Ekonomi verilerinden anlamam… Normal bir vatandaş ve stratejist olarak yaşadıklarımı bilirim ve ona göre ekonomi hakkında düşüncelerimi söyleyebilirim.
Evet, dolar ve euro, Türk lirası karşısında yüksek değer kazandı. Belki dolar, daha da değer kazanacak; -dilemiyor ve beklemiyorum- belki 10 lirayı bile bulacak. Lâkin, millet ve devlet düşmanları içeriden ve dışarıdan ne kadar saldırıda bulunursa bulunsun; nihaî olarak kaybedecekler. Türk milletinin şuurla kenetlenmesi, devlet yöneticilerimizin istikrarlı dik duruşu ve alınan radikal kararlar ile Türkiye, bu saldırıyı da püskürtecektir. Buna yürekten inanıyorum.
Birazcık aklı olan, ev geçindiren, pazar alışverişinde bulunan her insan biliyor ki, ekonomimiz çok iyi değil. Bununla birlikte, çok kötü de değil. Sadece, birey, aile ve toplum düzeyinde kemerlerimizi sıkmamız gerektiği kesin. Tüketimi aza indirmek, azla tatmin olmak gerekmekte… Yeni araba, yeni ev, yeni beyaz eşya, yeni cep telefonu, yeni lüks malzemeleri almaktan bir müddet uzaklaşmamız gerekmekte. Hele hele, birey olarak yeni borçlara girme zamanı hiç değil, diye düşünüyorum.
***
Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi, çehresi değişik olsa da, yeni bir Millî Mücadele ile karşı karşıyayız. Küresel sermayeyi elinde bulunduran SİYONİST – EVANJELİST ŞEYTANLAR, para güçleriyle uluslar arası bir savaş açmış durumdadır. Bu savaş; sadece Türkiye, İran, Rusya ve Çin’e yönelik bir savaş değildir. Amerika ve İsrail önderliğinde tabir caizce, bütün dünya toplumlarına yönelik bir savaşın içindeyiz. Bu nedenle; Almanya, İtalya gibi Batılı ülkeler de bu savaşta Amerika’nın karşısında, en azından dolaylı olarak yer almak durumunda kalmaktadır.
Bu gidiş, iyi değildir. Ama, her ülkeden ziyade Amerika’nın geleceği açısından iyi olmayacaktır. Irk ayrımı, 50 milyon insanın yoksulluğu, iç isyanların zulümle engellenme gayretleri, yüksek iç ve dış borçlar gibi sebeplerle Amerika sonunu hazırlamaktadır. EMPERYALİST AMERİKA KARŞISINDA TÜRKİYE’NİN BAŞKALDIRISI VE BOYUN EĞMEYİŞİ, DÜNYANIN PEK ÇOK ÜLKESİNE MODEL OLUŞTURMUŞ DURUMDADIR. Sadece gelişmemiş, kimi Ortadoğu, Afrika, Güney Amerika ülkeleri değil; Rusya, Çin, Hindistan gibi süper devletler de “MİLLÎ PARALARA” önem verilmesi gerektiğini, doların uluslar arası para birimi olmaktan çıkarılmasının lüzumunu deklere etmektedirler.
“Dünya Beş’ten Büyüktür.” söylemi, yıllardır dalga dalga bütün dünyaya yayılmış; neticede insanlık menfaatine ürününü vermeye başlamıştır, diyebiliriz. Beş büyükten ikisi olan Rusya ve Çin de bu söylemin yararlarını idrak ederek Türkiye ve Sayın ERDOĞAN ile ilişkilerini artırma gayreti içindedir. İnsanlık adına ortaya konan bu duruş bozulmadığı, uluslar arası para transferinde millî paralara önem verildiği ve Amerika’nın başını çektiği bu saldırı karşısında dik durulduğu müddetçe, bütün insanlık kazanacaktır.
Hazine ve Maliye Bakanı Sayın ALBAYRAK, ülkemiz ekonomisi hakkında, iş adamlarımıza ve uluslar arası sermayedarlarına iki ayrı bilgilendirme toplantısı yaptı. Kanaatimce, bu toplantıların, olumlu sonuçlarını çok yakında göreceğiz.
Pek çok STK temsilcisinin açıklamaları ve millî duruşları da, ülkemize ve milletimize yönelik şeytanca saldırıların millet düzeyinde çok önemli yansımaları olarak tarihe kaydedildi. Sosyal medyadaki paylaşımlar da toplumsal bilincin yüksek düzeyde olduğunu belgelemektedir. 15 Temmuz şuurunun devamı niteliğindeki bütün bu olumlu gelişmeler göstermektedir ki, Amerika’nın açıktan yaptığı bu düşmanlıklar inşallah bertaraf edilecektir.
Amerika mallarının alımında devlet ve millet düzeyinde önemli tepkiler ortaya konmuş durumdadır. Amerika’nın alüminyum, çelik gibi Türkiye’den ihraç ettiği ürünlere yasak koymasına, F-35 uçaklarının satılmasını askıya almasına mukabil; Türkiye’de Amerika’dan ithal edilen mallara yasak koymuş ve mütekabiliyet ilkesi çalıştırılmıştır.
Bu türden önlemlerle birlikte, alınacak başka önlemlerin de sırada olduğu kanaatindeyim. Gerekirse, Amerika’daki diplomatik ilişkilerimizin “maslahatgüzar” düzeyine indirilmesi, Türkiye’deki Amerika üslerinin kapatılması, NATO ile ittifaklık anlaşmasının gözden geçirilmesi de önlemler arasında bulunmaktadır.
***
Son 2 yıldır hep ifade ettiğim gibi, ŞANGAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ başta olmak üzere, Türkiye; kendine yeni ittifaklar aramaktadır. Katar ve İran başta olmak üzere Ortadoğu ülkelerinin içinde bulunduğu yeni ve güçlü bir ittifaka da ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, zaten çoğu Şangay İşbirliği Örgütü içinde bulunan Türk Cumhuriyetleri ile de siyasî, ekonomik ve askerî ittifaklar göz önünde tutulabilir, tutulmalıdır. Bu konuda da hazır büyük bir potansiyelin oluştuğunu rahatça söyleyebiliriz. Karşılıklı menfaatler doğrultusunda Rusya ve Çin’in de bu türden ittifaklara şimdiden hazır olduğunu görmekteyiz. İletişimlerin ve diplomatik trafiğin hızlandırılmasında ülkelerimiz ve insanlık değerlerimiz açısından büyük yarar olacağı kanaatindeyim.
“Büyük devlet” olamamış, “süper devlet” konumunu şimdilik sürdüren Amerika, kendini kurtarma peşindedir. Amerika; dış ülkelere pazarlayamadığı, yer altındaki depolarda istiflediği doğal gaz rezervirini kurtarabilmek, stokladığı silâhlarını satabilmek, iç siyasetini güçlendirmek, ülkesindeki toplumsal kargaşaları ortadan kaldırmak ve borç batağından çıkabilmek için kukla TRUMP’ın deliliğinin aracılığı ile önüne gelene saldırma pozisyonu almaktadır.
Öbür taraftan Siyonistlerin güdümündeki Evanjelistlerin “ARMEGEDON” savaşı çıkarma delilikleri de bu çılgınca saldırıları körüklediği, artık iyice belirgin durumdadır. Ülkemizde ve bütün dünyada, çok yakın bir zamana kadar, delilerin inandığı ve hasta ruhların söylemleri olarak bilinen ARZ-I MEVUD da, artık bilinen ve kesin bir gerçek olarak gün ışığına çıkmış durumdadır.
İsrail ve Amerika’nın öncülüğünde yeni bir dünya savaşı çıkarılmak istendiği gerçeğinin arkasında yatan temel sebep sadece EKONOMİ değildir. Ayrıca, MİTOLOJİK hedefleri gerçekleştirme de söz konusudur. Afganistan ve Irak’ın işgali, Arap Baharı ile başlayıp, Suriye’nin işgâli ile devam eden bu savaşta, temeldeki hedef iki ülkeden biri İRAN ise, diğeri TÜRKİYE’dir. İran ve Türkiye, kendi aleyhlerindeki bu türden saldırılara karşı birlikte olma direncini ve şuurunu, devletler ve milletler düzeyinde iyi algılamak zorundadır.
***
Süregelen işgal ve savaşlarla milyonlarca insan öldürülmüş, ülkelerin yönetici kadroları emperyalist emellere hizmet edenlerden seçilmiş, ülkelerin ekonomik değerlerine el konmuş, başta Suriye olmak üzere bölge nüfusu azaltılmıştır. Sadece Türkiye’de Afganistan, Irak ve Suriye’den gelen gayri resmî rakamlara göre ortalama 5 milyon göçmen bulunmaktadır. Bu göçmenlerin oluşturduğu eğitim, sağlık, güvenlik, barınma gibi sebeplerle Türkiye, milyarlarca ekonomik kayba uğratılmıştır. Gelecekte bu türden sorunların da tedricen artması, endişe verecek boyuttadır.
Özetlemek gerekirse;
§ Amerika ve İsrail; Türkiye’nin uluslar arası arenada yalnız kalmasını arzu etmekte; siyasî, askerî ve ekonomik yönden güçsüz kalmasını istemektedir.
§ Amerika ve İsrail, İsrail’in Arz-ı Mevud sınırlarına kavuşmasını istemektedir. Yani, kuzeyde Türkiye’nin güneydoğu ve doğusunu; güneyden Ürdün, Lübnan ve Mısır’ı; doğudan Suriye, Irak ve Batı İran’ı içine alabilecek BÜYÜK İSRAİL kurma hedefindedir. Bu hedefin önündeki en önemli iki büyük engel ise TÜRKİYE ve İRAN’dır. Bu konuda, Arap ülkelerin büyük çoğunluğunun yöneticileri en azından kayıtsızdır; hatta kimi zaman açıkça destek vermektedir.
§ Amerika ve İsrail, dünyanın zenginliklerini tek başına yönetme gayretindedir. Büyüyen Çin ve arkasından gelen Rusya’yı, hatta İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkelerini tehdit etmektedir. Pekin – Londra arasındaki İPEK YOLU ülkelerinin zenginlerinin (petrol, doğal gaz, bor, altın vb.) Amerika’nın dışında hiçbir ülkede bulunmasını istememektedir.
§ Amerika ve İsrail, “Güç bende ise, her türlü zenginlik de benim emrimde olacaktır.” anlayışı ile dünyaya savaş açmaktadır.
İşte bu savaşlardan biri de, son haftalarda Türkiye’ye uygulanan EKONOMİK SAVAŞ’tır. Bu savaşı Türkiye kaybederse, bilinmelidir ki; RUSYA, ÇİN, İRAN ve hatta Avrupa ülkeleri de kaybedecektir.
Dileğimiz, umudumuz, duamız; TÜRKİYE, bu savaşı kazanacaktır. Hiç olmadık anlarda, beklenmedik başarılar kazanmış aziz Türk milleti, aleyhinde açılan bu savaşı kazanacak, bütün saldırıları bertaraf edecektir. Akl-ı selimle, gayretle, sabırla, devlet kurumlarının milletle kenetlenmesiyle, diplomatik temasları güçlendirerek ve görevleri ehline teslim ederek…
***
1979 yılında liseli arkadaşlarıma ve velilere yönelik yaptığım bir salon konuşmasında demiştim: “Sovyetler Birliği bir gün mutlaka çökecektir. Milyonlarca masum insanı katleden bir düzen payidar olamaz. Sovyetler Birliği, en azından 250 bin Kırım Türk’ünün vebalini ödeyecek ve mutlaka yıkılacaktır. Çünkü, zulüm ile âbâd olmaz.”
Şimdi de söylüyorum: “Amerika, İsrail başta olmak üzere, şeytanın yanında olan kurumlar ve devletler, mutlaka hazin bir sonla yok olacaklardır. Amerika, parçalanacak, İsrail devleti yok olacaktır. Siyonist – Evanjelistlerin yönetici ve köleleri, sonun başlangıcındadır.”
Bu gerçeği, Türkiye görmektedir. Türkiye’nin yanında yer alan diğer ülkelerin de az ya da çok gördüklerini, görmekteyim.
Bu savaş; sadece HAÇ ile HİLÂL’in savaşı değildir. Bu savaş, dini ne olursa olsun insanlığa düşman olanlarla, insanlık savaşı verenler arasında olacaktır.
İnsanlık savaşı verenlerin başında da aziz milletimiz ve devletimiz bulunacaktır.
Selâm ve saygılarımla…