YÂREN MECLİSİ’NDE ÂŞIKLAR VE ŞAİRLER
Çankırı Yâren Meclisi’nde âşıkların ve şairlerin de bulunduğunu biliyoruz. Âşıklar, daha çok sazende olarak ocakta yer almışlar ve ocağın musikî ile ilgili programlarını zaman zaman yürütmeyi üstlenmişlerdir. Bu açıdan bakıldığında, Çankırı kırsal / köy kesiminde hem yâren ocaklarında hem de köy odası sohbetlerinde âşıkların etkin olduğunu ve bu yönden de Çankırı, geleneksel bir özellik taşımaktadır.
Konu ile ilgili olarak sık sık adı geçen Âşık Sabri Baba’nın da uzun yıllar Çankırı Yâren Meclisleri’nde çalıp söylediği halk nezdinde anlatıla gelen bir durumdur. Ahmet Talat Onay, 1267’de vefat eden Sabri’nin vasiyetine uyularak Çankırı’nın güneybatısında bulunan Hacet Tepesi’ne defnedildiğini ve;
Cihanda kemalin rayeğân olur
Kalbini kıranlar peşiman olur
Ziyaret ederler bir zaman olur
Şehri Kângırı’da Sabri gedayı
Mısralarının tecelli ettiğini ve ölümünden sonra ziyaret yerlerinden olduğunu belirtir. “Sabri’nin metfun olduğu Hacet Tepesi’nde başka mezar yoktur.
Senenin bazı aylarında kadınlar “Hacet-tepesi gezmesi” yaparlar, Sabri’nin mezarı etrafında hacet rüyasına yatarlar. Erkekler ilkbaharda çiğdem merasiminde burada francalayı yumurtaya batırıp yağda kızartarak “çullama” yaparlar ve Sabri’yi ziyaret ederlerdi.”
Ahmet Talat Onay’ın Sabri diye verdiği isim halk arasında Sabri Baba diye anılmaktadır ve yine Ahmet Talat Onay’ın tespitleri arasında olmayan ve halk arasında Yâren Meclisleri’nde uzun zaman saz çalmasından bahsedilmektedir. Hatta dilden dile, kulaktan kulağa anlatılan ve kâh Sabri Baba’nın Yâren Meclisi’nden kaçtığı ya da kovulduğu şeklindeki anlatılar vardır. Âşık Sabri Baba’nın bir koşmasında;
Aklıma geldikçe ahibba, yârân
Ol vakit serime târ olur cihan
Bu iki nesneye bulunmaz derman
Biri ölüm, biri naçar ayrılık
Kıtasında geçen “yârân” kelimesi dikkatimizi çekiyor. Bu koşmaya nazire olarak yazılan bir başka koşmada da yine Çankırılı bir şair olan Ali Kadrî’ye ait:
Çankırılı Sabri’ye Nazire
Düşdü yine bu dil zare ayrılık
Bu meclisi ârifana elvedâ
Açdı sinende bin yâre ayrılık
Ehli sohbet her yârâna elveda
Güzel muhabbetler hep oldu hayâl
Ne ise hukuku eyleyin halâl
Cübbe de, kavuk da ne gezsin kemâl
Kalbi Tahir müsülmana elvedâ
“Kadri” nedir sende bu gam bu keder
Dağılır, toplanır bu böyle gider
Dostundan vaz geçmez er evlâdı er
Sıtkı bütün cavidana elvedâ
Aşık Sabri Baba’nın şiirinde tamamen yârâna hitap ettiği gibi bir anlam çıkaramasak da Ali Kadrî’nin ona yazdığı nazirede bunun böyle olduğu açıkça görülüyor. Diğer yönden yârandan kaçış ve ayrılık kelimeleri de bir bütünlük arz ediyor ve halk arasında Âşık Sabri Baba’nın Yâren Meclisi’nden kovulması mevzusuna da uygun bir hal olduğunu gösteriyor.
Ali Kadrî’nin bir koşması daha vardır ki, yine Ahmet Talat Onay’ın şu cümleleri ile veriliyor: “313 de sohbet yaranına hitaben baş ağa Şeyh Şamlı Rıza Efendi’nin evinde söylenmiştir. Kadrî, o sene vefat etmiştir.”
Bu gece âhu zar tutdu elimi
Sadakatli alişana elveda
Ayrılık ateşi bükdü belimi
Bu meclisi ârifana elveda
Cem oldu bu sene hep sahip kerem
Emretse padişah toplayamaz hem
Bu gece gam oldu sürdüğümüz dem
Şimden geri bu meydana elveda
Yine sohbet olur ahbap satılmaz
Belki fakır “Kadrî” vatanda kalmâz
Kalırsa ya ölür, ya kısmet olmaz
Ayrı ayrı her yârâna elveda
Ahmet Talat Onay’ın da işaret ettiği gibi bu koşmayı yâranlar topluluğunda söyleyen Ali Kadrî sanki orada bulunanlarla tek tek vedalaşmış gibi; “Ayrı ayrı her yârâna elveda” demiş ve bu elveda ile bu dünyadan ayrılmıştır. Çünkü o sene içinde vefat etmiştir.
Sakiya destinde bâde-i mezak
Cem’i muhabbeti doldur el firak
Murgı dil semtine düşdü iftirak
Kadrî’nin dillerde bir adı kaldı.
Sadık SOFTA
Eğitimci / Şair / Yazar / Halk Bilimci