TASARRUF, BAŞKA BİR ŞEY!
Bir sorun ve çözüm yolları tartışılırken her şeyden önce kullanılan kavramlarda anlaşmak gerekir. Bir kavramı kullananların her biri ona farklı anlamlar yüklüyorsa, anlaşmak da çözüm üretmek de mümkün değildir.
Son günlerde “kamuda tasarruf” konusu gündemde. Bakan yeni “tasarruf önlemlerini” açıklamış. Her şeyden önce “Tasarruf nedir?” konusunda kavram kargaşasına son vermek gerekir.
Örneğin şu üç kavram, çoktan aza doğru “savurganlık > tutumluluk ( hesaplılık) > tasarrufluluk” biçiminde sıralanırlar. Şu ana kadar yapılan bütün açıklamalar “savurganlığın” bir parça azaltılarak “tutumluluğa” birazcık yaklaşılacağına yönelik. Buna dünyanın hiçbir dilinde “tasarruf” denemez.
Bir devlet, ne kadar zengin olursa olsun savurganlık yapamaz; savurganlık, kamuyu zarara uğratma suçu oluşturur. Kamu kurumları, yalnız ekonomi sıkıntıya girdiğinde değil, her zaman bütün harcamalarında “tutumlu” olmak zorundadır. Konuyu kişi düzeyinde ele alırsak “savurganlık” sonradan görmelerde rastlanan görgüsüzlüğü; çok zengin olunsa bile “tutumluluk” asaleti, tevazuyu, görgüyü ifade eder.
Şu anda kamuda “İtibardan tasarruf olmaz.” anlayışından, kayırmacılıktan, yanlış kararlardan, ekonomiyi çökerten kara deliklerden, dolayısıyla büyük bir savurganlıktan söz ediliyor. Bütün bunlardan vazgeçilmesi “tasarruf” değil, “tutumluluk”tur, her zaman olması gerekendir.
Örneği bir çalışandan verelim. Kazancının çok üzerinde harcamalar yapan “savurgan”dır. Kazancına uygun yaşayıp sıkıntı çekmeden ayın son gününe ulaşan “tutumlu”dur. Kazancı harcamalarının üzerinde olan dolayısıyla para artıran ile kazancı yetersiz olsa bile harcamalarını önem sırasına sokup erteleyebileceklerini sonraya bırakan, çok gerekli olmayanlarından vazgeçen, bazı sıkıntılara katlanıp kazancının bir kısmını artıran “tasarruf” yapandır.
Mesela kazancı ucu ucuna yeten bir kişi borca girmişse, mutlaka bazı harcamalarından vazgeçmek, sıkıntıya girerek borcunu ödemek üzere para artırmak zorundadır. Atalar “Borçluya, borcunu ödeyene kadar ekmek yanında katık haramdır.” demişler.
Ne yaparsa yapsın, hangi sıkıntılara katlanırsa katlansın kazancından bir şeyler artırmak bir yana sıkıntı içinde olan zaten sürünmektedir. Ondan tasarruf filan beklenmez.
Geçmiş dönemlerden deneyimli olanlar bilir. Kamuda tasarruf denince ilk akla gelen maaşlara, ücretlere vurulan tırpandır. Görünen o ki “tasarruf”, sadece dar gelirlilerin, zaten yetmeyen kazançlarıyla tencere kaynatırken porsiyonlarını daha da küçültmeleriyle sınırlı kalacak.
Ahmet Salih Erdoğan ERÜZ
E. Öğ. Alb. / Edebiyatçı / Stratejist