ÜLKÜCÜLERİN ÖZELEŞTİRİ YAPMAYA İHTİYACI VAR!
Özeleştiri yapmak önemlidir; ama ülkücüler, kantarın topuzunu bazen kaçırıveriyor. Doğru bulmadığım iki yaklaşım var; biri CIA tarafından kullanılma iddiası, diğeri komünizm tehlikesinin 13 Eylül’de, yani bir gecede nasıl bitiverdiği ki bununla da söylenmek istenen sahte bir düşmanla kandırılmış olmaktır.
Hareketin içine ajanların, provokatörlerin sızmadığını iddia edecek değilim; özellikle 70’lerin ikinci yarısında… Emperyallerin müdahale etmediği veya etmek istemediği bir siyasi hareket olabilir mi? Olmayacağını düşünmek safdilliktir. Eğer, böyle bir siyasi hareket varsa, onun zaten kıymet-i harbiyesi yok demektir. Maharet, buna rağmen neticeye ulaşmaktır. Rahmetli Başbuğ’un özel konuşmalarından da şahidim ki, çoğunun farkındaydı. Üst kademelerde bulunanları bilmenin faydalı olduğunu düşünürdü ki, böylece kontrol edebileceği kanaatindeydi. Niye dışlamıyorsunuz diye soranlara, “Bu sefer bilmediğimiz birini kullanacaklar, o daha kötü olur.” diye cevaplardı. Alt kademeleri de bu konuda sürekli uyarırdı. Ülkücü hareket neticeye kısmen ulaştıysa da 12 Eylül’le Türkiye, tümden kaybeden olduğu için mağluplar tarafında kalması kaçınılmazdı. Evet, netice olarak yenildik.
İkinci konu olan komünizm tehlikesi ise, evet doğrudur, 12 Eylül’le bitmiştir; ama bitiş sebebi, Türkiye’nin bir iç problemi olması değildir. Küresel sistem, komünizmi dünya ölçeğinde bitirme kararı almıştır ve uygulamıştır ki, on yıl içinde Sovyetler de dağılmıştır.
Bu özeleştiri hatasına düşmenin sebebi, olan bitene hangi pencereden bakıldığıdır. Meseleye kapitalizm odaklı bakıldığı zaman daha kolay anlaşıldığını düşünüyorum. İdeoloji olarak Türk milliyetçiliği iki kez siyasi harekete dönüştü.
İlkinde Mustafa Kemal yeniden devleti kurarak kazandı. Ama yirmi beş yıl sonra, kapitalizm ray değiştirdi ve uluslararası zorunluluklardan dolayı ikiye bölünen dünya konjonktüründe Türkiye de bir tarafa yaslandı. O şartlar içinde doğru bir ideolojik çözümlemeyle, ikinci kez Türk milliyetçiliği, Başbuğ’un önderliğinde sahneye çıktı. Ama 12 Eylül, kapitalizmin yeniden ray değiştirmesinin bizdeki tezahürüdür. Birer yıl arayla İran, Pakistan’daki tezahürleri gibi…
Karma ekonomiden küreselleşen sistem uyum sağlamak adına biz de liberalizme dönüştük. Yenilginin ana gerekçesi budur, bana göre. Yirminci yüzyılın başında muhatap olduğumuz saldırı, Türk devletinde sistem değişikliğiyle sonuçlandı; ama 1980 saldırısı, ekonomik zihniyet dönüşümüyle sonuçlandı. Kırk yıldır hatıralarla oyalanan ülkücüler, güncellenen ve yeni baştan zaman ve mekâna uyumlu hale gelen bir ideolojiyi oluşturmazsa, ayağa kalkmasını beklemek mümkün gözükmemektedir.
Yakup Bilgin KOÇAL
Yalova E. Belediye Bşk.