Zeki Müren; en ünlü fimlerinden “Berduş” vizyona girdiğinde üniformasını sırtına yeni geçirmiş bir subaydı. Askere 1956’nın son günlerinde uğurlandı. İlk altı ay Ankara Piyade Okulu’nda, ikinci altı ay İstanbul Harbiye Temsil Bürosu’nda, üçüncü altı ay da Çankırı Piyade Okulunda teğmen olarak askerlik görevini tamamladı.
Askerliği süresince müzikten kopmadığı gibi, farklı ilhamlarla besteler de yaptı. Yıllar sonra “En sevdiğiniz besteleriniz ?” sorusunu “Çankırı’dayken yaptıklarım…” diye cevaplamıştır.
“Bir yaz sabahı gözlerimin ufkuna erken doğdun güzelim” ve “Kalbimdeki tek hatıranın rengi solarken…” şarkılarını Çankırı’da bestelemiştir.
Zeki Müren’e sahnede defalarca eşlik eden bestekar kemani Selahattin İnal Çankırılıdır. Çankırı’ya giderken görüştüğü Selahattin İnal, Zeki Müren’e görüşebileceği isimleri not olarak verir.
Çankırılılar heyecanla Zeki Müren’in gelişini beklerken, o sessiz sedasız teğmen üniformasıyla şehre girmeden Piyade Okulu’na giderek işlemlerini tamamlar. Okulun jipiyle “Sinemacı Ahmet” olarak bilinen, Piyade Okulu’nun sinema teknisyeni Ahmet Uzun’la şehir merkezine iner.
Zeki Müren, Selahattin İnal’ın verdiği listenin en başında bulunan Boyacı Nazmi Usta’nın (Demirsu) henüz o yıllarda asfaltla tanışmamış İstasyon caddesindeki tabelacı dükkanına doğru yürür…
Sinemacı Ahmet’in sıkı arkadaşı Çankırı’nın ilk gazete bayii, çektiği fotoğrafları evinde kurduğu karanlık odada tabeden Kenan Nergiz, işte o anı ölümsüzleştirmek üzere deklanşöre basar.
Fotoğrafı çekerken, Zeki Müren Kenan Nergiz’e “Teğmen Zeki Müren’in Çankırı’dan ilk fotoğrafı olarak çok sayıda tab edersin artık…” diyerek gülümser…
Çok geçmeden Çankırılılar İstasyon Caddesi’ndeki Boyacı Nazmi’nin dükkanının önüne yığılarak, Zeki Müren’i sevgi çemberine alır.
Zeki Müren Çankırı’da Askeri İnzibat Merkezi olarak kullanılan Deniz Apartmanı’nın en üst katında kalmış; Çankırı’da bulunduğu süre içinde halkla sıcak ilişkiler kurmuş; yardımlarda bulunmuş, her fırsatta Çankırı düğünlerine ve yaran gecelerine katılmıştır. Nazım Hikmet ve Kemal Tahir’in de yattığı Çankırı cezaevinde moral konserleri vermiştir.
1958 Yılında Çankırı’da askerlik yaparken, hafta sonları da Askeri Piyade Okulu’nun gazinosunda konserler vermektedir. Konserler için her hafta sonu uçakla saz ekibi İstanbul’dan Ankara’ya, oradan da karayolu ile Çankırı’ya gelir. Bir hafta sonu, ekip beklenir ama gelemez…
Zor durumda kalan Zeki Müren, Çankırılı müzisyen Şerefin Ahmet’den, kendisine eşlik etmesini ister. Şerefin Ahmet Çankırı’da o dönemde sazlı sözlü eğlencelerin mimarıdır. Zeki Müren’in teklifine çok şaşıran Şerefin Ahmet, ona şöyle der:
– “Zeki Bey, siz sanat güneşi olarak anılan çok ünlü bir insansınız. Biz ise karadüzen müzik yapan insanlarız. Size, nasıl çalarız? Bizler, nota da bilmeyiz…”
Zeki Müren, “Ahmet bey siz melodiyi tutturun, ben size uyarım. Merak etmeyin durumu idare ederiz…” diyerek ısrar da bulunur. Zeki Müren’in teklifinin ciddi olduğunu anlayan Şerefin Ahmet, büyük sanatçıyı kırmak istemez ve birlikte Çankırı Piyade Okulu’nun gazinosunda program yaparlar. Program esnasında Zeki Müren, Şeref’in Ahmet’in oğlu Atilla’ya da birkaç solo parça söyletir.
O günden sonra Zeki Müren İstanbul’daki saz ekibini arayarak, “Sizler bir daha Çankırı’ya gelmeyin. Burada ben kendi saz ekibimi kurdum. Size ihtiyacım yok…” diyerek Çankırı’daki tüm konserlerini Şerefin Ahmet ve ekibiyle yapar.
Teskere alan Zeki Müren Şeref’in Ahmet ile vedalaşırken, “Ahmet Bey Çankırı’dan gidiyorum. Yalnız oğlun Atilla’yı da kendimle götüreceğim. Sesi çok güzel, O’nu kısa sürede Türkiye’nin en meşhur sanatçılarından biri yaparım…” diye teklifte bulunur.
Şerefin Ahmet oğlunu Zeki Müren’le İstanbul’a göndermez.
Şerefin Ahmet’i ikna edemeyeceğini anlayan Zeki Müren, adres ve telefonlarını bırakarak, “Çankırı’dan çok güzel duygularla ayrılıyorum. Burası çok samimi ve sıcak bir yer. Ne zaman İstanbul’a gelirseniz, mutlaka uğrayın. Bu günleri birlikte yâd ederiz…” diye veda eder.
Metin YILMAZ
Belediye Müfettişi