
3 Mayıs… Takvim yapraklarında sessizce duran ama Türk milletinin vicdanında çığlık çığlığa yankılanan bir tarih. Bugün; yalnızca bir hatırlama değil, aynı zamanda unutturulmak istenene karşı bir uyanış, bastırılmak istenene karşı bir yükseliştir. 3 Mayıs, Türk’ün öz benliğine sahip çıkma iradesinin, tarihsel sürekliliğinin ve milli bilincinin yeniden şahlandığı gündür.
Türkçülük, bir milleti etnik ayrımlarla parçalamaya çalışanlara karşı, bin yıllık kardeşliğin adıdır. Bugün kimi çevrelerce ısrarla Türk kimliği bir etnik unsur gibi gösterilmeye, Türk milleti kavramı anayasal metinlerden kazınmaya, milletin birlik harcı olan tarihî değerler tahrif edilmeye çalışılmaktadır. Oysa Türk milleti, bir ırk değil; ortak tarih, kültür, inanç ve ülkü ile yoğrulmuş bir kader birliğidir. Bu gerçek, Mustafa Kemal Atatürk’ün şu veciz ifadesinde berraklaşır:
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halka Türk milleti denir.”
Bugün 3 Mayıs vesilesiyle tekrar hatırlatmak gerekir ki, 1982 Anayasası’nın 66. maddesinde yer alan “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” ifadesi, yalnızca bir tanım değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal birliğini sağlayan omurgadır. Bu maddeye yönelen her türlü saldırı, doğrudan doğruya milletin mayasını hedef almakta, Türk milletini etnik gruplara bölerek çok kimlikli, çok parçalı bir yapıya dönüştürme arzusunu taşımaktadır.
Anayasa’dan “Türk” adını silmek isteyenlerin hedefi, milli kimliğimizi yalnızca nüfus kâğıtlarından değil, bilinçlerimizden de kazımaktır. Bugün “vatandaşlık tanımı” adı altında yapılan tartışmaların ardında emperyalizmin çok tanıdık bir oyunu yatmaktadır: Bir milleti parçala, kimliksizleştir, sonra yönet.
Emperyalist güçler, bu topraklardaki bin yıllık kardeşliği ve Türk milletinin direncini kırmak için yalnızca askeri değil, kültürel ve zihinsel işgali de devreye sokmuşlardır. Medyada, sinemada, müzikte; tarihimizin itibarsızlaştırıldığı, kahramanlarımızın alaya alındığı, Türklüğün “ırkçılık” gibi gösterilerek kriminalize edilmeye çalışıldığı bir algı operasyonu yürütülmektedir.
Türklük, yalnızca ırk değil; devlet kurma bilinci, vatan sevgisi, bağımsızlık tutkusudur. Alparslan’ın Malazgirt’te taşıdığı sancağın da, Gazi Mustafa Kemal’in Çanakkale’de savunduğu mevzinin de, 15 Temmuz’da tankların önüne yatan halkın da adıdır. Kimliksizleştirme projelerine karşı direnişin adı Türkçülüktür.
Bugün gençliğe düşen görev, bu ruhu unutmamak, unutturmamak ve yeniden kuşanmaktır. Çünkü 3 Mayıs, sadece geçmişin değil, geleceğin de mesuliyetidir. Emperyalizmin içeriden devşirdiği iş birlikçiler, sivil toplum maskesiyle etnik tahrikler yaparken, Türkçülük; barışı, kardeşliği ve adaleti savunan en güçlü duruş olarak dimdik ayaktadır.
Türkçülük, bölücülüğün panzehiridir. Çünkü Türk milleti kavramı, kimseyi dışlamaz; tersine, farklılıkları ortak bir millî kimlik potasında birleştirir. Bugün “halkların eşitliği” diye pazarlanan projelerle, milletin harcı yerine suni kimlik yapıştırmaları yapılmakta; bu da toplumu bir arada tutan ruhu zedelemektedir. Bizler biliriz ki, bir çınarın gövdesi ne kadar güçlü olursa dalları o kadar sağlıklı olur. O gövdenin adı Türklüktür.
3 Mayıs’ta başlatılan fikir mücadelesi, zindanlarda zincirlenen ama ruhu teslim alınamayan Türkçülerin iradesidir. Bugün o ruhu taşıyan her Türk evladı, yalnızca geçmişi yad etmez; geleceğe dair de bir söz verir: Bu topraklarda Türk milleti yaşamaya, bu bayrak dalgalanmaya ve bu devlet ebediyen var olmaya devam edecektir.
Benim Türkçülüğüm; imanla yoğrulmuş, adaletle temellenmiş, merhametle bezenmiş bir anlayıştır. O ne bir üstünlük iddiasıdır, ne de bir başkasını küçümsemedir. Aksine, herkesin huzur ve güven içinde yaşadığı bir millet yapısının teminatıdır. Bu nedenle Türkçülük, yalnızca bir kimlik değil; bir sorumluluktur.
Türklük, bu milletin ruhudur!
Türk milleti, bu vatanın gerçek sahibidir!
Ve bu gerçek; hiçbir anayasa değişikliğiyle, hiçbir algı operasyonuyla, hiçbir medya manipülasyonuyla yok edilemez!
3 Mayıs, uyanışın ve direnişin adıdır.
Unutma ey Türk genci! Kimliğin onurundur. Tarihin sorumluluğundur. Geleceğin iradendir.
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Güneş ALTUNER
03.05.2025