerine getirmek için yardım istiyordu. İçlerinde gazetecilikten anlayan birisi olmadığı için galiba biraz çekiniyorlardı ve arayış içindelerdi.
Gazatenin sahibi ve kıymetli dost Ahmet Kayıkçı (Allah Rahmet eylesin), bir yandan sohbet ediyor, fikirlerini öğrenmeye çalışıyor, bir yandan da yanında oturduğum için dönüp dönüp bana bakıyordu. Epeyce dinleyip fikirlerini öğrendikten sonra, uzun zamandır bu işe yatkın adam aradıklarını ve bulamadıklarını öğrenince; “-Boşuna adam aramışsınız. Elinizin altında adam var ve sizin haberiniz yok.” dedi.
Hidayet Bey’in gözleri gülüyordu. “-Sırtımdan büyük bir yük kalktı” diyordu. Bu görüşmenin ardından İlhan Bey beni Yapraklıya davet etti. Birkaç defa görüşmeler ve gerekli işlemler yerine getirildi. Sonra Yapraklı İlk Haber Gazetesi yayın hayatına girdi.
Gazete ile ilgili doküman çalışmaları ve ilçe genelini kapsaması gayesiyle köyleri gezmeye başladım. Her köye uğradığımda ilginç kültür unsurlarıyla da karşılaşıyordum. -Daha sonra bu bilgiler Yapraklı kitabının çıkmasına neden olacaktı.- Bunlardan birisi “Tahta Kılıç Efsanesi” idi. Bu konuyu duyunca üzerine gittim. Efsanede adı geçen Kullar Köyü’ne birkaç defa ziyarette bulundum.
Kullar Köyü
Kullar Köyü, Yapraklı İlçesi’ne bağlıdır. Dereli sırtlarından inen Kullar Deresi’nin kenarında, bir vadi içinde kurulmuştur. Köyün kuruluşuyla ilgili bir efsane var ki adeta Ergenekon Destanı’nı hatırlatır. Hele köyün yerleşimini kırmızı topraklı yüksek dağ ve kayalıkların da çevrelemiş olduğunu düşünürsek.
Köy yeni kurulduğu sıralarda bir savaş olmuş. Saldırıya uğrayan köye düşman öyle bir saldırmış ki, köyde hiçbir canlı bırakmamış ve olduğu gibi yağmalamış. Yalnız baskın başlarken, köyden iki kişi, Kurtyemez namındaki kayalıklara saklanmış. Böylece köyden sadece bu iki kişi sağ olarak kurtulmuş. Daha sonra: “-Şu Allah’ın işine bak, köyden sadece bu “kullar” kalmış.” demişler ve köyün adı “Kullar” olmuş.
Köyün batı yönü hariç, etrafı yüksek dağ ve kayalıklarla çevrilidir. Aşağı ve Yukarı Mahalle adıyla iki mahallesi vardır. 90 hane olan köy, Çankırı il merkezine 45, Yapraklı İlçesi’ne ise 35 km.dir.
Kullar köyü’nün böbrek taşlarını düşürdüğünü söylenen ve Çankırı’da da yaygın olarak bilinen 3 tane çeşmesi vardır. Bu çeşmeler köy içinde bulunmaktadır. Bunlara ilave olarak üç çeşme daha vardır. Köy ihtiyaçlarını bu çeşmelerden giderir.
Köy geçimini, tarım, hayvan ürünleri ve canlı hayvan pazarlamacılığından sağlamaktadır. Bahçecilik gelişmiş vaziyettedir. Mevsimlik işçi olarak dışarıda çalışanlar köye nakit girdi sağlarlar.
Köyün ortak malları ve diğer işleri imece yoluyla halledilir. Köyün iki mahallesinde iki camisi vardır. Camilerden birisi 150 yıllıktır. Köyde, Alikgil, Omargil ve Ganigil’in odası namıyla köy odaları mevcuttur. Aslında köyün dört odası varmış, ama birisi yıkılmış. Bundan sonra şimdiki odalar şahıslar veya köylü tarafından bakımları sağlanarak çalışır durumda olmaları sağlanmıştır. 1994 yılında ayrıca bir düğün evi yapılmıştır. Klasik Türk düğün geleneği çevreye uygun olarak yaşatılmaktadır.
Yapraklı’da Tahta Kılıç Efsanesi
Tahta Kılıç, Kullar Köyü’nde bulunmaktadır. Fakat Yapraklı İlçe merkezinde de “Tahta Kılıç Efsanesi” bilinmekte ve aynı isimle anlatılmaktadır.
İstiklâl harbi sırasında Yapraklı’nın Kullar köyünde bir deli varmış. Bir gün, elinde tahta kılıçla köy meydanında savaşırmış gibi saatlerce kılıç sallamış. Köy halkı bu deliyle alay etmişler. Ne var ki savaştan dönenler, kendilerini tahta kılıçlı bu delinin kurtardığını söylemişler. Neticede bu tahta kılıcı köy camiinde muhafaza etmeye karar vermişler. Bu gün hala cami kürsüsünde bulunan tahta kılıcın ucundan, Kore Harbi sırasında da kan damladığını görenler olmuş. Halen İslam ordularının mücadele ettiği savaşlarda bu kılıcın ölmüş sahibi tarafından kullanıldığına inanılmaktadır.
Kara Dede Ve Tahta Kılıç
Kullar Köyü’nde, Dedeyakası mevkiinde bir türbe var. Bu türbenin Kara Dede namında bir zata ait olduğu söyleniyor. Yanında iki mezar daha vardır. Fakat kimlikleri bilinmemektedir. Köylülerle sık sık görüşerek yaptığım sohbetlerin birinde, köye bir ailenin Bağdat’tan geldiği söylenmiştir. Efsanede adı geçen Kara Dede’nin ve Tahta Kılıç’ın esrarı, zannederim bu aile ile yakından ilgilidir.
Kullar Köyü’nde Kara Dede Mescidi adıyla yeni bir mescit yapılmış. Köye gelenler mutlaka bu mescidi ziyaret ederler. Bu mescidin bir özelliği de “Tahta Kılıç”ın bulunmasıdır. Tahta Kılıç’ın Kara Dede’nin kılıcı olduğu söylenmektedir. Fakat aynı Köylü olan Kara Dede ve bu kılıç hakkında sınırlı bilgiler vardır. Kılıcın nasıl Kara Dede’ye geldiği, yada kendi yapmış ise bu konudaki bilgilere ulaşılamıyor. Ayrıca eskiden Kayabaşı Çeşmesi’nde, suyun içinde ıslatılmış olarak beklemekte olan Tahta kılıç, daha sonra çeşmemin köye taşınmasıyla, mescide konulmuştur.
Tahta Kılıç Ve Yağmur Duası
Köyde kuraklık olup yağmur yağmadığı zamanlar, Tahta Kılıç suya konularak ıslatılır. Daha sonra Dedeyakası’nda bulunan Kara Dede Türbesi’ne çıkılır. Yağmur duası yapılır. Tahta Kılıç ıslatılıp da yağmur duasına çıkılırsa, mutlaka yağmur yağacağına inanılır. Bu durumda kesin olarak yağmur yağdığı köylülerce söylenmektedir.
Tahta Kılıç ve Savaş
Memlekette bir savaş felaketi çıktığında, Tahta Kılıç’ın da bu savaşlara katıldığına inanılmaktadır. Halk içinde kulaktan kulağa anlatıla gelen bir rivayete göre Birinci Dünya Savaşı’nda Tahta Kılıç ve Kara Dede’nin savaştığı söylenmektedir. Bu konuda anlatılanlara bakılırsa, Kullar Deresi’nde köyün altında bulunan Kuru Dere’de -tam savaş anında- Kara Dede, Tahta Kılıç’ı eline almış; bir ata binerek derede bir o yana, bir bu yana atı sürmüş ve bir yandan da kılıç sallıyormuş. Daha sonra kılıçta kanlar belirmiş. Bir müddet böyle devam ettikten sonra Kara Dede köye dönmüş. Tahta Kılıç ise kanlar içindeymiş.