DİL; bir milletin kültürünün en önemli ögesidir. Çünkü, millî kimlik ve millî kültür dil aracılığı ile sonraki kuşaklara aktarılır. “Bilelim ki, millî benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.” (Nutuk, 15-20 Ekim 1927) özdeyişinin önemini kavrayan toplumlar, ayakta kalmasını bilen bağımsız ve millî toplumlardır.
Karamanoğlu Mehmet Bey, 13 Mayıs 1277 tarihinde Konya’da bir ferman (bugünkü anlamıyla temel söylem = yasa) ortaya koymuştur. Demiştir ki;
“Şimden gerü, divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçeden gayri dil kullanılmaya… Uymayanların boynu vurula….”
Karamanoğlu Mehmet Beyin yaşadığı dönemde Arapça ve Farsça’nın egemen ve devlet dili haline getirildiği hatırlandığında, bu fermanın önemi daha da iyi anlaşılacaktır.
Türk devlet idarecileri ve aydınları, Selçuklu Devleti’nin kuruluşunda, her alanda millî oldukları gibi dil alanında da Türkçeye önem vermişti. Zamanla, Arap ve Fars hayat tarzını ve kültürlerini “gelişmişlik, aydın olma işareti” olarak kabullenen Selçuklu’nun son dönemlerinde saray erkânı ve aydınlarının kendi öz kültürlerine yabancılaşması, Arap hayat tarzının “İslâm” diye algılanması ve algılatılması ile Selçuklu Devleti de çökmüştür. Karamanoğlu Mehmet Bey, yayımladığı bu fermanla, devletin çöküşünü durdurmak veya yavaşlatmak amacıyla millî duyarlılık göstermiştir.
Fermanın yayımlandığı 13 Mayıs 1277 tarihinin 746’ncı yıl dönümünde Karamanoğlu Mehmet Bey ve Cumhuriyetimizin Kurucusu Atatürk başta olmak üzere, Türk diline ve Türk kültürüne önem veren bütün devlet büyüklerimizi, âlim ve ârif insanlarımızı rahmetle – minnetle yâd ederiz.
Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.