ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU, NASIL ÇALIŞIYOR?
YORGAN BİRAZ BÜYÜSÜN Kİ AYAĞIMIZ DIŞARIDA KALMASIN!
Değerli okurlar,
Size iki farklı hikaye anlatmak istiyorum. Anlatması benden yorum sizden.
Vakti zamanında bir şehirde kudretli bir vali varmış. Kendini çok beğenmiş, insanları hakir gören bir zatmış. Bir gün bulunduğu yöreyi teftişe çıkmış. Tabi bütün halk el pençe divan yollarda beklemeye başlamış. Vali tüm şehri dolaşıp esnafı bir bir terletmiş, azarlamış. Bütün esnaf gözleri şimşekler çakan vali karşısında süklüm püklüm olmuş. Vali bir dükkanın önüne velmiş ki ne görsün? Dükkan sahibi dışarıda değil ve kendisini karşılamaya, el etek öpmeye çıkmamış. Vali çok hiddetlenmiş, bağırmış, çağırmış, dükkana girmiş. Ömrü boyunca yüce Allah’tan başkasına kulluk ve secde etmemiş olan bıçakcı Mehmet Usta
‘’ Buyurun ‘’ demiş. Vali üst perdeden ‘’ Beni tanımadın mı? ‘’ diye sormuş ve aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:
– Hayır, nereden tanımam gerekiyordu.
– Adam, ben bu şehrin valisiyim.
– Eee…İyi, ne yapayım, Hep vali mi kalacaksın, ömür boyu o makamda mı olacaksın?
– ( Vali biraz düşünceli ) Hayır.
– Eee…Sonra ne olacak?
– Belki vezir olurum?
– Eee..Peki sonra?
– Belki imparator olurum?
– Eee…Sonra?
Sonra ‘’ Hiç ‘’ demiş Vali
Mehmet Usta bir kahkaha koparmış ‘’ Be adam madem bir hiçsin, ne diye bu kadar böbürleniyorsun? Ben zaten bir hiçim sense bunca yıl uğraşıp bir hiç olacaksın ‘’
Diğer hikaye:
Vaktin birinde bir padişaha çok güzel bir tavus kuşu hediye etmişler. Demişler ki: ‘’ Efendim bu tavus kuşunun eşi benzeri dünyada yok, çok cins bir hayvandır. Şöyle meziyeti var, böyle meziyeti var. ‘’ Öve öve bitirememişler kuşu. Padişah hediyeyi kabul etmiş. Çağırmış baş vezirini ‘’ Nasıl buldun bakalım tavus kuşumu? ‘’ demiş.
Vezir dudak bükerek, beğenmez bir ede ile: ‘’ Bu tavus kuşunun bir kusuru var efendim ‘’ deyince padişah hiddetlenmiş: ‘’ Nedir bakalım benim eşi benzeri olmayan tavus kuşumun kusuru? ‘’
Vezir: ‘’ Efendim önce siz bunu size hediye edene sorun, sonra söyleyeyim’’
deyince padişah çok merak etmiş. Tavus kuşunu hediye edeni çağırtıp kuşun kusurunu sormuş. İlk önce kuşun hiçbir kusuru olmadığını söyleyen adam, kellesinin padişah tarafından alınacağını anlayınca gerçeği itiraf etmiş:
– Efendim bu tavus kuşu yumurtadayken anası öldü, biz de onu kuluçkaya yatan bir kazın altına koyduk ama bu, onun zarafetini ve güzelliğini gölgelemez.
Adamı yollayan padişah, veziri çağırtmış ve tavus kuşundaki kusurun ne olduğunu ve bunu nereden anladığını sormuş.
Vezir:
– Efendim tavus kuşu alımlı hayvandır kasılır yürür. Suyu bile iki saatte içer çalım satmaktan. Ama bu tavus kuşu, su içerken kaz gibi boynunu uzatıyor.
Aferin demiş ve emir vermiş: ‘’ Vezirin yemeğini bir tas artırın. ‘’
Aradan bir zaman geçtikden sonra padişaha muhteşem bir at hediye etmişler ki öve öve bitirememişler. Bu atı dünyada geçecek at olmadığını, şaha kalktı mı herkesi kendisine hayran bıraktığını, iki günlük mesafeyi birkaç saatte koştuğunu duyan padişah büyük bir heyecanla hediyeyi kabul etmiş. Vezirini hemen çağırtıp muhteşem atını sormuş. Vezir beğenmediğini söyleyince padişah tekrar hiddetlenmiş ve bunda ne kusur bulduğunu sormuş. Vezir daha önce olduğu gibi padişahtan bunu atı hediye edene sormasını istemiş. Tavus kuşu meselesinde haklı çıkan vezirine güvenen padişah atı hediye edeni çağırtmış. Astın sahibi de tavus kuşunun sahibi gibi kellenin gideceğini anlayınca başlamış anlatmaya:
– Bu atın anası, babası ataları gibi soyludur amma velakin bu at daha tayken anası öldü bunu bir inek emzirdi. Tek kusuru bu efendimiz.
Padişah, vezirin cevabını çok merak ettiği için hemen adamı huzurundan kovmuş ve veziri çağırtmış. Vezir huzura gelip sabırsızlıkla kendisini bekleyen padişaha cevabını vermiş:
– Padişahım soylu at üzerine sinek konduğunda öyle bir silkinir ki sinekler üzerine bir daha konmaya çekinir. Fakat bu sizin at, inekler gibi kuyruğunu sallıyor.
Padişah vezirini tekrar takdir etmiş ve emir vermiş: ‘’ Vezirin yemeğini bir tas arttırın. ‘’
Vezirin bunları nasıl anladığını padişahın aklından bir türlü çıkmıyormuş. Veziri bir gün tekrar yanına çağırtmış ve sormuş:
– Söyle bakalım vezir, ben nasıl bir padişahım, benim asil soyum sopum hakkında ne söyleyebilirsin?
Vezir: ‘’ Doğrusunu söylemek gerekirse siz soylu bir padişah değilsiniz. ‘’ deyince, padişah yerinden kalkmış ve diğer vezirlerine, bu veziri öldürmesini emredecekken merakı ağır basmış ve neden böyle söylediğini sormuş. Vezir padişahtan validesi Sultan hanımla bu konuyu konuşmasını daha sonra kendisinin cevap vereceğini söyleyince padişah hiç beklemeden Valide Sultana gitmiş ve kendisinin neden asil olmadığını sormuş.
Valide Sultan oğluna: ‘’ Oğlum sen beysin koca ülke senin iki dudağının arasında as dediğin asılır, kes dediğin kesilir, sen istemezsen ülkede kuş bile uçmaz.’’
Annesinin kendini kandırmaya çalıştığını anlayan padişah kılıcını çekmiş ve annesinin üzerine yürümüş. Valide Sultan aman diyerek oğluna yalvarmış ve gerçeği anlatmış:
– Oğlum baban sürekli savaşlardaydı ve benimle çok ilgilenmiyordu. Sarayda çok yakışıklı ve kuvvetli bir aşçıbaşı vardı, senin baban odur. Bu neyi değiştirir ki oğlum sen sonuçta padişahsın.
Padişah kendisini bekleyen vezirin yanına gelmiş ve kendisinin neden soylu olmadığını anlatmasını emretmiş. Vezir:
– Padişah dediğiniz ihsanda bulunurken kese kese altın verir, gümüş verir. Fakat siz her defasında bir tas yemek veriyorsunuz. O yüzden sizde padişahlık kumaşı yok.
Hep size, hep size değil biraz da vatandaşa..
Esen kalın..
13.10.2024
M. Hüseyin OĞUZ
Jeoloji Mühendisi