On binlerce kilometre öteden geldiler ve bize komşu oldular. Bir taraftan Amerika, diğer taraftan Rusya… Her ikisinin yanında, arkasında veya bağımsız görünümü ile coğrafyadan et koparmak isteyen çakallar misali İngiltere, Fransa, Almanya…
Ülkemizin sadece, güney sınırında değil; Bulgaristan, Ukrayna, Gürcistan, Yunanistan ve Güney Kıbrıs da dahil; her tarafımızı çevirdiler. Yeni askerî üsler kurdular, yeni askerî havaalanları yaptılar. Özellikle son aylarda, Türkiye’ye yakın bölgelerde askerî karakollar inşa ettiler, birbirine bağlı tüneller kazdılar. PKK, YPG veya Demokratik Suriye Güçleri... Adı ne olursa olsun; Suriye ve Irak’ın kuzeyinde Türkiye ve insanlık düşmanı, İsrail ve Batı yanlısı terörist bir devlet oluşturulmak istenmekte. Bunu bilmeyen kaldı mı?
***
Geçmiş yıllarda büyük yanlışlar yapıldı. Türk hükûmetleri, bu terör örgütlerine ve bu örgütleri kuran, destekleyen adı geçen devletlere karşı önlem almakta âciz kaldılar. Habur’da kurulan mahkemeleri; Barzani Peşmergelerinin Türkiye içinden düğün konvoyları eşliğinde Aynelarap’a gönderilmesini; çözüm sürecinde “Âkil” olmadığına inandığım insanlarla “Âkil Heyeti”nin oluşturulmasını ve diğer yanlışları artık gündeme getirmek istemiyorum. Akıl ve kemâlat sahibi pek çok insan gibi, bağcıyı dövmek amacında değilim. Artık yanlışlardan süratle uzaklaşılarak siyasette ve bürokraside liyakatli insanlarla birlikte, üzerimize çullanmak isteyenlere karşı BİRLEŞME ZAMANI olduğuna inanıyor ve bunu yürekten diliyorum.
Geçmiş zamanlarda yapılan yanlışlıklardan tedricen uzaklaşıldığını -yetersiz olmakla birlikte- görmem de millî heyecanımı ve inancımı artırmaktadır. Özellikle, Silâhlı Kuvvetler mensuplarımız başta olmak üzere, tüm güvenlik güçlerimizin fedakârca yürüttükleri operasyonlar da gücümüzün yüksekliğini göstermektedir. Son yıllarda, Fırat Kalkanı, Zeytindalı Harekâtı ile milletçe arzu ettiğimiz moralimiz de perçinlemiş durumdadır. Yürekten inanıyorum ki, Fırat’ın doğusuna yapmayı düşündüğümüz harekâtta da yüksek başarılar elde edeceğiz.
***
Amerika, NATO ittifakı içinde bulunmamıza rağmen; Türkiye’ye açıktan düşmandır. Açıktan düşmanlığını da her vesile ile AÇIKÇA göstermektedir. Binlerce tır ve kargo uçağı ile Türk – İslâm düşmanlarını donatmıştır. Lojiktik destekle birlikte her türlü para ve eğitim desteğini de güçlü bir şekilde sürdürmektedir. Amerika, İsrail’le birlikte Suriye ve Irak’ta Kürdistan kurma konusunda ve nihaî olarak da Türkiye’yi bölme noktasında kararlıdır. Sessiz kalındığında, dikkatli olunmadığında, bu mutlaka gerçekleşecektir. Bu konuda Rusya, Çin ve ilgili Batı devletleri de ya kayıtsızdır ya da sessizce bu hedefin gerçekleşmesine yardımcı olmaktadır.
Türkiye; hiçbir devlete güvenemez, güvenmemelidir. Bununla birlikte, siyasî ve diplomatik temaslarla Rusya, Çin, İran başta olmak üzere ilgili devletlere haklılığını her platformda dile getirmektedir, bıkmadan da her türlü diplomatik ilişkiyi sürdürmektedir, sürdürmelidir. Cumhurbaşkanımız Sayın ERDOĞAN başta olmak üzere devlet yöneticilerimizin denge politikası ile ülkemize yönelik tehditlere duyarlı olduğunu görüyorum. Bununla birlikte, daha sağlam ve daha akılcıl adımlara ihtiyacımızın olduğunu da ifade etmeliyim. Liyakatli politikacı, diplomat ve bürokratlarımızın daha etkin makamlarda görevlendirilmesi ile sorunların üstesinden gelmenin daha kolay olacağı kanaatindeyim. Çünkü, liyakatsiz insanların yetkin olmasının ülkemizin en önemli temel sorunu olduğuna inanıyorum. Ve maalesef, bu konuda ülke yararına önemli bir ışık göremiyorum. Her geçen gün, kimi üst düzey siyasetçinin veya bürokratın açıklamaları, feraset sahibi insanlarımızı derinden yaralamaktadır.
Ankara’daki hızlı tren kazasından sonra, Ulaştırma Bakanımız Sayın Cahit TURHAN’ın “Sinyalizasyon sistemi, demiryolu sistemi için olmazsa olmaz değil.” türünden açıklaması, gönülleri rahatlatıcı bir açıklama sayılabilir mi? Hiç kimsenin, aziz devletimizin bir Bakan’ının kişiliğini sorgulamaya hakkı da yoktur, haddi de olamaz. Lâkin, üst düzey bir devlet yöneticisinin, millete verdiği beyanatta, milletle bütünleştirici, milletin gönlünü rahatlatıcı olması gerekmez mi? “Demiryolunda görevli insanları yeterlice eğitememişiz. Maalesef, bu sorunun ortaya çıkmasında demiryolundaki sorumlular gibi, bizde de vebal bulunmaktadır. Bu vebali ortadan kaldırmak için daha büyük gayret ortaya koyacağız.” türünden açıklamalar yapılamaz mıydı? Sinyalizasyon tekniğinin ulaşımdaki önemini, konuyla hiç alakası olmayan bendeniz bilmekte iken, Ulaştırma Bakanı’nın bilmemesi mümkün mü?
***
Günü kurtarmakla yetinen, geleceğe dönük ufuklu yaklaşımları olmayan, Makyavelist düşünce yapısı ve makamını koruma endişesi ile millet yararına hizmet edemeyen siyasetçilerden ve bürokratlardan kurtulmadığımız müddetçe, sorunlarımızın çözülemeyeceği gerçeğini, görmezden gelemeyiz. Üç ay sonrasında yapılacak yerel seçimlerdeki aday profilleri de, bu düşüncemizin doğruluğunu gösterdiği, kanaatindeyim.
Belki abartılı bir ifade olacak; ama, adını yazmakta zorlanan kimi müteahhitlerin, bilgi ve uzmanlıklarını sadece “daha çok para getirisi” olarak gören kimi imâr ve kadastro uzmanlarının, rantiye beklentisini alışkanlık haline getiren kimi avukat, mühendis ve esnafların -hangi partiden olursa olsun- belediye meclislerine, başkanlıklara aday gösterilmesini; şehirlerimizin, beldelerimizin yönetiminde önemli bir sorun oluşturacağı kanaatindeyim. Her şeyi para ile ölçen, ufuksuz insanların dağarcığında; Amerika ve İsrail’in Türkiye düşmanlığı, Suriye ve Irak’ta yapılacak operasyonlar, ekonomik kriz ve halkın yoksulluğu -özel sohbet söylemi ötesinde- bulunabilir mi?
Tedbirlerimizdeki eksikliklere rağmen; gelecekten umutluyum. Yeter ki, büyük devlet olmamızın gereği, devletimizi idare edenler tarafından daha iyi görülsün, idrak edilsin ve “liyakat” niteliğine önem verilsin. Sözde ve söylemde değil, uygulamada…
***
“Eli kulağında” yeni bir harekâta başlamak üzereyiz. Ecdadımızın dediği gibi, “Gayret, bizden; zafer, Allah’tandır.” Allah, yâr ve yardımcımız olsun.